Skyrim yazımızın üçüncü bölümü ile karşınızdayız. Şimdiye kadar birinci ve ikinci bölümde oyundaki bölgelsel değişikliklere, eşyalara ve diğer karakterlere değindik, peki ya biz? Bu bölümde biraz kendimizi tanıyacağız fakat ondan önce değinilmesi gereken başka bir konu var; ejderhalar.
Bir kuş gördüm sanki (Ejderhalar)
Skyrim’in bütün yenilikleri yanında en çok heyecan uyandıran özelliği ejderhaların oyuna dahil edilmiş olması. Nitekim görevlerimiz dahilinde birkaç ejderha ile mecburen yüzleşmek zorunda kalacağız. Zaten bildiğiniz gibi biz de ejderha soyundan gelen (dragornborn) bir karakteri canlandıracağız. Öte yandan oyunda sadece senaryoya bağlı ejderhalar olmayacak, etrafta dolaşırken rastgele karşımıza çıkan ejderhalar da bulunacak. Bethseda’nın yayımladığı bir videoyu hatırlarsanız, bir dev ile savaşırken ortaya çıkan ejderha hem devlere hem de bize saldırıyordu. İşte bu gibi durumlarla sık sık karşılaşabileceğiz.
Skyrim’de bazı binaların yıkılacağını söyledik, zaten bu yıkım da ejderhaların ellerinden olacak. Bu yaratıklar her gittikleri yerde illaki bir iz bırakacaklar. Yere konduklarında bile altlarındaki toprak ezilecek veya biz onları ağır yaralarsak yere çakılabilecekler, çevreye ateş püskürtüp zarar verebilecekler. Kısacası çevre oldukça dinamik bir yapıya sahip olacak.
Ejderhaları ağır bir şekilde yararlarsak uçamayacaklar. Eğer bunu havadayken yaparsak ya inmek zorunda kalacaklar ya da yere çakılacaklar. Öte yandan onlar da yerdeki insanları kapıp uçurabilecek. Bu sadece insanlarla kalmayacak, devler ve diğer yaratıklar da bundan nasibini alabilecek.
Fakat işin en üzücü yanı maalesef ejderhalara binemeyecek oluşumuz. Hikayeye baktığımızda bir dragonborn olarak ejderhaya binmek oldukça mantıklıyken yapımcılar bunu teknik açıdan oldukça zor olduğunu düşündükleri için gerçekleşmediğini belirtiyorlar.
