Far Cry Primal

Platformlar PC, PlayStation 4, XBox One
Far Cry Primal
  • Yapımcı - Yayıncı Ubisoft - Ubisoft
  • Çoklu Oyuncu: Yok
  • Oyun Türü: Aksiyon,First Person Shooter
Merlin Puanı 77
15 Kişi Oyladı
Okur Ortalaması%69
Artılar İlgi çekici bir dönem anlatılıyor. Oluşurulan dil hiç sırıtmıyor. Hayvan Efendisi sistemi çok eğlenceli.
Eksiler Far Cry 4'ün üzerine kaçak kat gibi duruyor. Oyun fazla kolay. Yan görevler özensiz ve sıkıcı. Hayvan evcilleştirme basit düşünülmüş
Özel İnceleme
Emin Çıtak 22.02.2016 - 13:04
O gördüğün kaplan değil TİGRİ!
İncelemeye nasıl başlayacağımı gerçekten bilemiyorum. Oyun firmalarının aldığı bazı kararlar beni hep etkilemiştir. Kimi bir anda II. Dünya Savaşı temasına son verir, kimi gider yok olmuş bir türü yeniden diriltir. Alınan güçlü kararlar, aynı derecede güçlü oyunlarla birleştiği zaman içinde bulduğumuz oyun sektörü yeni bir döneme geçer, herkes kazanır.

Ubisoft, Assassin's Creed: Unity ve Watch_Dogs'un ardından oyunlarında ciddi kararlar almaya başladı. Önce, Assassin's Creed Syndicate ile serinin eski günlerine dönebileceğini kanıtladı. Ardından molaya ihtiyaç olduğunu açıklayarak 2016'da yeni bir AC oyunun çıkmayacağını açıkladı. Bunların dışında oyuncular The Division'ı büyük bir heyecanla bekliyorlar. Hem konsol hem de bilgisayarda milyonlarca oyuncu The Division'ın bir parçası olmak için gün sayıyorlar.

Benim fikirlere her zaman saygım var. Bağımsız yapımcılar bu konuda her zaman ön plana çıkan geliştirici kitlesini bize sunsalar da büyük firmalardan böylesine etkileyici kararlar çıkması beni heyecanlandırıyor. Her şeyden önce bizim büyük bir çeşitliliğe ihtiyacımız var ve bu ihtiyacımız farklı tarzlara yönelmemizde bizlere yardımcı oluyor.


M.Ö. 10 000
yılına gitmenin ne kadar cesur bir karar olduğundan bahsetmek gerekiyor. Gerçekten bu devri ne kadar biliyoruz? Evet, arkeolog'lar sayesinde atalarımızın o dönemde neler yaptığını kısmen de olsa biliyoruz. Tarih öncesi çağ ve Neolitik (Cilalı Taş Devri) arası bir geçiş dönemi olan 10.000'de yaşanmış hikayelerden bahsediyoruz. Henüz yazının olmadığı, insanların temel ihtiyaçlarını karşılmak dışında, daha yerleşik hayata bile geçemedi bir aralıktan konuşuyoruz. Kabilelerin sürekli hareket halinde olduğu ve en yaşanılabilir bölgeyi aradığı, uygarlıkların değil, hayatta kalmaya çalışanların döneminden bahsediyoruz.

Tüm bunları geçtim hadi. Buz Devri'nden bahsediyoruz, gerçek bir bir yıkımdan, çaresizlikten!
Ubisoft, Far Cry Primal konusunda dersine gerçekten iyi çalışmış. Atmosferde, karakterlerde ve dönem tasvirinde gerçekten bir sorun yok. Bazı ufak ve garip seçimler olmuş, zaten onlardan da bahsedeceğiz.

Oyun yukarıda da bahsettiğimiz gibi M.Ö. 10.000 yılında vuku buluyor. Daha doğrusu Ubisoft'un kalemlerinden sorumlu dostlarımız kafadan atıyorlar. Lakin o dönemde yaşanan olaylardan duvarlardaki resimler hariç bir bilgi almamız pek olası görünmüyor. Ana karakterimiz Takkar ve Wenja kabilesinden dostları bir mamut avının ortasındalardır. Diğerlerine görece küçük (muhtemelen yavru) bir mamutu köşeye sıkıştırırlar ve öldürürler. Eh, bugün marketten jelatin içinde aldığımız yemeği o gün bu şekilde kazanmak gerekiyordu.

Bizim ekip tam avlarını parçalaraya ayıracakken ortaya bir sivri dişli kaplan (Saber Tooth) çıkar ve avcı ekibini bir bir öldürmeye başlar. Günümüzde kaçak avcılar sağ olsun tam tersi bir durum söz konusu ama M.Ö. 10.000 yılında insanoğlu besin zincirinde en tepede değildi. Takkar ve dostu kaçmaya çalışırken uçurumdan aşağıya atlarlar ve hikayemiz gerçek anlamda başlar.
Anlatıcının (Tensay) da belirttiği gibi Buzun Çağı'nın hemen ertesinde geçen Far Cry Primal, üç büyük kabilenin çekişmesini anlatıyor. Takkar'ın da bulunduğu Wenja'lar, yamyam kabilesi Udam'lar ve ateşin efendileri Izila'lar. Wenja'lar diğer iki kabilenin baskısıyla büyük ölçüde dağılmışlardır.

Elbette Wenja'ların da tıpkı diğer iki kabile gibi önemli mistik güçleri vardır. Onları betimleyen özellik hayvanlara hükmetme becerisidir. Lakin çok uzun süredir Oros'ta hayvan efendileri görülmemiştir. İşte bu noktada biz devreye giriyoruz ve yanımızda kaplanımızla, leoparımızla, baykuşumuzda Udam'lara kafa göz giriyoruz.

Bazı kavramlara uzak olduğumuz için oyunda sürekli bahsi geçen Oros'u da açıklamak gerekiyor. Buzul Çağı'nın hemen ertesinde eriyen buz kütleleri bazı yaşanabilir vadileri ortaya çıkarıyor. Bu verimli, doğal yaşamın cirit attığı Orta Avrupa bölgesine Oros ismi veriliyor. Hayvan Efendileri'ni yetiştiren Wenja'lar da bu topraklardaki doğal yaşama, daha doğrusu doğaya tapıyorlar.

İşin içine Hayvan Efendisi misyonu da girince savaşlar kolay olmasına rağmen uzunca bir süre sizi sıkmamayı başarıyor.
Oyun kendi arka plan hikayesine gerçekten değer veriyor ve bunu size her açıdan hissettiriyor. Uygarlığın gelişmediğini, henüz emekleme aşamasında olduğunu hissedebiliyorsunuz. Fakat, benim daha önce defalarca kez söylediğim bir şey maalesef es geçiliyor ve Far Cry Primal en büyük hatayı burada yapıyor.

Far Cry Primal kolay bir oyun. Benim beklentim tir tir titrediğim bir dünyayken, yanımda nadir bulunan siyah kaplanımla ortalığı taarumar ettim. Düşmanları ilk andan son ana kadar ezip geçtim. Aslına bakarsanız doğanın özenle işlendiği bir oyunda, besin zincirindeki yerimi sorgulamak isterdim. Oyunda bir noktadan sonra güçlü düşmanlarla karşılaşıyorsunuz ama bilmediğimiz dönemin o tedirginliği bir türlü bizi etkisi altına alamıyor.

İşin estetik kısmı hayli iyi kotarılmış olsa da hayatta kalma hissiyatı doğru düzgün işlenmediği için oyunu oynarken belli ölçüde içinde bulunduğunuz vahşi çağdan kopuyorsunuz. Haritada yeni bölgeleri açtıkça yeni hayvanlar, yavaş yavaş sağlığımızı tüketen soğuk yerler görüyoruz ama oyun dünyası bir şekilde hep bizi üstün çıkartıyor.

Bu noktada oyunun bizlere sunduğu harika yanları görmeye başlamamız gerekiyor çünkü ilk hayal kırıklığından sonra Oros toprakları bir şekilde gönlümüzü almayı başarıyor. Mezolitik dönemde geçen Far Cry Primal bizi hayli eğlendirecek mekaniklerle geliyor. Araç kullanımının iyice arttığı bu dönemde bizim de hayli kullanışlı araç-gereçlerimiz bulunuyor. Eh, bu bir oyun ve içerisinde kanca'dan tutun arı bombasına kadar birçok fantezi ekipman bulunuyor ama bunları etkili bir biçimde kullanmak hayli sağlam bir oynanış sunuyor.

Selam, yerin kulağı vardır, bilir misiniz?
İşin içine Hayvan Efendisi misyonu da girince savaşlar kolay olmasına rağmen uzunca bir süre sizi sıkmamayı başarıyor. Üzerinde kafa yarıcı taş bulunan sopamız, yayımız ve mızrağımız ana silahlarımızı oluşturuyor. Oynanış tarzınıza göre bunları etkili bir biçimde kullanmak tamamen size kalmış. Ben gizlilik seven bir oyuncu olduğum için genel olarak yay ile ilerlemeyi tercih ettim. Gamepad'in L1 tuşuna basarak açılan ekipman çemberinden hızlı bir şekilde duruma uygun ekipmanı seçebilir ve o şekilde savaşabilirsiniz. Yakın dövüşte sopa hayli etkiliyken, orta-kısa mesafe için mızrak büyük tahribat imkanına sahip. Yay, bildiğimiz yay, kafaya nişan alınca gerisini pek düşünmenize gerek kalmıyor.
Elimizdeki silahlar duruma uygun bir şekilde üretildikleri için hiçbiri sonsuza kadar dayanmıyor. Daha doğrusu bu durum yakın dövüş silahlarımız için geçerli. Mızrak ve yay'ın cephanesi ön plandayken, sopayla her vurduğumuzda dayanıklılığı düşüyor ve en sonunda kırılıyor. Fakat bu o kadar kafaya takacağınız bir dert değil çünkü az biraz toplayıcılıkla haşır neşir olursanız L1 ile açılan menüden anında cephane yenileyebilir, silahınızı yeniden yapabilirsiniz. Kaynaklarımızı her açık dünya oyununda olduğu gibi çevreye dağılmış bitkiler, taşlar sağlıyor. Savaş sırasında bile bunları anında temin edip, kaldığınız yerden devam edebilirsiniz.

Dönem gereği insanoğlu yaşamını avcılık ve toplayıcılıkla sürdürüyor. İşte bu konuda Primal hakkını veriyor. Oyun boyu sürekli bir şeyler topluyoruz. Sürekli  olarak cephane için, ana üssün gelişimi için kaynak peşine düşüyoruz. Bu yüzden yetenek ekranında Sayla'nın bulunduğu Toplayıcılık (Gathering) yeteneklerine puan yatırmanız oyun başında sizi inanılmaz rahatlatıyor. Bu sayede mini haritanızda kaynakların yerlerine rahatça görebiliyorsunuz. "Ben yeteneklerimi başka şeylere yatıracağım." diyorsanız da sıkıntı yok ama inanın yetenek puanı açısından hiç zorluk çekmiyorsunuz. Belli bir seviye sistemi bulunmadığı için oyun dünyasında yaptığımız her hareket bize tecrübe puanı kazandırıyor ve hızlı bir şekilde puan kazanıyoruz. Benden tavsiye, ilk başta açılan Hayatta Kalma, Toplayıcılık ve Hayvan Efendisi yetenek bölümlerine hayli puan gömün, çok yararını göreceksiniz. Özellikle Hayvan Efendisi ağacına yatırıdığınız puanlarla daha başlarda çok güçlü hayvan dostlara erişeceksiniz.

Dişli kaplan harici kaplan türleri oyunun en dengeli hayvanlarını oluşturuyor ve her türlü duruma ayak uydurabiliyorlar.
Hayvan Efendisi demişken, oyunun tanıtımlarında da hayli rol oynayan evcil hayvan özelliğini es geçmek olmaz. Ana hikayenin başlarında yaptığınız bir görevle, yoğun mistisizm eşliğinde ilk hayvanınızı kazanıyorsunuz: Baykuş. Kuşumuz bize fazladan bir çift göz oluyor ve gökyüzünden gözcülük yapıyor. D-Pad yukarı tuşuyla aktif olan baykuş, özellikle mekan basmadan önce tüm düşmanları tek tek işaretlememiz sayesinde çok yararlı oluyor. Yine vereceğimiz yetenek puanlarıyla menzilini, süresini arttırabiliyor, hatta onun da tek bir düşmana ölümcül saldırı yapmasını sağlayabiliyoruz. Ayrıca Avcı Modu'nu (Hunter Mode) baykuşla oynarken de aktif edebiliyoruz.

Konudan konuya atlamak gibi olacak ama evet, Far Cry Primal'da da "Dedektif Modu" var. Batman Arkham serisi ile oyun dünyasında popüler olan bu özelliği artık açıklama ihtiyacı bile hissetmiyorum. Ne işe yaradığını şu an anlamış olmanız gerekiyor. Aktif ediyorsunuz ve çevrenizdeki canlıları, izleri, toplanabilir kaynakları anında görüyorsunuz. Şaşırdınız mı? Bence hayır.

Baksanıza nasıl tatlı, nasıl uysal. (Az önce adam yerken yakaladım.)
Hayvanlara geri dönersek bu noktada çok mutlu olsam da biraz hayal kırıklığına uğradım. Tamam hayvan efendisiyiz ama vahşi hayvanları beş saniye içinde dize getirmemiz biraz fazla kolaya kaçmak olmuş. Tek yapmanız gereken önlerine yem atmak ve onlar veridiğiniz yemeği yerken yavaşça yaklaşıp, belli bir süre kare tuşuna basmak. Size abartmıyorum beş dakika içinde biraz da şansın yardımıyla yedi farklı hayvanı Wenja saflarına kattım.

Hayvanların kendisi çok ilgi çekici olduğu için bu saçmalık derecesinde kolay evcilleşmeyi sineye çekebiliyorsunuz. Yanınızdaki havyan dostunuzla ilerlemek gerçekten ama gerçekten harika bir hissiyat veriyor. Ona son derece kolay bir biçimde hedef verebiliyorsunuz. Aynı zamanda canı azalınca biraz et verip sağlığını doldurabilirsiniz. Hepsinin ayrı bir özelliği var ve bulunduğunuz durum için hangisi uygunsa onu seçmeniz mantıklı olabiliyor. Dişli kaplan harici kaplan türleri oyunun en dengeli hayvanlarını oluşturuyor ve her türlü duruma ayak uydurabiliyorlar. Ayılar güçleriyle ön plana çıkarken, porsuk (evet porsuk da evcilleştirilebiliyor) inanılmaz bir dirence sahip. Leopar, jaguar gibi kediler de gizlilik isteyen görevlerde size inanılmaz yardımcı oluyor.
Bu hayvanlar doğadaki davranışlarına benzer hareketleriyle gerçekten sizi etkiliyorlar. Sizi çevreleyen vahşi hayvanları fark eden kaplanın tavırları anında değişiyor. Yanınızdaki dostunuzun özelliklerine göre birçok vahşi yırtıcı size uzaktan tıslamakla yetiniyor. Hele onları ava yolladığınızda belgesellere eş görüntüler ortaya çıkıyor. Çekimser davranmıyorum, gerçekten etkileyici bir özenle oyuna yerleştirilmişler.

Wenja'lar ortaya çıkan hayvan efendisinin de yardımıyla baskın taraf olma peşindeler bu yüzden oyun dünyası bu güç dengesinin üzerine kurulu. Oyunun başlarında taşındığımız üsle kabilemizi yeniden oluştuyoruz. Oyundaki ana karakterlerle sürekli etkileşim halinde olmamız en kısa sürede gelişmiş bir kabileye ulaşmamızda hayli önemli. Zaten belli kişileri saflarımıza katmadan büyümemiz ve gelişmemiz imkamsız. Onlara güzel çadırlar inşaa ettikçe daha fazla yeteneğe ve kaynağa ulaşıyoruz. Bu görevler genel olarak ana görevlerle ilerlediği için pek zorluk çekeceğinizi düşünmüyorum. Yeneteklerimiz seviyelere göre değil, bizim Wenja topluluğundaki hareketlerimize göre açıldığı için bol bol ana görev yapmanız, ana üssünüzde geliştirmeler için kaynak aramanız gerekiyor.

Yan görevler ve oyun dünyasında anlık olarak karşımıza çıkan mini görevler cidden çok sıkıcı.
Ana hikaye eğlenceli, sürükleyici ve sizi oyunda tutan cinsten. Daha doğrusu yaptığımız şeyler hep belli olsa da karakterler cidden çok ilgi çekici. Sayla, Tensay, Wogah gibi eğlenceli karakterler oyuna büyük renk katıyor. Bunun üzerine Ubisoft'un özel olarak üzerinde çalıştığı dil uğraşıldığını belli ediyor. Çok doğru bir kararla oyunda herhangi İngilizce seslendirme bulunmuyor. İnsanlar garip, derme çatma bir dil konuşuyorlar. Hatta bu derme çatmalık alt yazılarda da kendini gösteriyor. Ciddi bir uygarlığın, yerleşik yaşamın olmadığını en hissettiğimiz yer insanların konuşması oluyor. Kültür birikiminin henüz oluşmamış olması bu insanların davranışlarına, konuşmasına yansıyor.

Benim tek anlamadığım kabileler arası farklar oldu. Wenja'ların ve Izila'ların çoğu bize benzerken, Udam'lar ansiklopedi ve belgesellerde göreceğiniz mağra adamlarına yakınlar. Hele bizim ana karakterler koy podyuma manken olurlar. Kadınların pürüzsüz vücutları (o dönemde ağda yok ama hepsinde istenmeyen tüy miktarı sıfır) erkeklerin günümüzün insanlarından farksız olması garip. Aslına bakarsanız bu biraz da tercih gibi duruyor o yüzden kızamıyorum. Genel olarak taş devrini işleyen yapımlar bu konuda biraz daha estetik yanlısı olmayı istiyorlar.

Takkar ve onun doğaya hükmeden yetenek ağacı
Oyunun açık dünyasına gelirsem, Far Cry 4'ün etkisini en çok burada hissedeceksiniz. Far Cry Primal'ın daha çıkmadan eleştirilmesinin en büyük sebebi önceki oyuna -gereğinden fazla- benzemesi olmuştu. Ana görevler dışında yapılacak sürüsüne bereket iş var ama üs ele geçirme, Wenja'ları toplama vs. gibi tonla yan görev cidden bir an "Karşımda Pagan Ming mi var yahu?" düşünmeme sebebiyet verdi. Yan görevler ve oyun dünyasında anlık olarak karşımıza çıkan mini görevler cidden sıkıcı. O kadar aynılar ve birbirilerinin kopyası olmuşlar ki 15-20 görevden sonra içiniz şişiyor.

Grafik motorunun size birebir Far Cry 4 ile aynı görüntüleri sunması, mamut binmek/file binmek ve önceki oyunla benzer hayli etkinliğin olması Far Cry: Primal'ın bir noktada kendi ayakları üzerinde durmasını engelliyor. Açık alanlar ve manzaralar nefes kesici ama Far Cry 4'te de her şey birebir aynıydı hissiyati sürekli peşinizde oluyor. Buradan oyun sıkıcı, kötü gibi bir izlenim çıkmasın ama ortada yamalı bohça misali Far Cry 4 içeriğiyle doldurulmuş bir taş devri oyunu var.

Sonuç olarak keşke biraz daha zaman harcansaydı ve Far Cry: Primal kendi başına ayakta durabilecek kalite bir oyun olsaydı. Oyunun konsepti, dönemi,  agresif ve sert müzikleri bu kadar ilgi çekiciyken zamansızlığın getirdiği onca baştan savma "doldurun gitsin" fikri sizi biraz oyundan soğutabiliyor. Yine de Far Cry serisini çok seviyorsanız ve oyunun kosepti ilgiliyseniz kaçırmamanız gereken sağlam bir oyun olmuş.

O zaman: "Tigriiiii, tigriiiiiiiiiiiiiiii!"

Yorumlar 114
MK Okuru
MK Okuru 25.04.2024 03:16
Kalan Karakter: 300 Gönder
MK Okuru
MK Okuru 23.04.2021 23:34
Harika bir anlatım olmuş teşekkürler
Kalan Karakter: 300 Gönder
MK Okuru
MK Okuru 6.07.2017 22:43
Bu sarmaşıktan çıkamama sorunu bende de var. 4 adet kartal tüyü toplama bölümünde kaldım. Bi türlü sarmaşıklara tırmanamadım.
MK Okuru
MK Okuru 19.07.2020 15:30
Bende de var o sorun nasıl düzelicek ya bloodfangi avlamaya gidiyorum sarmaşıktan çıkamadığı için yapamıyorum yardım edin lütfen.
Kalan Karakter: 300 Gönder
MK Okuru
MK Okuru 22.08.2019 14:31
abi kurum nasıl açabilirim
Kalan Karakter: 300 Gönder
MK Okuru
MK Okuru 2.07.2019 11:50
far cry 3 mü daha uzun sürer oynaması yoksa far cry primal mı ?
Kalan Karakter: 300 Gönder
MK Okuru
MK Okuru 20.06.2019 23:06
Abi bu oyun internetlimi
Kalan Karakter: 300 Gönder