Death Stranding 2: On the Beach İnceleme

Samet Basri Taşlı 23.06.2025 - 15:00
Death Stranding 2: On the Beach incelemesi. Geliştirilmiş oynanış, güçlü atmosfer ve Avustralya’da geçen yeni hikâye ile Kojima yeniden sahnede.
Platformlar PC, PlayStation 5, Xbox Series X
Death Stranding 2: On the Beach
  • Yapımcı - Yayıncı Kojima Productions - 505 Games
  • Çoklu Oyuncu: Var
  • Oyun Türü: Aksiyon,Macera
Merlin Puanı 87
9 Kişi Oyladı
Okur Ortalaması%55
Artılar Harika bir dünya
Etkileyici sahneler
BT Savaşları
Atmosfer şahane
Karakter geliştirme seçenekleri
Müzikler
Yeni ve yenilenen ekipmanlar
Absürt mizah anlayışı (Ben sevdim)
Eksiler Hikayesi biraz farklı işleniyor
Oyun temposu biraz ayarsız
Arayüz kullanışsız
Oyunu durduran ara diyaloglar
Bazı şeyler çok anlamsız (oyunda)
Taşımacılık fazla basite inmiş
Çoğu ekipmana ihtiyaç duymuyorsunuz
Absürt mizahı size uymayabilir

Death Stranding 2: On the Beach İnceleme: Hideo Kojima’nın sıra dışı anlatımı ve oyun tasarımıyla şekillenen Death Stranding serisi, ikinci oyunuyla geri döndü. Death Stranding 2: On the Beach, hem hikâyesini genişletiyor hem de taşıma temelli oynanış yapısını daha dinamik hale getiriyor. Bu incelemede, Avustralya'nın uçsuz bucaksız arazilerinde geçen bu yeni maceranın neler sunduğuna, teknik gelişmelerden karakter detaylarına kadar her yönüyle göz atıyoruz.

Death Stranding 2: On the Beach İncelemesi — Avustralya’yı Keşfediyoruz

Oyun dünyasının en ünlü isimlerinden biri olan Hideo Kojima, “kargocu simülasyonu” diye esprisi bolca yapılan, hikâyesini anlamaya çalışırken kimi zaman kaybolduğumuz, fakat oynanış açısından orijinal ve şaşırtıcı derecede çekici bir yapıya sahip Death Stranding’in devam oyunuyla geri dönüyor. Daha fazla kargo, daha fazla bağlanacak kıta, daha fazla ünlü isim ve “ne oluyor ya?” dedirtecek daha fazla sahne ile bakalım Death Stranding 2 nasıl olmuş.

Death Stranding 2: On the Beach İncelemesi - 1

Kanguru Kargo Avustralya Yollarında

Death Stranding 2: On the Beach, ilk oyunun hikayesini takip ediyor ve yaklaşık 1 yıl sonra, Lou (BB) ile birlikte huzurlu bir hayat süren Sam’i kontrolümüze bırakıyor. Amerika’yı birleştirip ortadan kaybolan Sam, Meksika sınırı yakınlarında kendine ait sığınağında huzurlu bir hayat sürüyor. Bu sakin hayat Fragile’ın ziyareti ve “Meksika’ya gidecek bir şeyler var, hızlıca biter” demesi ile biraz sekteye uğruyor ve tahmin edeceğiniz üzere hızlıca bitmiyor. 

Meksika’ya yapılan teslimat sonrasında yeni bir kapı açılıyor ve kıtayı Avustralya’ya bağlayan bir geçit haline geliyor. Sam ise evine, Fragile ile birlikte kendisini bekleyen Lou’ya dönmek dışında bir şey düşünmüyor. Yolda gizemli tiplerin saldırısına uğrayan Sam sığınağına dönerken daha fazla gizemli tip sığınağa saldırıyor. Fragile yaralanmış, Lou kaybolmuş durumda ve suçluların kim olduğu hakkında hiç fikrimiz yok. Fragile Sam’i bağımsız sivil bir kuruluş olan Drawbridge’e davet ediyor. Bu sayede hem kırmızılı tiplerin arkasındaki gizemi ortaya çıkaracak hem de bir teorinin gerçekliğini kontrol etmek için Avustralya’yı kiral ağa bağlama çalışmalarına girecekler.

Death Stranding 2: On the Beach İncelemesi - 2

Geçen defa hükümet destekli Bridges için iş yapan bağımsız bir kargocuyduk ama bu kez DHV Magellan isimli ilginç bir gemiyi üs olarak kullan Drawbridge ekibinin bir üyesiyiz. Yollarda gezerken BB’nin yanı sıra Fatih Akın’ın model olduğu Dollman isimli bir kukla insan bize eşlik ediyor. Gemide ise Fragile, Tarman, Rainy, Tomorrow ve gizemli ortağımız Charlie bulunuyor. İlk oyuna göre oyunda gelişmiş bulduğum en önemli şey, bu defa ana karakterleri adlarını öğrenecek kadar umursamam oldu. Çoğuyla istediğim seviyede haşır neşir olmuyoruz ama her birinin hikayesini az çok öğreniyor ve umursuyoruz. Bir de kedi var bu arada, onun adını unutmuşum, ama kedi sonuçta, geminin en önemli elemanı bence. Oyunun karakterleri işlemesini genel olarak iyi buldum, bazılarının garip davranışlarının oyun ilerledikçe “bu yüzdenmiş” dedirttiği durumlar da oluyor. Yalnız Dollman bir ara resmen Ragnarök’ta her şeye yorum yapan yancılarımız moduna giriyor, sürekli yorum yapıyor ama daha çekilebilir seviyede.

Hikayenin geneli hakkında fazla yorum yapmayacağım, fragmlanları izlediyseniz az çok neler olacağını görüyorsunuz ama olaylar tahmin ettiğinizden fazla karışıyor. Yayınlanan fragmanların çok spoiler içerdiğini düşünüyorum ama Higgs niye - nasıl geri döndü, Snake geri mi geldi, Tomorrow nasıl tekme tokat BT avlıyor, Dollman’in olayı nedir, Vtuber mı var orada gibi soruların cevaplarını hep oyunda bulacaksınız. İlk oyundan daha anlaşılır bir şekilde ilerliyor hikaye, ekstra okumanız gereken notlar olmadan da hikayeyi takip edebiliyorsunuz. Ha yine sonunda hikayenin belli noktaları “Ben Japon oyunuyum” diye bağırıyor ve alışık olmayan kitleye büyük dumur yaşatacaktır ama zamanında Forbidden Siren gibi oyunlar oynamış biri olarak yadırgamadım. Şaşırdım ama yadırgamadım. Bazı muhteşem anları var ama genel olarak baktığımızda olduğundan daha şaşalı gözüken iyi bir film gibi. Luca Marinelli’nin (Snake olmayan) karakterinin hikayesini, Mads Mikkelsen’in karakteri kadar etkileyici bulmasam da çok beğendim.

Death Stranding 2: On the Beach İncelemesi - 3

Görevler genelde "kap şu kargoyu, hazır gitmişken bir de ağa bağla" tarzında, kargonun içeriği ve taşınma şartları değişebiliyor tabi ama çok bir sürpriz yok. Bir iki tanesinde not defterimiz diyebileceğimiz, olayların kaydını tuttuğumuz yere bakmamız için gereksiz denemeler yapılmış. Ayrıca soru cevap kısmı var birkaç noktada, üç karakter arasında geçiyor. O kadar anlamsız geldi ki, bir de yanlış cevap verirsek 1 dakika öncesine atıyor, soru zorsa başa sarıp duruyor. En sonunda Dollman dayanamayıp müdahele etmese bir yerde oyunu kapatıp gidecektim gecenin bir vakti çözüm aklıma gelmediği için. Görevde bir şeyler denenmiş yani ama tam olmamış. 

Son olarak telefon görüşmelerine bir değineyim, en çok canımı sıkan şey oldular yine. İlk oyunda hani iki dakikada bir Die Hard Man arıyordu bir şey söylüyordu, zart zurt birileri arıyordu ve biz hareketi kesip sadece onların duran görüntülerini izlemek zorunda kalıyorduk. Aynısı burada da var, ilk Metal Gear Solid'den beri aynı terane, konuşacaklarsa karakter duruyor boş boş dinliyoruz. Zaten çok konuşuyorlar o kısımda hemfikiriz ama özellikle sonlara doğru ardımda ayı bağırıyorken Tarman arayıp bir şeyler anlatıyor, önemli bir şey de değil "acele et" diyor sadece. Bunun bir kötü yanı da o sırada motorla tam gaz gidiyorsanız gazı kesiyor, eğer yokuş tırmanıyorsanız motor boşa düştüğü için tam gaz geri salıyor serbest kaldığınız anda mesela. Gerçek zamanlı olarak arayabilirdi sanki.

Death Stranding 2: On the Beach İncelemesi - 4

Sadece Kargo Değil Ayrıca Hayatın Önemli Bir Parçasını (Pizza) Taşıyoruz

Death Stranding 2: On the Beach, tıpkı ilk oyun gibi uzun mesafeler arasında envai çeşit paketi taşıyıp, olabilecek en düşük hasar ile alıcısına ulaştırmaya çalıştığımız bir oyun. Bu sırada da Avustralya’yı kiral ağa bağlayıp tüm insanların bir araya gelmesini ve hayatlarının kolaylaşmasını sağlıyoruz. Amerika bölgesini tamamen birbirine bağladığımız için robotlar teslimat işine başlayıp eski porterler “bizim meslek bitti” diye üzülürken aniden ortaya çıkan Avustralya kıtası tüm eski taşıma sistemlerini, daha iyi ve gelişmiş bir şekilde kullanımımıza sunuyor. Tabi buraya özgü yeni tehditler de bizi bekliyor. Bu başlığı tamamen taşımaya ayırdım çünkü oyunun büyük bir kısmı eşya taşımak üzerine geçiyor. 

Öncelikle kullanabileceğimiz ekipman ve yapılara bakalım. Bu alanda aslında çok yeni bir şey yok. Yani eskisi gibi sığınak şemsiye, şarj istasyonları, zıplama rampaları, zipline noktaları gibi yapıların yanına eklenen en dikkat çekici şey, önceki oyunda Fragile’ın sunduğu ışınlanma hizmetini sunan özel noktalar. Bunlar kurudğunuz her yere, yanınızda kargolarınız olmadan ışınlanmanızı sağlıyor. Tabi hikaye açısından mantıklı bir sebep de sunmuşlar nasıl çalıştığına dair ama kimi noktalar dışında ne kadar kullanışlı tartışılır.

Death Stranding 2: On the Beach İncelemesi - 5

Yeni yapı yoksa aynısını mı diziyoruz diye düşünebilirsiniz, evet ve zaten daha fazlasına ihtiyacımız yok. İkinci oyun ile birlikte her yapının ekstra bir özelliği veya geliştirmesi bulunuyor. Mesela sığınak şemsiyeleri artık kargo tamirinin yanında BT kovma özelliğine de sahip, eğer yeterli kiral kristal varsa BT’leri kovabiliyorlar. Şarj cihazları elektrik patlaması yayabiliyor. En güzel geliştirme ise zipline için gelmiş, artık hangi açıdan çalışacağını seçebiliyoruz. Yani zipline koydunuz ama diğeriyle arasında bir ağaç var diye çalışmıyor derdine son! Yukardan ya da yanlardan açılarak zipline hattı kurabiliyoruz ve bu sayede işimiz oldukça kolaylaşıyor. Bir de zipline hatları tren yollarına bağlanabiliyor ki Avustralya’yı bir uçtan öbürüne kayarak gitmek mümkün hale geliyor. Yani Director’s Cut ile eklenen katapultu da sayarsam, bir iki yeni yapı var ama ne kadar gerekliler ve ne kadar kullandın derseniz, kimisini denemek için bile kurmadım.

Tren dedim yukarıda, o neymiş açıklayalım. Oyuna yeni maden bölgeleri eklenmiş, bunlardan gerekli malzemeleri çıkarabiliyor ve daha sonra inşa için kullanabiliyorsunuz. Biraz kiral kristal verip karşılığında ihtiyacınız olan madeni ilgili yerden almak mümkün yani. Ama bu kadar madeni sürekli kamyon ile taşımak mümkün değil, zaten yollar da buraya gelmiyor. O zaman yeni tren yollarını kullanma zamanı. Tıpkı otoyollarda olduğu gibi, tren yollarında da siz (ve diğer oyuncular) destek direklerine malzeme taşıyor ve kurulmalarını sağlıyorsunuz. Ardından tren yolu açılıyor ve maden ile büyük yerleşim yerleri arasında bir hat kuruluyor. Bu trenler yalnızca kargo taşımakta değil, ulaşım araçları ve Sam’in taşınmasında da kullanılabiliyor. Kırılgan bir kargonuz varsa ekstra garanti için kamyona yükleyip ardından kamyonu trene yükleyerek 0 hasar ile götürmeniz mümkün. Neredeyse bütün bölgeyi kapsayan bu tren yollarını çok beğendim. İsterseniz yukarıda bahsettiğim gibi zipline ile bağlayıp trene ihtiyaç kalmadan da kullanabiliyorsunuz, tabi belirli sınırlamaları var.

Death Stranding 2: On the Beach İncelemesi - 6

Şimdi oyunda taşımayı kolaylaştıracak bir sürü şey eklenmiş, bunlar yetmemiş eski ekipmanlar da daha iyi hale getirilmiş dedik. Mesela merdivenler artık birbirine bağlanıp daha uzun merdivenler olarak kullanılabiliyor, bu da nehir üzerinde köprü yapmakla uğraşmak istemeyenler için bir başka seçenek haline geliyor. Yine Sam’in kullanabileceği ekstra destek iskeletleri var, daha iyi tırmanma, daha hızlı hareket etme ya da daha iyi dövüşme gibi seçenekler sunuyorlar. Ayakkabılar ve eldivenler de var hem savaşta hem taşımada destek olabilecek. Bir de araçlarımız var tabi.

Motorsiklet ve kamyon eşdeğeri araçlar ikinci oyunda da varlığını sürdürüyor, üstelik bu defa daha kullanışlı. Her iki aracın kullanımı da geliştirilmiş ve daha rahat hale getirilmiş. Araçların yol tutuşu düzgün, alakasız şeylere takılıp kalma sıkıntısı azalmış, şarj kapasiteleri daha iyi ve yeni geliştirmeler var. Motosiklete pek fazla ek geliştirme yok ama kullanımı o kadar rahat olmuş ki hızlı ulaşım için ideal. Üstelik biraz sabırlıysanız yüksek yerlerde keçi gibi sekerek inebiliyor ya da tırmanabiliyorsunuz, tabi bunu kargo taşırken yapmanız ne kadar sağlıklı tartışılır. Kamyonlar ise hem farklı silahlar hemde kargo toplayan kancalar eklenerek geliştirilebiliyor. Araçları trene de yükleyebiliyor olmamız, oyunun neredeyse tamamını araç kullanarak oynamamıza imkan sağlıyor.

Death Stranding 2: On the Beach İncelemesi - 7

Oyunu 57 saat civarı bir sürede bitirdim, bunun en az 40 saati teslimat işleriyle geçti ve çok eğlendim ama aklımda bir soru var, bu oyun teslimatı fazla kolay hale mi getirmiş? İlk oyun için konuşursak, bir noktadan sonra yeni gelen ekipmanlar sayesinde taşıma kolaylaşıyordu ama yine de plan yapmak gerekiyordu. Burada ise kamyona ilgili kargoların dışında yol yapmak için gerekli malzemeleri yüklüyorum, hem yol tamir edip hem kargo bırakıyorum daha ilk saatlerden. 

Oyun taşıma için daha zorlu iklim koşulları da eklemiş, sel oluyor, kar yağışı, düşük oksijen falan filan var ama neredeyse hiçbiri beni zorlamadı veya ekstra araçlara ihtiyaç duyacak hale getirmedi. Ne timefall çok büyük sorun ne taşıdığım çok riskli kargo ne de başka bir şey. Bu kadar fazla değişken olup etkilerinin bu kadar kolay engellenebilmesi çok garip geldi bana. Yolda enerjimizi emen minik örümceğimsi varlıklar, yarasalar falan var hepsi BT ile alakalı ama ilk karşılaşma dışında sıfır tehdit oluşturuyorlar, üstlerinden araçla geçip gidiyordum. Euro Truck Simulator oynar gibiydim açıkçası. Kimi yerde hiçbirini kullanmayıp DHV Magellan ile kargo taşıdım ya, koca gemiye pizza yükleyip kapıya teslimat yaptık!

Death Stranding 2: On the Beach İncelemesi - 8

İlk oyundaki sosyal yardımlaşma sistemi bu oyunda da mevcut ve biraz daha fazla etkileşim barındırıyor. Artık çevreye çeşitli talepler bırakma ya da başkaları tarafından bırakılmış talepleri yerine getirme şansımız var. Açıkçası fikir güzel ama nasıl işlediğini tam olarak anlamadım. Birisi malzeme istiyor ama rastgele bir malzeme bırakabiliyoruz kategorisi tuttuğu sürece, beyaz bir Sam kopyası çıkıp alıyor ve gidiyor. Zaten çoğu kişinin otomatik talep bıraktığını düşünüyorum, kendim aklıma gelip "şunu isteyeyim" diyerek bir talep bırakmadım daha. Bir de SSS isimli sosyal medya üzerinden hem oyundaki NPC'leri hem de diğer oyuncuları takip edebiliyoruz. Çok aktif değildi benim oynadığım süre boyunca, oyuncu sayısı artınca gelişecektir. 

Fotoğraf modu yine eskisi gibi yerinde duruyor ve gayet iyi çalışıyor. Daha önce reklamı yapılan, gemi içerisinde üç başrol hanımefendi ile birlikte fotoğraf çekilme özelliği ise polaroid fotoğraf makinesi ile geliyor ve güzel olsa da çok kullanışsız. Eski MGS oyunlarında rastgele poz verdikleri ve bizim fotoğraf çektiğimiz bir mod vardı, 4'ten hatırlarsınız belki, ona benziyor. Ama bir foto çektiğimiz anda üç seçenek geliyor: "Fotoyu Ver" "Kendine Sakla" "Tekrar Çek" Ben bu fotoyu beğendim ama bir tane daha çekmek istiyorum derseniz odaya dönüyor tekrar giriyor ve yine bir foto çekip çıkıyorsunuz. Zaten oyunun arayüzü pek kullanışlı değil, seçimlerde de eziyet çektiriyorlar.

Death Stranding 2: On the Beach İncelemesi - 9

Kaiju Savaşları Başlıyor

Death Stranding 2: On the Beach sadece kargo taşımakla sınırlı bir oynanışa sahip değil, savaşlar da var. Üstelik bu defa çapı biraz daha genişlemiş durumda. İlk oyunda stealth yaparak düşmanları sessizce halletmek ya da kafa göz girişmek gibi seçeneklerimiz vardı, bu oyunda da daha gelişmiş halde geri dönüyorlar. Hem insan düşmanlar, hem BT varlıkları hem de ikisinin ortası tipler bizi bekliyor. Düşman çeşidi çoğalınca elimizdeki silahların sayısı da artıyor tabi.

Oyunun stealth özelliği var, hatta kullandıkça daha fazla gelişiyor ve daha sessiz olabiliyor, nefesinizi daha uzun tutabilme gibi yetenekler kazanıyormuşsunuz. Aslında oyunun tamamında var olan bir sistem bu, bir yeteneği kullandıkça daha iyi oluyorsunuz. Benim stealth tarafı neredeyse sıfır, o yüzden size stealth kısmının ne kadar iyi olduğundan bahsedemeyeceğim ama çatışmaları ve silahları anlatabilirim! 

İlk oyunda plastik mermili silahların sayısı az olduğundan pek ateşli silah kullanmamış, genellikle gereksiz gördüğüm kargo kutularıyla insanları dövmek ya da nadiren girdiğim BT savaşlarında bomba sallamak dışında pek aksiyona girmemiştim. Bu oyunda ise düşman çeşidi daha çok, daha kalabalıklar ve elimizde daha fazla silah var. Otomatik, dürbünlü ve ağır makineli tüfekler, pompalı silahlar, büyük ve küçük bomba atar çeşitleri, tabancalar, roketatar ve bomba çeşitleri yetmiyorsa bir iki gizli silah ve hatta Sam’in kanını kullanan bir bumerang mevcut. Savaşta hala yeterince silah olmadığına mı karar verdiniz, o zaman daha büyük bir sürpriz bile var.

Death Stranding 2: On the Beach İncelemesi - 10

İlk oyunda çeşit azdı ve dövüşler pek eğlenceli değildi, burada ise “şunlar beni yakalasa da büyük düşmana gitsem” diye koşturuyor halde buldum kendimi. Bir kere çoğu silah plastik mermi kullanıyor bu yüzden insanların böğrüne rahatlıkla pompalı tüfeği sıkabiliyorsunuz. Aksiyon eğlenceli, yakın dövüş silahları çoğalmış, artık milleti çanta yerine elektrikli sopa ya da bıçakla dövebiliyorsunuz (bıçak öldürüyor yalnız) isterseniz. Bazen iki tane otomatik tüfek yerleştirdiğiniz kamyona atlayıp aralarından geçerken bile bayıltabiliyorsunuz. Büyük bir BT mi var, bomba dolu kutular fırlatabiliyor, roketatar ile saldırıyor ya da yarım saat önce farklı bir bomba ile pokemon gibi yakaladığınız BT’yi üzerine salıyorsunuz. Çağırdığınız BT 3 dakika boyunca diğer dev BT’ler ile kapışıyor sizin için. Geleneksel kaiju müziği bile çalıyor.

Fakat burada da bir durum var ki, dövüşler de kolay. Tamam oyunu normal zorlukta oynuyorum, inceleme için oyunun tavsiye ettiği ana zorluk ilk tercihim olur ama sırf meraktan olabilecek en zorda da oynadım, yine kolay. Kötü değil, hatta dövüşmek çok eğlenceli ama neredeyse hiç zorlanmadım. Sadece 3 tane BT ile kapıştığım bir nokta beni çok zorladı, onun sebebi de benim farkına varmadığım bir tutorial olması. Boss savaşları genel olarak iyi, oyunun sonlarındaki boss savaşlarını ise oyunun genelinden ayrı tutuyorum. Spoiler vermeden bunlara yorum yapabilmem mümkün değil ama çok değişik duygular içindeyim. Kojima herkes oynasın diye böyle bir seçim yapmış olarak yorumluyorum. Kötü olmamış ama dediğim gibi, gayet eğlenceli hala.

Death Stranding 2: On the Beach İncelemesi - 11

Ha bunu dedim ama oyunun arayüzü kötü bence, daha doğrusu kullanışsız. Silah seçmek için sürekli menülerde geziyoruz, hızlı geçiş yok. Metal Gear Solid'den esinlenmiş bir sürü şey var, menüleri de alsaydık keşke. Bunun dışında nişan alıp ateş etme de çok garip geliyor bana. Karşımda dev BT var nişan alıp sıkacağım önce L2 sonra R2 basıyorum, Sam silahı eline alacağına kemerlerini tutuyor sanki dengesiz bir yerdeymiş gibi. Abicim canavar geliyor sıksana! Tuş algılaması bir garip, zaten savaş sırasında panik durumundayım bir de tekrar bırakıp silahı geri almaya çalışıyorum falan. Savaşlarda kaybedince Retry tuşu da yok bu arada, son save noktasına dönüyorsunuz. Üçlü düşmanlarla dövüşürken keşfettiğim bir sorun. 

Yağmur Gibi Geçti

Death Stranding 2: On the Beach görsel anlamda gerçekten etkileyici. Sinematikler konusunda zaten bir lafım yok, Japonya’dan geçen ünlüyü Kojima taramadan bırakmıyorlar gibi bir durum vardı, oyunda da bu taramaların hakkı sonuna kadar verilmiş. Karakterlerin hareketleri, yüz ifadeleri, mimikleri hatta 10 fps hareket kabiliyeti ile Dollman bile çok iyi gözüküyor. Oyun içerisinde ise atmosfer çok güzel, hava değişimlerinin etkileri gayet iyi gözüküyor ve performans modunda bile gayet iyi gözüküyor. Oyunun bir noktasında ateş efektini yakından inceleme şansım oldu, efektlerin de çok güzel göründüğünü bu sayede rahatlıkla söyleyebilirim. 

Tıpkı ilk oyunda olduğu gibi, ikinci oyunda da DualSense desteği tam anlamıyla kullanılmış. Dokunsal geri bildirim çok güzel çalışıyor, uyarlanabilir tetik desteği var, farklı sesler kumandadan geliyor. Yalnız oyun DualSense şarjını biraz hızlı götürüyor onu belirteyim. Muhtemelen dağ tepe gezdikçe titremekten ve ses çıkarmaktan neredeyse her oyun seansında bir kumandayı şarja takıp öbürünü kullanmaya başladım.

Death Stranding 2: On the Beach İncelemesi - 12

İlk oyunun ses - müzik - ses efektleri konusunda şahane, adeta film gibi olduğu konusunda hemfikir oluruz diye düşünüyorum, On the Beach’de bu geleneği sürdürmüş. Oyunun kendi müzikleri gayet iyi, lisanslı şarkıları şahane, kullanıldıkları yerler gayet iyi seçilmiş. Zaten WOODKID oyunun müziklerinin çoğu üzerinde çalışmış ki etkisi belli oluyor. Oyuna müzik çalar eklemişler, bu sayede kiral ağ olduğu ve düşman gelmediği sürece sürekli müzik dinleyebiliyoruz. Düşman varsa Higgs’in soloları yine müziksiz bırakmıyor. Yalnız ilk oyunda da beni çok rahatsız eden, savaş sırasında hasar aldıkça BB ağlamaları dinleme zorunluluğu burada da var. Neyse hikayeden diye laf etmiyorum ama bebek ağlaması sizi de benim kadar rahatsız ediyorsa biraz sabır testi oluyor.

Sonuç

İncelemeyi başından beri okuyorsanız oyunun beni kendine uzun süre esir ettiğini ve bunun iyi bir şey olduğunu anlamışsınızdır ama çok önemli bir durum var, ben ilk oyunu da sevmiştim. Death Stranding 2: On the Beach ilk oyunun daha iyi ve daha gelişmiş hali. Hikaye anlatımı daha düzgün ama hala daha “bu ne be” dediğiniz olaylar var (belki daha fazla), karakterler biraz daha ilgi çekici, oynanış şekilleri geliştirilmiş, karakter geliştirme mevcut, dövüşler daha eğlenceli ve ara sahnelerin çoğu harika. Ama ilk oyunu beğenmeyip “ikinci oyun ile sevebilirim belki” diyeniniz varsa bu oyunda aradığını bulamayacak.

Death Stranding 2: On the Beach İncelemesi - 15

Çok fazla ayrıntıya giremiyorum ama Kojima bu oyunu yaparken Metal Gear Solid 4’ü temel almış ve Death Stranding evrenine uyarlamış gibi hissediyorum. Ama sadece iyi yanlarıyla değil. Eğer amacınız kargo dağıtmak, bu sırada ünlü isimleri de görmek ve keyifli, belki biraz da absürt bir hikayeye şahit olmak ise şahane bir oyun sizi bekliyor. Hatta ilk oyundaki gibi hikayeyi bir kenara atıp sırf yol ve altyapı için 6 saat sabahladığım ve ertesi gün iş toplantısında bile “kamyona metal yığsam biraz daha malzeme lazım” diye plan yaptığım oldu. 

Bu oyun herkesin sevebileceği mainstream bir oyun değil, fakat "sadece film gurmeleri anlar" gibi kalıplarla da özetlenemez. Biraz hardal gibi aslında, sevenin çok seveceği, sevmeyenin ise sevenlere bile saldıracağı bir oyun Death Stranding 2: On the Beach.

Yorumlar 4
MK Okuru
MK Okuru 23.06.2025 20:16
Kalan Karakter: 300 Gönder
MK Okuru
MK Okuru 23.06.2025 16:08
yazınızın son kısmına ekleme yapmak istiyorum çünkü biraz haksız bir şekilde bitirmişsiniz;

"sevenin çok seveceği, sevmeyenin sevenlere bile saldıracağı ve sevenin sevmeyenlere bile saldırabileceği bir oyun Death Stranding 2: On the Beach."
Kalan Karakter: 300 Gönder
MK Okuru
MK Okuru 23.06.2025 16:05
elinize sağlık.

artılarda; Harika bir dünya ve Atmosfer şahane maddeleri birbirinin aynısı değil mi? yada çok benzerler aynı şeyi çağrıştırdılar bana
Kalan Karakter: 300 Gönder
MK Okuru
MK Okuru 23.06.2025 15:57
ilkinden iyi olacağı kesin, çünkü ilki çok sıkıcıydı, saçma sapan aksiyon sahneleri hikayenin önüne geçmişti.
Kalan Karakter: 300 Gönder
omrkcmn
omrkcmn 23.06.2025 15:43
Puanı şişirmemişsiniz. Güzel. Bu sene çoğu oyun şişirme geliyor bana.

Oyunu Türkçe yapmayan ırkçı ekibe kinimi tutuyor ve oyunu almıyorum. İndirimde alınır. Min 3 seneye plus a eklenir zaten. İlk oyun Türkçe olmasına rağmen anlayana kadar alnımızın derisi çatladı.
Kalan Karakter: 300 Gönder
Death Stranding 2: On the Beach
İlginizi Çekebilir