Red Dead Redemption 2 PS4 İnceleme

Platformlar PC, PlayStation 4, XBox One
Red Dead Redemption 2 PS4 İnceleme
  • Yapımcı - Yayıncı Rockstar Games - 2K Games
  • Çoklu Oyuncu: Var
  • Oyun Türü: Aksiyon
  • Web Sitesi
Merlin Puanı 98
47 Kişi Oyladı
Okur Ortalaması%90
Artılar + Detaylar ile dolu açık dünya
+ Teknik detaylar ve atmosfer
+ Etkileşim özelliği
+ Wanted sistemi
+ Oynanış dinamikleri sorunsuz işliyor
+ Müzikler ve karakter diyalogları
Eksiler - Grafiksel anlamda karşılaştığınız ufak hatalar
Özel İnceleme
Ersin Kılıç 25.10.2018 - 14:04
Red Dead Redemption 2 PS4 İnceleme: Bizim zamanımız daha yeni başlıyor!

Eminim duymuşsunuzdur, namı Meksika'ya kadar uzanan, hatta bu toprakları bile aşmayı başaran bu çete için birçok şey söyleniyor. Yıllar sonra bile salon köşelerinde, kumar masalarında yapılan muhabbetlerde adları geçiyor... Evet, evet 1800'lü yılların sonunda, hatta 1900'lü yılların başına kadar terör estiren Dutch Van Der Linde ve onun azılı çetesinden bahsediyorum. Sayısız soygun, baskın, düello, arkalarında bıraktıkları yüzlerce leş ve sürgünde geçen bir hayat.. Fakat tüm bunlara rağmen, tüm bu zorluklara ve kovalamaca ile geçen hayatlarına rağmen, son nefeslerinde bile özgür oldukları söylenir..

Red Dead Redemption 2 İnceleme

Evet, Dutch çetesine ve bu çetenin belki de en önemli üyelerine çokta yabancı değiliz. Her ne kadar hikayeleri kuytu köşelerde anlatılmaya devam etse de aslında finalini ilk ağızdan da öğrendik. Eğer Red Dead Redemption'ı oynadıysanız, ne kadar trajik bir şekilde hikayenin sonlandığını zaten biliyorsunuz demektir. Dutch Van Der Linde her ne kadar "Bizim zamanımız geçti John" sözleri ile akıllarda kalsa da aynı zamanda yaptıklarıyla da hala hafızalarımızda yer edinmeye devam ediyor. İşte Red Dead Redemption 2'de 1899 yılına gidiyor, Dutch ve çetesinin yaptıklarına ve çok daha fazlasına yakından bakma şansına erişiyoruz.

İlk oyunda başta John Marston olmak Dutch çetesinde yer alan Bill Williamson, Dutch Van Der Linde, Uncle, Javier Escuella, Jack Marston ve Abigail Marston gibi karakterleri zaten biliyorduk. Red Dead Redemption 2'de ise aslında çetenin ne kadar kalabalık olduğuna şahit oluyoruz da denebilir. Aktif üyeleri bir kenara bırakırsak birazdan bahsedeceğim kamp alanında, aslında bir çeteden çok aile kavramının yeşerdiğine ama her ailede olduğu gibi büyük sorunların baş gösterdiğine de tanıklık ediyoruz. Zaten Titanik'in batmasını bildiğimiz gibi çetenin çöküş hikayesini de bildiğimiz için bağlanmaya başladığınız bu karakterlerin çöküşü, bizi biraz daha üzüyor diyebilirim.

Eğer kavga etmemiz gerekiyorsa, kavga ederiz. Eğer kaçmamız gerekiyorsa, kaçarız. Eğer ölmemiz gerekiyorsa, ölürüz ama herşeye rağmen özgür kalacağız.

Gelelim oyunda yönlendirdiğimiz karakter olan Arthur Morgan'a. Arthur Morgan, tıpkı John Marston gibi daha ufak yaşlarda Dutch tarafından büyütülmüş. Bu nedenle kendisini bir baba figürü olarak görüyor ve ona son derece bağlı olduğunu söylemese de her fırsatta belli ediyor. Aynı zamanda Dutch'ın sağ kolu da diyebileceğimiz Arthur, doğal olarak çetenin de en önemli ve aktif elemanlarından birisi. Her ne kadar vurdumduymaz bir karakter gibi gözükse de aynı zamanda tam bir görev adamı olduğunu da söylemek lazım. Bu konuda Dutch ona çok güveniyor ve oyun boyunca bu güveni boşa çıkarmayacak adımlar atıyoruz. Aynı şekilde Morgan'da Dutch'a güveniyor ve onun aldığı kararların çete için en iyi kararlar olduğundan emin bir ifade takınıyor.

Oyuna çetenin büyük bir soygundan eli boş döndüğünü öğrenerek başlıyoruz. Blackwater Kasabası'ndaki bu soygun hüsran ile sonuçlanınca çete izini kaybettirmek üzere kuzeye, karlı dağlara doğru yöneliyor. Buradaki zorlu hayat şartları ve sürekli hareket etmeden kaynaklı bazı kayıplar da verilmiş durumda. Oyuna başladığınız anda zaten toparlanma sürecine giriyorsunuz ve işin en başına çetenin ihtiyaçlarını gidermek geliyor. Aslında bu ihtiyaçların kolay kolay bitmediğini de söyleyebilirim. Bir süre sonra her ne kadar sıcak topraklara göç ediyor olsak da çeteniz ile sürekli ilgilenmeniz gerekmekte. Yani çete elemanları ile sohbet etmeyi, onlardan aldığınız gerek ana, gerekse de yan görevleri bir kenara bırakın, onların yaşam şartlarını yükseltmeye de çalışıyorsunuz. Avcılık dışında toplayacağınız önemli materyaller ve tabi ki para ile kamp alanını geliştirmek de sizin elinizde.

Babacan bir konuşma yapan Dutch, çetenin toparlanması ve ikame ettirilmesi için bir bağış kutusu koyuyor ve tüm çete elemanlarının yaptığı gibi siz de kazandığınız paraları ya da değerli eşyaları bu kutuya koyabiliyorsunuz. Tabi yatırılan paralar için ayrı bir defter de tutulmuş. Bu defterde kim ne kadar para yatırdıysa net bir şekilde gözüküyor. Tabi oyunda ilerledikçe en büyük katkıyı sizin yaptığınızı anlıyorsunuz. Siz yüzlerce dolar bağışlarken çete üyelerinin sadece birkaç dolar bağışta kaldığını görünce doğal olarak biraz canınız sıkılabiliyor. Ama unutmayın, aile her şeyden önce gelir ve bu ailenin hayatta kalması için de sizin sırtlamanız gereken önemli bir yük bulunmakta.
Bizi sıkı bir şekilde takip ediyorlar, çünkü korktukları her şeyi biz temsil ediyoruz..
Peki ama bu kutuyu nasıl dolduracağız? Aslında bu sorunun cevabı o kadar zor ki çünkü oyunda yapılacak, daha doğrusu para kaynağı olan onlarca şey bulunuyor. Yaptığınız görevlerden zaten payınızı alıyor ve bir nevi cebinizi dolduruyorsunuz. Ayrıca avcılık ya da etrafı araştırmak da en önemli para kaynaklarınız arasında yer alıyor. Avlandığınız zaman adeta avınızın etinden sütünden, kısacası her yerinden faydalanıyorsunuz. Kürkünü çıkartıp craft için kullanabilir, boynuzlarını ya da topladığınız etleri satabilirsiniz. Bu noktada avcılık olayına bir parantez de açalım çünkü avcılık unsurunun altı çok güzel bir şekilde doldurulmuş. Öncelikle avcılık oyunda çok önemli bir yere sahip ve avladığınız hayvana ve onu avlama şeklinize göre bile olayın farklı sonuçları doğabiliyor. Yani avınızı okla öldürmek yerine silah kullanırsanız postu daha ucuza gidiyor.
Avlandığınızda avınızı bütün halinde atınızın arkasına koyup kamp alanına götürebiliyorsunuz. Ya da derisini soyup, demin de söylediğim gibi parçalarına ayırmak da mümkün. Ayrıca bütün olarak taşıdığınızda elinizi çabuk tutmanız gerekiyor. Uzun süre işlem yapmazsanız atınızın arkasında bağlı olan bu avın yavaş yavaş çürüdüğünü, etrafında sinekler uçuşmaya başladığını fark ediyorsunuz. Yeri gelmişken atınız devrilirse ya da derin bir sudan geçerseniz yükünüzün düştüğünü de söyleyeyim. Bu gibi bazı durumlarda sermayeyi kediye yüklemişliğim de oldu. Örneğin çok değerli bir ayı postunu, çatışma sırasında akarsuya düşürüp kaybettiğimde içime resmen öküz oturmuştu. Evet oyundaki hayvan çeşitliliği oldukça fazla ve tam 178 farklı hayvan çeşidi bulunuyor. Bunların arasında bizonlardan tutun da geyiklere, kuşlara ve sürüngenlere kadar birçok farklı türe yer verilmiş. Üstelik balıklar bu kategoriye girmiyor bile. Bu hayvanlar dışında oyunda 30 farklı balık çeşidine de yer verilmiş ve bu balıkları da tutabiliyorsunuz.
Bu arkadaşa son derece temkinli yaklaşmanız gerekiyor. 2 ok atar, yoluma bakarım derseniz, sonunuz The Revenant filmindeki Leonardo Di Caprio'ya benzeyebilir.
Tabi avlanmak o kadar basit değil, hele ki özel bir avın peşindeyseniz (Oyunda efsanevi diye geçen özel avlar da var bu arada). Etrafta koşturan hayvanları anında okunuz ile vurup alaşağı edebiliyorsunuz. Fakat sizden kaçmayı başaran ya da özel olarak ihtiyacınız olan bir hayvan ise iz sürmeniz gerekmekte. Yani yeni bir silah askılığı istiyorsanız ve bunun için sadece özel bir bölgede bulunan geyik postuna ihtiyacınız varsa, o geyiği bulmanız ve izini sürmeniz gerekiyor. İz sürme işlemi ise ayrı bir tuşa atanmış. Bu tuşa bastığınızda Witcher Sense sistemine benzeyen Eagle Eye adında bir önsezi moduna giriyorsunuz. Bu moda girdiğinizde avınızın kokusunu takip edebiliyor ve hangi yöne doğru gittiğini görüyorsunuz. Hatta sizin kendi kokunuz bile bu ön sezi modunda gözüküyor ve rüzgara göre farklı bir yöne salınabiliyor. Avınız kolay ise onu tek hamlede indirmeniz mümkün. Fakat daha büyük bir av peşindeyseniz, o avı çekmek için aynı zamanda tuzak kurmanız da gerekiyor. Yeri geldiğinde bir parça et bırakıyor ve pusuya yatıyorsunuz. Burada dikkat etmeniz gereken nokta ise avınızın ne kadar vahşi olduğu. Örneğin büyük bir ayı ile karşılaştıysanız The Revenant filmindeki meşhur sahneye de hazırlıklı olmanız gerekiyor. Bu noktadan sonrasını sizin deneyiminize ya da hayal gücünüze bırakmak istiyorum :)
Avlandığımıza göre artık kamp alanına dönebiliriz. Çünkü kamp alanında bile yapacak bir sürü şey var. Örneğin bağış kutusunun yanında bulunan geliştirme kısmı ile kampınızı geliştirebiliyorsunuz. Buradaki harcama tamamen size bırakılmış. Üstelik yapacağınız bu güncellemeler cephane sayısında artış sağladığı gibi oyundaki hakimiyetinizi de arttırıyor. Üstelik geliştirdikçe erzağınız artıyor ve bu erzakları oyunda kullanmak üzere cebinize indirebiliyorsunuz. 
Kamp alanında demin de söylediğim gibi ekip üyeleri ile muhabbet edebilir, yemek yiyebilir, ateşin etrafında şarkılar söyleyebilir ya da domino, poker gibi mini oyunlar oynayabilirsiniz. Mini dediğime bakmayın, hepsi de oldukça keyifli. Özellikle poker oyunu muhtemelen multiplayer modlarının da en sevilen noktalarından biri olabilir. Hatta oynadığım kısmın belki de büyük bir bölümünü poker masasında bile geçirmiş olabilirim. Hem kampınızda hem de kasabalarda oynayabildiğiniz poker bile başlı başına ayrı bir mod olarak oynanabilir. Hem oyun tarzı hem de yapay zekanın oyun sırasındaki muhabbeti poker masasına inanılmaz bir renk katmış. Eğer güzel bir masa bulabilirseniz sadece poker oynayarak bile kesenizi doldurmanız mümkün. Fark ettiğiniz üzere oyunda tam olarak kumar batağına saplandım arkadaşlar :)
Ana kamp alanınız dışında oyunda kendi kampınızı da kurabiliyor ve hem craft hem dinlenme hem de yeme içme olaylarını burada halledebiliyorsunuz.
Kamp alanından bahsetmişken başta da dediğim gibi buradaki herkes ile iletişime giriyor ve farklı diyalogların içerisinde kendinizi buluyorsunuz. Üstelik kamp alanı sond erece dinamik ve ayrılıp geri döndüğünüzde bile kamptakilerin kıyafetlerini değişmiş bir şekilde bulabiliyorsunuz.
Para meselesine geri dönelim; Bunların dışında aldığınız yan görevlerden ya da irili ufaklı soygunlardan da para kazanmanız mümkün. hatta şerif ofisine gidebilir ve oradaki suçluların peşine düşerek bir ödül avcısı bile olabilirsiniz. Ha bu arada ufaktan kazançlardan kastım yolda gördüğünüz herhangi bir eve girip hırsızlık yapabiliyor ya da herhangi birini durdurup ceplerini boşaltmasını isteyebiliyorsunuz. Tabi öyle önüme geleni soyarım, parama para katarım gibi bir durum söz konusu değil. Oyunun her noktasında olduğu gibi bu noktasında da bir sebep, sonuç ilişkisi mevcut. İşlediğiniz her suç size misli bir şekilde geri dönebiliyor. Yani birini soydunuz diyelim ve bu soyguna başka birisi şahit oldu. Eğer o şahit olan kişiyi bir şekilde tehdit ederek ya da başka yöntemlerle susturamazsanız, sizi şikayet edebiliyor ve suçlu durumuna düşüyorsunuz. Bu gibi durumlarda bazen işin ucu o kadar kaçıyor ki, kontrolün yavaş yavaş elinizden kayıp gittiğine bile şahit oluyorsunuz. Üstelik yaptığınız tüm bu seçimler sizin onur seviyenize de etki ediyor. Yani oyun boyunca taş üstünde taş, baş üstünde baş bırakmazsanız, ona buna salça olur, karıya kıza yazarsanız, tabir-i caiz ise şerefsiz bir karakter olup çıkıyorsunuz. Onur seviyeniz dibi gördüğünde ya da azılı bir suçluya döndüğünüzde hayatta kalma şansınız da bir o kadar zorlaşıyor. 
Oyundaki Onur (Honor) sistemi hem sizin nasıl biri olduğunuzu hem de insanların size nasıl davranması gerektiğini belirliyor.
İyi olmayı seçer ve etrafa gülücükler saçarsanız, oyunun size olan bonkörlüğü de artıyor. Şimdi bu iki durumu da farklı örneklerle anlatacağım. Mesela bir göreve giderken ağaçlık bir alandan haykırışlar duydum ve atımı hemen o tarafa doğru sürdüm. Olay yerine geldiğimde yılan tarafından sokulmuş biri yerde kıvranıyordu. Acı içinde kıvranan bu adama yapabileceğim üç şey vardı. Kafasına sıkıp parasını almak, zehri emerek tükürmek ya da varsa çantanızdan bir ilaç vererek iyileşmesini sağlamak. Oyunda ite kopuğa pek bulaşmadığım, beladan uzak durduğum için (yeniden oynadığımda itin uğursuzun biri, yani kötü adam olmayı düşünüyorum bu arada) tabi ki yardım etmeyi seçtim. Neyse ki çantamda ilaç vardı da zehri emmek zorunda da kalmadım. Acılar içinde kıvranan adam ilacı aldı, bir güzel içti ve yollarımız orada ayrıldı. Aradan birkaç gün geçtikten sonra Valentine Kasabası'na yolum düştü. Tam kasabanın çamurlu caddesinden geçerken bana doğru bağıran birini duydum. Döndüm bir baktım, geçtiğimiz gün kurtardığım adam bana sesleniyor. Yanında muhabbet ettiği kişiye kendisine ne kadar yardımcı olduğumu söyledikten sonra tam oradan ayrılacakken "Dur bir dakika" dedi ve bana silah dükkanından dilediğim bir silahı bedava olarak alabileceğimi ve parasını kendisinin ödeyeceğini söyledi. Yani birkaç gün önce karşılıksız yaptığım bir iyilik bana geri dönmüştü..
Diğer taraftan başımdan geçen bir diğer olay ise beni adeta deliliğin dağlarına kadar sürükledi. Yine bir maceraya yelken açmak üzereyken yolda ölü bir adam gördüm. Zaten cepte beş kuruş yok, tüm parayı kampa harcamışım. Yerden izmarit topluyorum o derece. Şu adamın ceplerini bir yoklayayım dedim. Tam adamın cebindeki birkaç doları indirmeye çalışırken, bu olaya başka biri şahit oldu ve yerde ölmüş adamı görüp, onu benim indirdiğimi sandığı gibi topukladı. Daha derdimi anlatamadan adamın kaçtığını görünce ben de çok aldırış etmedim ve yoluma devam ettim. Birkaç gün sonra 2 tane ödül avcısı geldi ve benden hesap sormaya çalıştı. Tabi iyi adamız ama o kadar da iyi değiliz. Ortalık gerilince emaneti çektiğim gibi iki elemanı da vurdum. Başıma ödül konmuştu artık, peşime düşen ödül avcılarının adeta bini bir paraydı. Bir şekilde izimi kaybettirdim derken kendimi ta kuzey dağlarında buldum. Peşinizdeki adamları bir şekilde ağaçlık alana felan girip savuşturamazsanız, sizi adeta ölümüne kovalıyorlar. Öldürürseniz de başınıza doğal olarak başka başka dertler açılıyor.
Ödül Avcıları oyun boyunca uğraşmanız gereken unsurların başında geliyor.
Neyse, allem ettim, kallem ettim izimi kaybettirdim derken ormanlık alanda güzel bir manzaraya şahit oldum. Atımdan indim ve gördüğüm o manzaraya doğru ilerledim. O sırada arkamı döndüğümde patikadan 2 tane ödül acısının yaklaştığını gördüm ve bir kayalığın arkasına geçerek onları izlemeye koyuldum. Öncelikle atımı bulan ikili, kendi aralarında konuşuyor ve izlerin şu tarafa doğru gittiğini söyleyerek benim olduğum noktayı işaret ediyorlardı. Bana doğru yaklaştıklarını görünce, paniğe kapılmam ile birlikte elimi silahıma götürmem bir oldu. 
Gördüğünüz gibi bu iki basit olay bile oyundaki bu dengenin ve Wanted sisteminin ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Oyundaki tüm karakterlerle iletişime girebildiğiniz için bunun gibi daha birçok örnekle de karşılaşıyorsunuz. Zaten vahşi batı teması tam da olması gerektiği gibi verilmiş ve tüm bu olaylar sizi olayın içerisine daha iyi bir şekilde çekiyor. Zaten başınıza konan ödül miktarı arttıkça oyunda tam anlamıyla bir kaçak durumuna düşüyorsunuz. Ayrıca hikaye gereği arandığınız yerlere zaten adım atmak neredeyse imkansız bir hale geliyor. Neyse ki başınıza konan ödülleri posta ofisinden ödeme yaparak kaldırabiliyorsunuz. Suçunuz ne kadar büyükse, cebinizden çıkan meblağ da o kadar büyük oluyor. Burada bir ipucunu da vereyim. Arandığınız ya da şüpheli olduğunuz bölgelerde kıyafetlerinizi ya da saçınızı sakalınızı değiştirirseniz olaya şahit olanlar sizi daha zor tanıyor. Ya da en iyisi pis bir işe bulaşacaksanız yüzünüze bir bandana çekmekte de fayda var.
Çatışma anlarında etrafta ya da rakiplerinizin üzerinde bulunan öğeleri de hesaba katmanız gerekiyor.
Yeri gelmişken biraz çatışma dinamiklerinden de bahsedeyim. Siper alma sistemine oturtulan çatışma dinamikleri gayet başarılı ve western temasını uygun bir şekilde ilerliyor. Başta hedef alma sistemi biraz garip geliyor ama alıştıktan sonra vahşi batının en azılı silahşörlerinden biri haline geliyorsunuz. Zaten Rockstar oyunlarından aşina olduğumuz gibi otomatik bir kilitlenme özelliği var. Bu otomatik kilitlenmeyi ayarlardan kapatabiliyorsunuz. Otomatik hedef alsanız da rakipleriniz tek kurşunla genelde ölmediği için sizi fazlasıyla zorlayabiliyorlar. Bacaklarından vurduğunuzda yere kapaklanıyor, ya da göğüslerine aldıkları darbede kendilerini güvenli bir yer arıyorlar. Vurduğunuz yere göre rakibin sendelenişini ya da yeri öpüşünü net bir şekilde görebiliyorsunuz. Hatta ellerinde bir fener varsa ona ateş edip Ghost Rider gibi etrafta koşuşturmasını bile izleyebilirsiniz. Hedef sistemine alışınca kafa atışlarına başlıyorsunuz ama onda da her zaman başarılı olmak kolay değil. Bu nedenle ortamdaki çatışma hissiyatını daha net bir şekilde hissetmeniz sağlanmış. Oyunda onlarca silah var ve hepsinin kullanımı da ayrı keyifli. Bu silahları silah dükkanlardan özelleştirebiliyorsunuz. hedef kısmından tutun da kabzasındaki oymalara kadar güzel bir özelleştirme sistemine oyun içerisinde yer verilmiş. 
Çatışma dinamiklerinin bel kemiğini ise tabi ki ilk oyundan da aşina olduğumuz Dead Eye sistemi oluşturuyor. Kısa bir süreliğine zaman yavaşlıyor ve dilerseniz tek kurşunda bu zamanı normale çevirebiliyorsunuz. Dead Eye barınız yeteri kadar dolu ise farklı hedefleri işaretlemek ve tüm hedefleri kurşun manyağı yapmak da sizin elinize bırakılmış. Dead Eye barı tükendiğinde ise sanki merminiz bitmiş de dımdızlak kalmışsınız hissiyatına kapıldığınız anlar da oluyor. O nedenle bu özelliğinizi idareli ve gerektiği anlarda kullanmanızı tavsiye ediyorum.
Bu tavsiyemin sebebi ise can, dayanıklılık gibi öğelerde olduğu gibi Dead Eye özelliğinizin de bitiyor olması. Evet artık karakterimizin ve hatta atımızın durumuna fazlasıyla dikkat etmemiz gerekiyor. Eğer çok yorulursak bitkin düşüyor, adeta soluk soluğa kalıyoruz. Yeri gelince uyumalı, dinlenmeli ve kendinize tabir-i caiz ise iyi bakmanız gerekiyor. Bunun için ana kamp alanı dışında oyun alanının bazı noktalarına kendi ufak kampınızı da kurabiliyorsunuz. Burada craft işlemlerini yapmaya, dinlenmeye ve yemek pişirmenize de izin verilmiş. Hatta farklı yemek tarifleri de var. örneğin cebinizdeki eti direk olarak kızartıp yiyebiliyorsunuz ama bunun aynında gerekli ekstra malzemelere sahipseniz o eti sizin istatistiklerinize daha fazla etki eden bir şekilde pişirmeniz de mümkün. Kamp alanında pişirdiğiniz bu etleri daha sonra kullanmak üzere çantanıza da atabiliyorsunuz.
Atınız oyundaki en önemli faktörlerden biri. Ona iyi bakmazsanız çatışma anlarında silahlarınıza ulaşımınız da zorlaşıyor.
Aynı şekilde sadık dostumuzu da unutmayalım. Oyunda birden fazla ata sahip oluyorsunuz ama genelde bir tanesi sizin ana atınız oluyor ve diğerlerini ahıra bırakmanız gerekiyor. Yakındaysa ıslık çalarak çağırabildiğiniz atınıza isim verebildiğiniz gibi ona da en az kendiniz kadar dikkat etmelisiniz. Kirlendiğinde temizliğini yapmalı, zaman zaman sevmeli ve karnını doyurmalısınız. Atınıza iyi davranırsanız o da karşılığını veriyor ve öğrendiği yeni hareketler ile birlikte daha seri bir şekilde hareket etmenizi sağlıyor. Hem Arthur'un hem de atın bir gelişim süreci de var. Koştukça dayanıklılığınız artıyor, zaman geçtikçe canınız yükseliyor ya da Dead Eye sistemini daha uzun bir şekilde kullanıyorsunuz. Atınız ve kendi durumunuzu kontrol edebileceğiniz, istatistiklerinize bakabileceğiniz özel bir menüye de oyunda yer verilmiş.
Dikkat etmeniz gereken unsurlardan bahsetmişken biraz kişisel bakımlara da geçelim. Öncelikle atınızın  yelesini, kuyruğunu örebiliyor ya da bunların rengini değiştirebiliyorsunuz. Yine üzerinde bulunan battaniyeyi değiştirme, yeni ve size bonus özellikler kazandıracak bir eyer alma şansına da sahipsiniz. Hatta eğerin üzerinde bulunan tutma topuzunu bile değiştirmek mümkün. Tabi at üzerinde bu kadar özelleştirme yapınca karakter özelleştirmesi de aklımıza geliyor. Arthur'u tepeden tırnağa kadar farklı şekillerde giydirebiliyorsunuz. Ayrıca saçınız, sakalınız zamanla uzuyor ve onları da kesebiliyorsunuz. Diğer oyunlarda olduğu gibi yoktan beliren saç modelleri ya da sakal gibi bir durum söz konusu değil. Yani bıyıklı bir karakter istiyorsanız beklemeli ve saçınız sakalınız uzadıktan sonra istediğiniz şekli vermelisiniz.
Oyundaki bütün canlılarla etkileşime girebiliyorsunuz. Bu etkileşim sistemi yeni görev ve diyalogların da kapısını aralıyor.
Gelelim oyunda belki de beni en çok şok eden noktaya. Evet, tüm karakterler ile iletişime geçebiliyorsunuz, onlarla konuşmak mümkün. Envai çeşit görev ve heyecanlı çatışmalar oyun boyunca sizi bekliyor. Fakat tüm bunları bir kenara bıraktığınızda bile Red Dead Redemption 2'nin büyüleyici açık dünyası ile baş başa kalıyorsunuz. Oyunun dünyası o kadar güzel bir şekilde tasarlanmış ki saptığınız her sapak, gittiğiniz her yol, karşılaştığınız her olay sizi şaşırtmayı başarıyor. En son Witcher 3'ün kapalı kapılar arında yapılan ilk sunumlarına katıldığımda bu kadar şaşkın ve heyecanlı hissetmiştim kendimi. Red Dead Redemption 2'nin açık dünyasının ise fersah fersah ötede olduğunu kesinlikle söyleyebilirim.
Bu açık dünyada yazı boyunca örneklerini sıraladığım onlarca olay ile karşılaşmanız mümkün. Yani hem atmosfer hem de doluluk anlamında sizi şaşırtacak bir oyun olduğuna emin olabilirsiniz. Sık sık kendinizi manzaraya kaptırıyor ve oyunun güzelliği karşısında şaşkına dönüyorsunuz. Dinamik hava şartları ve haritanın zenginliği bunun en büyük sebeplerini oluşturmuş. Yani yolunuzda sakin sakin giderken birden bire kara bulutlar oluştuğunu görüyor ve sağanak bir yağışın ortasında kalabailiyorsunuz. Karlı dağlar, ansızın bastıran yağmurlar, sis, güneşin doğuşu, batışı, zifiri karanlık geceler, uzaktan parlayan kamp ışıkları, baktığınızda kaybolacağınız samanyolu galaksisi... Bu ve bunun gibi dinamik olarak değişen tüm unsurlar Red Dead Redemption 2 dünyasını bir bütün haline getirmeyi başarmış. Bazen öyle olaylarla karşılaşıyorsunuz ki "acaba ben buradayım diye mi oluyor? Olmasam yine de yaşanır mıydı?" ikileminde kalıyorsunuz. Bir nevi Schrödinger'in Kedisi durumu söz konusu. Kısaca yaşanan tüm bu olayların sadece sizin etrafınızda döndüğünü hissetmiyorsunuz ya da oyun bir şekilde öyle olmasını sağlıyor. Yani Valentine Kasabası, Blackwater ya da kuzeye yerleşen yerli çadırlarının etrafında olmasam bile orada bir hayatın var doluğunu, bir şeylerin yaşandığını oyun boyunca hissediyorum. 
Şimdi gelin biraz da oyunun teknik yönünden bahsedelim. Bu konuda mikrofonu Furkan Sakoğlu'na bırakıyorum çünkü kendisinin bu konuda söyleyeceği oldukça önemli şeyler var.
"Öncelikle Red Dead Redemption 2'nin grafik kalitesini fragmanlar yardımı ile zaten görmüştük. Ancak oyun çıkmadan önce birçok kişi Rockstar'ın bu grafikleri bu nesilde veremeyeceğini ve oyunun "downgrade" yiyeceğini söylüyordu. Her ne kadar Rockstar'a güvenim tam olsa da, ben de benzer bir sonuç beklemiyordum desem yalan olur. Ancak oyunu oynadım. Ve bütün samimiyetimle söylüyorum, aklım başımdan çıktı diyebilirim.
Rockstar her ne kadar oyunlarının oynanış özellikleri ve kalitesiyle ünlü bir firma olsa da, şimdiye kadar grafiksel açıdan böylesine iddialı olmamıştı. Kullanılan ışıklandırma teknikleri, oyunu resmen yeni nesile taşımış. Hatta oyun bu şekilde bir sonraki nesile çıksaydı, kimse laf etmezdi bile diyebilirim. Oyunda kullanılan Global Illumination, yani ışığın belli materyallerden sekip etrafı aydınlatması, Physical Based Rendering ile her materyalin ışığı farklı şekilde soğurup yansıtması, Volumetric Lighting efekti ile duman, sis, bulut gibi yarı saydam efektlerin ışıkla dansı, gölgelendirme kalitesi, hiçbir oyunda göremeyeceğiniz çizim mesafesi ve hatta çimenlerin bile yüzlerce metreden ekrana yansıtılması. Kaplamalardaki detaylar, karakter modellemeleri, fizik motorunun GTA IV zamanlarındaki gibi ağır ve gerçekçi bir hale gelmesi ve daha sayamayacağım, saymakla bitiremeyeceğim ince detaylar. Üstelik oyunun animasyonlarına da ayrı bir parantez açmak lazım. GTA V'den 10 kat daha fazla animasyon bulunuyor ve bu animasyon kalitesi oyunun her anına etki etmeyi başarmış. 
Oyundaki kasabalar kendi yaşam döngüsüne sahip. Her ziyaretinizde farklı olaylar ile karşılaşmanız mümkün
Red Dead Redemption 2, mekaniksel anlamda olduğu kadar, görsel anlamda da benim şimdiye kadar deneyimlediğim en muhteşem oyun olmayı başarmış. Eğer oyunda hikaye ve mekanikler kadar, görselliğe de önem veriyorsanız, Red Dead Redemption 2 size yeni nesli şimdiden yaşatacak bir yapım olmuş. Ayrıca belirteyim, oyunu hem PS4 Pro'da hem de eski kasa PlayStation 4'te oynadım. Yani bu övgülerin hepsi 5 yaşını geçmiş bir makinede önümüze sunuluyor, ayrıca PlayStation 4 Pro ile çözünürlük haricinde göze çarpan hiçbir fark olmadığının da altını çizeyim ve sözü tekrar Ersin'e bırakayım."
Gördüğünüz gibi Red Dead Redemption 2 ile ilgili daha onlarca, belki de yüzlerce detay vermek mümkün. Görevlerde karşınıza çıkan ve görevi yapma durumunuzu değiştiren seçim olayı için bile dakikalarca konuşabilirim. Son olarak oyundaki birkaç önemli detaydan da bahsedip kapanışa doğru geçelim. örneğin FPS kamerasından ve sinematik kamera sisteminden hiç bahsetmedik. Daha önce açıklandığı gibi oyunu baştan sona kadar FPS kamera açısı ile oynayabiliyorsunuz. Üstelik ben çok tercih etmesem de bu açı sorunsuz bir şekilde oyuna uyum sağlamayı başarmış. FPS kamera açısı dışında karakter uzaklığını ayarlayan 3 farklı açıya daha yer verilmiş. Sinematik kamera açısı ise oyunun her anında aktifleştirebileceğiniz bir sistemden oluşuyor. Dualshock 4'ün dokunmatik paneline basılı tuttuğunuzda bu moda giriyorsunuz. Oynanışta sizi zorlayabilir ama özellikle konvoy halinde bir göreve gidiyorsanız sinematik moda alıp tamamen diyaloglara odaklanmak oldukça keyifli olmuş. 
Red Dead Redemption 2, şimdiye kadar gördüğünüz en iyi açık dünya oyunlarından birine sahip ve dinamik hava şartları, bu dünyaya çok fazla şey katıyor
Woody Jackson tarafından kayıt edilen müziklere geçtiğimizde ise Western temasına son derece uygun olduğunu görüyoruz. Uçsuz bucksız bölgelerde atınız ile giderken ufak tınılar ile size eşlik eden müzikler, aksiyon anlarında ise adeta vücudunuza adrenalin pompalıyor. Yeri gelmişken oyun için tam 192 parça hazırlandığını da belirtelim. Diyalog kısmında ise tam yarım milyon satır diyaloğa yer verilmiş. Bu da GTA V'in 2 katı demek. Tüm bu diyaloglar için 1000'den fazla seslendirmen ile çalışılmış. Tüm bu detaylara baktığımızda Red Dead Redemption 2 kesinlikle oynayabileceğiniz en detaylı oyunlardan birisi olabilir. Zaten oyunu oynadığınızda ne demek istediğimi daha net anlayacak ve detaylar içinde kaybolacaksınız. 
Sonuç olarak Red Dead Redemption 2 sadece bu yılın değil, oyun dünyasının da başına gelmiş en iyi oyunlardan birisi. Kızılderili sorunu, tamahkar olan insanların çöküşü ya da popüler Western filmlerine yapılan göndermeler.. Tabi ki oyunda ufak tefek hatalarla ya da basit diyebileceğimiz görevlerle de karşılaşıyorsunuz. Ama ortada o kadar büyük bir buz dağı var ki, görünen kısmını bir kenara koyduğumuzda suyun altında devasa bir yapı olduğunu hissediyorsunuz. Kısacası Red Dead Redemption 2, her oyuncunun kesinlikle deneyim etmesi gereken bir macera sunuyor. En büyük problemi ise kendinden sonra çıkacak oyunlara biraz acımasız davranıyor olması..
Yorumlar 205
MK Okuru
MK Okuru 19.04.2024 14:24
Kalan Karakter: 300 Gönder
MK Okuru
MK Okuru 6.09.2023 11:27
Arkadaşlar bence rockstarın rdr2 ye türkçe altyazı getirmesi lazım oyunun hikayesi harika ama çoğumuz anlıyamıyoruz rdr2 bana göre en iyi oyun sizde yorumlarınızı yapın düşüncelerimizi bilelim
Kalan Karakter: 300 Gönder
MK Okuru
MK Okuru 15.06.2023 23:52
İyi güzelde ben azerbaycanlıyım burdada pahalı be 129 manat verdim sizin kirla 1500ıhhhhhııııı hıhıhhı ....
Kalan Karakter: 300 Gönder
MK Okuru
MK Okuru 15.06.2023 23:50
Oyun çok iyi ama 14 yaşında aldım 18 yaşında bitirdim (3 kere bitirdim sonlarda hep aladım kurtuluş yok hep alıyon)
Kalan Karakter: 300 Gönder
MK Okuru
MK Okuru 2.02.2023 18:31
Açık ara en iyi oyun.
Kalan Karakter: 300 Gönder
MK Okuru
MK Okuru 3.09.2022 16:23
Oyunu bitirdim nasıl sığırların
Kalan Karakter: 300 Gönder