Anime ve Manga köşemizin 23.bölümüyle karşınızdayız. Bu hafta hem mangası, hem de animesiyle çıktığı ilk haftadan rekor kıran; Attack on Titan yani Shingeki No Kyojin'den bahsedeceğim.
Shingeki No Kyojin 2009 yılından beri, devam eden bir manga serisi. Hatta Shingeki No Kyojin: Before the Fall isimli romanı da satışa çıktı. 2011 yılından beri piyasada ve satışları hala devam ediyor. Animesi toplamda 25 bölümden oluşacak. Ülkemizde 13 bölümü yayımlandı. Bunların yanında Attack on Titan: Lost In The Cruel World ve Attack on Titan: A Choice With No Regrets, Eylül ve Aralık aylarında çıkacak video oyunlarından sadece ikisi. Görüldüğü üzere, Attack on Titan, o kadar hızlı popülerleşti ki, sadece mangası ile sınırlı kalmadı. Peki nedir bu animeyi bu kadar popüler yapan?
Attack on Titan, gerek konusu, gerekse çizimleri dolayısıyla bu kadar dikkat çekti diye düşünüyorum. Özellikle manganın ana karakterlerinin hikayeleri, karanlık fantazi türünde çok iyi anlatılmış.
Attack on Titan'nın konusuna gelirsek. Dünya, devler tarafından istila edilmiştir. İnsan etiyle beslenen bu yaratıklar, hem akılsız hem de güçlüdürler. Tek yaptıkları her şeyi yok edip, insanlarla beslenmektir. Hayatta kalanlar, devlerden korunmak için, duvarlar inşa etmeye başlarlar. Tam 100 yıl boyunca insanlık o duvarların arkasında, rahatça yaşamaktadır ve devlerden uzaktır. Ancak devler rahat durmaz ve kimi zaman duvarlara dayanarak, insanlığı huzursuz ederler. Bu durumda insanlar, çeşitli savaş yöntemleri geliştirmeye başlarlar. Duvarların dışında yaşamanın imkansız olduğunu bildikleri için, dışarı dünyayı hayal etmenin dahi kafirlik olduğunu düşünmektedirler. Hatta kimisi, surların tanrılar tarafından yaratıldığına inanır.
Kahramanlarımızdan Eren Yeager, dış dünyayı görmeyi çok ister. Ablası Mikasa Ackerman ise sürekli onu kollamaktadır. Eren sürekli surların yeterli olmadığını düşünmektedir ve bu yüzden de savaş taktiklerini öğrenmek ister. Ailesi bunu bir türlü kabullenemez. Bir gün, hiç görülmemiş büyüklükte bir dev ortaya çıkar. O kadar büyüktür ki, surların birinde kocaman bir delik açar. Bu deliğin varlığını fırsat bilen devler, surlardan içeriye girerek, insanları tek tek avlamaya başlarlar. Karmaşa içerisinde Eren ve Mikasa annesini tamamen unutur. Babası da seyahete çıkmıştır. Annelerine doğru koşan iki kardeş, evin yıkıntıları arasında annesini bulur, ancak bir türlü onu kurtaramazlar. Annelerini bırakmak zorunda olan iki kardeş, bir devin onu yediğine şahit olur ve o günden sonra Eren, tüm devleri katledeceğine yemin eder.
Bu arada dip not ekleyeyim. Mikasa ve Eren'in soyisimlerinin farklılığı dikkatinizi çekmiştir. Bu durumun bambaşka bir hikayesi var, bu yüzden spoiler vermeden devam edeyim.
