1/3

Detroit: Become Human İncelemesi

Furkan Sakoğlu 24.05.2018 - 14:52
İnsan olmak, ya da olmamak. İşte bütün mesele bu.

Detroit Become Human inceleme; Şimdiye kadar gerçekleştirdiğimiz en büyük başarımız sizce neydi? Tekerleği keşfimiz mi? Yazıyı bulmamız mı? Tarım mı? Uçak üretmemiz mi? Yoksa Ay'a adım atmamız mı? Bu sorunun cevabı kişiye göre değişebilir, ancak insanoğlu daima üretebileceği en karışık, en komplike şeyleri başarı saymaya devam edecek. Peki insan gibi sonsuz bir karmaşıklığa sahip bir canlı, üretilebilir mi? Üretmek yanlış bir kelime, taklit edilebilir mi? Belki bir gün diyebiliriz, ancak asıl sorun bunu gerçekleştirdikten sonra karşımıza dikilecek. Bize benzeyen, bizim gibi düşünen bir varlık, bizimle eş olabilir mi? İşte böylesine ciddi ve gelecekte bizi bekleyen bir soruya cevap arıyoruz, Quantic Dream'in son oyunu, Detroit: Become Human'da.
Detroit Become Human İnceleme

Oyun dünyasının 20 yılı aşkın bir süredir karşımıza çıkardırığı yapımların ciddi anlamda sinematik bir hal aldığını söylemek yanlış bir tabir olmaz. Call of Duty serisi ile başlayan bu akım, günümüzdeki neredeyse tüm oyunlarda kendini göstermeye devam ediyor. Oyunlar artık bizleri sadece eğlendiren, vakit öldürten eğlence araçlar olarak değil, hikayeleri, anlattıkları hatta felsefeleri ile düşünmeye, sorgulamaya itiyor. Quantic Dream ise kendi yapımlarında hikayeye en çok önem veren geliştiricilerden biri. Fahrenheit, Heavy Rain ve Beyond: Two Souls gibi yapımlar ile başarılarını kanıtlayan stüdyo, hikaye anlatımına ve seçenekleri oyuncuya sunma konusunda bayrağı taşıyor. Ancak geçmiş oyunlarda her ne kadar başarılı sonuçlar alsa da, potansiyellerini en iyi açığa çıkardıkları yapımın Detroit: Become Human olduğunu belirtmek yanlış bir tabir olmayacaktır. Neden mi? Gelin cevabını vermeye çalışalım.

Öncelikle sizlere inceleme içerisinde oyunun heyecanını bozacak hiçbir spoiler vermeyeceğimi, yazının tamamını gönül rahatlığı ile okuyabileceğinizi belirteyim. Neredeyse tamamen hikayesi ile ön plana çıkan bir oyunun, hikayesinden hiçbir spoiler vermeden incelemek zor olsa da, Detroit gibi bir yapımda sürprizlerin bozulması tüm tecrübeyi olumsuz etkileyebilir. Ancak hikayenin ana konusunu sizlere kısaca anlatmak istiyorum. Detroit: Become Human, yakın gelecekte geçiyor. İnsanların teknolojik olarak artık çağ atladığı, yapay zekaların artık hayatımızın her alanına dokunduğu, hatta bize benzedikleri, hatta ve hatta bizden ayırt bile edilmelerinin zor olduğu bir zaman dilimindeyiz.

Karakter detay ve ifadeleri oyunun en sağlam noktalarından sadece birisi

Detroit'teki bu yapay zekalı robotlara bize uzak olmayan bir tabirle Android deniliyor. Android'ler öylesine gelişmiş ki, fabrikalarda, yollarda, iş yerlerinde, evlerde köle gibi çalıştırılıyor. Toplumun geneli ise Android'leri kendileri için çalışan bir makine olarak görüyor. Çoğu zaman hor görülen, itilip kalkılan bu varlıklar, gelişen bazı olaylar neticesinde kendi bilinçlerini kazanmayı başarıyor. Aslına bakarsak, kendi bilinçlerini kazanmaktan çok, zaten var olan bir durumu ortaya çıkardıklarını ve kendi kafaları içerisindeki parmaklıkları aşıp, özgür kaldıklarını belirtebiliriz. Bu durum sonrasında ise gelişen olayları deneyimlediğimizi belirtebilirim.

"Yapay zeka ya insanlığın basına gelen en iyi şey ya da en kötü şey olacak." - Elon Musk
Detroit: Become Human'ın konuya giriş yaptıktan sonraki kısımlarının tamamını Android'lerin gözünden oynuyoruz. Onların özgürleşme çabalarını, kendi kafalarınaki parmaklıkları aşmak için verdikleri mücadeleyi, seçimlerini bire bir deneyimleyebiliyoruz. Ancak her ne kadar oyun boyunca Android'leri kontrol ettiğimizi biliyor olsak da, geçirdiğimiz süre boyunca oyundaki bu robotlar ile empati kurabiliyorsunuz. Fakat burada ilginç bir durum söz konusu. Cümlelere dökmek zor olsa da anlatmayı deneyeceğim.