1/3

Demon's Souls İnceleme PS5

Ersin Kılıç 27.11.2020 - 14:34
Yenilenmiş grafikleri ile tam 11 yıl sonra karşımıza çıkan Demon's Souls inceleme içeriğimizde oyunun genel dinamiklerine göz atıyoruz.

Demon's Souls ilk olarak 2009 yılında Playstation 3 için özel olarak çıkmıştı. Burada uzun uzadıya oyunun tarihini anlatmayı düşünmüyorum ama bu oyun için Souls türünün başlangıcı demek yanlış olmaz. Miyazaki'nin liderliğinde geliştirilen bu oyunun yenilenmiş sürümü ise aradan geçen 11 yılın ardından bu sefer de Playstation 5'e özel olarak karşımıza çıktı. 

Türünün ilki olması sebebiyle Souls oyunlarının geç gelen popüleritesi arkasında kaldığını söylemek yanlış olmaz. O dönem birçok oyuncu bu mükemmel oyunu deneyim etti ama Souls türünün asıl popülerliğini Dark Souls serisi ile yakaladığını da söyleyebiliriz. Bu nedenle Demon's Souls hem aradan geçen bunca süre hem de oyunu hiç oynamamış oyuncular için mükemmel bir tercih olmuş diyebilirim.

Demon's Souls Video İnceleme

Demon's Souls tamamen karanlığa gömülen Boletaria isimli bir krallıkta geçiyor. Oyun boyunca bu krallığın farklı noktalarına gidiyor ve buradaki bosslarla yüzleşmek için çetin bir mücadele içerisine giriyoruz. Oyunun ana işleyişi ise Nexus isimli bir nevi ana üssümüz de diyebileceğimiz merkez üzerinden ilerliyor. Nexus, depomuzun bulunduğu, bazı satın alımları yapabildiğimiz ve en önemlisi karakterimizin gelişimini sağladığımız merkez konumunda. Bu merkezden Boletaria Krallığı'ndaki beş farklı bölgeyi dilediğimiz şekilde ziyaret etmemize izin verilmiş. Oyundaki birkaç bölümü geçtikten sonra tüm bu bölgelerin kilidi açılıyor ve dilediğiniz yoldan ilerleyebiliyorsunuz.

Oyundaki bu bölgeler tıpkı Mario oyunlarında olduğu gibi birin biri (1-1), birin ikisi (1-2) şeklinde ayrılmış. Tabi beşinci bölgeye kadar tüm yollar açık olsa da Souls türünün klasik işleyişinin temelleri Demon's Souls oyununda atılmış. Yani bölgeler açıldığında beşinci bölgeye ya da dördüncü bölgeye gidebilseniz de asıl ilerleyişi karşılaştığınız zorluklara göre yapıyorsunuz. Yani dördüncü bölgeye girdiniz diyelim, burada boyunuzun ölçüsünü aldığınızda aslında bu bölgeye çok daha sonra gelmeniz gerektiğini anlıyorsunuz. Bu durum sizi hem hizaya sokuyor hem de challange hissini kuvvetlendiriyor.

Oyunun her köşesi ayrı bir özen ile hazırlanmış.

Oyundaki tüm bu bölgeler özenle hazırlanmış. Latria Kulesi'nde gezerken karşılaştığınız tasarımlardan gözlerinizi alamazken Demir Ocaklar'a indiğinizde lavlarla kaplı bir dünyanın kapılarını aralıyorsunuz. Ya da Boletaria'nın Kapıları'na dayandığınızda yok olmuş bir krallık tüm ihtişamı ile ayaklarınızın altına seriliyor. Oyun zaten tasarım ve dünya anlamında çok başarılı bir oyundu. Gittiğiniz tüm o mekanlar, gothik atmosfer sizi oyunun içerisine çekiyordu. Remake sürümü ise yeni nesil grafiklerin getirmiş olduğu avantaj ile olayı birkaç basamak daha yukarı taşıyor. Yani zamanında hayal ettiğiniz, içerisinde kaybolduğunuz tüm o yapılar oyunun bu yeni sürümüne mükemmel bir şekilde aktarılmış.

Bluepoint Games, bu projede adeta Remake nasıl olur dersini vermiş de diyebiliriz. Oyunun özüne hiçbir şekilde dokunmayan, sadece bazı ekstralar ekleyen firma From Software'in sahip olduğu o hayal gücünü yeni nesile aktarmayı başarmış. Oyun hem dünyanın yeniden ele alınışı hem de görsel efektleri ile ben yeni nesil bir oyunum diye bağırıyor arkadaşlar. Hatta yeni nesil konsolların çıkış döneminde Demon's Souls'un bu bayrağı rahatlıkla sırtlayabilecek bir yapım olduğunu da söyleyebilirim. Oyunu oynarken karşılaştığınız mekanlar, atmosfer ve görsel efektler sizi gerçekten de o diyarlara sürüklüyor ve maceranın içerisinde olduğunuzu hissettiriyor.