1/3

Armed Assault

Hasan Uğur Nayır 3.06.2010 - 12:31
Orduya katılma zamanı geldi
Platformlar PC, PC
Armed Assault
Merlin Puanı 80
Artılar Devasa haritalar, Multiplayer, araç ve silah çeşidi çok, türünde yeni kral
Eksiler Bazı grafik ve ses hataları var, bazı zamanlar gereğinden fazla zor
Operation Flashpoint dile kolay aradan kaç sene geçmiş. Daha dün gibi hatırlıyorum, büyüklüğüyle, sistemleri kastırmasıyla o zaman kök söktürmüştü. Zamanının krallarında ciddi zorlama yapmıştı. Oyunun en büyük özelliğini ise çoğu kişi bilir, askerlik simülasyonuydu. FPS kamera açısından oynardık, ama Quake gibi, Blood gibi elimize silahı alıp tek başımıza kral olamıyorduk. Uymamız gereken emirler vardı, görevler vardı, pata küte düşmanlara kafalama giremezdik. Sonuçta türü simülasyondu, direk olarak aksiyon değildi. Operation Flashpoint beğenildi, birçok paketi çıktı. Hatta bazıları sadece belli ülkelerde piyasaya sürüldü. Çeşitli modları yapıldı. Herkes ikinci bir Operation Flashpoint beklerken Bohemia, Codemasters ile yollarını ayırdığı açıklaması yapıldı. İşte Armed Assault’un hikayeside tam bu noktada başlıyor. Operation Flashpoint’in resmi isim hakları Codemasters elinde kaldı. Bu yüzden Codemasters, resmi olarak Operation Flashpoint 2’yi geliştiriyor. Ama oyunun asıl yaratıcısı Bohemia bu sefer işin içinde değil. Fakat onlarda boş durmadan Operation Flashpoint’in bana göre de asıl devamı olan Armed Assault’u geliştirdiler. Zaten ARMA (A.k.a Armed Assault) resmi olmayan asıl ikinci oyun. Biraz karışık bir mevzu gibi görünebilir, ama aslında değil.

İşgal kuvvetleri

Her şey Sahrani denilen bir ülkede başlıyor. Oyuna girer girmez bir spikerin röportajı ile karşılaşıyoruz. Aslında bu tamamen cennet bahçelerini andıran Sahrani’nin tanıtım haberi sayılabilir. Güle oynaya hayat devam ederken, Sahrani’nin ufak bir yerleşim beldesine saldırı düzenleniyor. Bizde orada bulunan bir Amerikan askeriyiz ve ufak birliğimizde bu saldırıyı engellemek için olaya karışıyor. Daha sonrasında siyasi yollardan filan anlaşılma sağlanmaya çalışıyor, ama uzlaşma olmuyor. Bunun sonucunda savaş burnumuzun dibine kadar giriyor. Oyunun konusu kısaca böyle, zaten ARMA’dan farklı bir şey de beklemiyordum.

Demo’da Multiplayer vardı, grafikler ve sesler hakkında fikir veriyordu, son olarak botlara karşı oynayabiliyorduk; böylece yapay zeka hakkında da bir izlenim olmuştu. Ama oyunun asıl hikaye kısmı ve neler içerdiğini tam olarak kestirememiştik. Singleplayer’a geçtiğimiz zaman oyunun senaryosuna dahil oluyoruz. İlk görevler aslında Operation Flashpoint’ten tanıdık gelecektir. Bunlar oyuna ısınma turları ve tam olarak bir şey yapmadığımız görevler. Komutanın verdiği emirde, belli yerlere oraya buraya koşarak görevi bitiriyoruz. Silah seslerini vs… duyup da, çatışmaya girmeden “Görev bitti” aynen kendini belli ediyor. Ama merak etmeyin, bir süre içinde çatışmalara girmeye başlıyoruz. Hatta bazı çatışmalar tek kurşun atmadan dahi bitebiliyor. Bu ilk çatışmalar ve görevler aslında ARMA’nın öğretici kısımları. Çünkü silah kullanımı, nerede ne yapmamız gerektiği, sürünmek, eğilmek, pusulayı kullanmak vs… yapımla ilgili detayları öğrenmemizi sağlıyor. Görevlerde hep bir asker olarak takımımızla beraber, diğer askerlerle beraber hareket etmeliyiz. Emirlere uymalı ve taktiğimizi bilmeliyiz. Tek başına kahraman olarak hareket etmek ARMA’da sıkar. Çünkü yanlış hareketleri genelde canınızla ödüyorsunuz. Ama arada Ramboculuk yapmak için bazı yan görevler var. Bu yan görevlerde takıma veya birine bağlı değilsiniz. Tek başınıza buyruk olarak hareket edebilirsiniz. Ancak yan görevler genelde kısa ve öz yapılmış. Bunlar kendi içlerinde çeşitleniyor ve ana görevler de etki ediyorlar. Mesela düşmana yardıma gelen destek birliğini yan görevde engellediniz diyelim. Ana göreve geçtiğinizde destek birliği olmayan rakipler sizin için kebap gibi olacaktır. Kolayca üstlerinden gelip, ana görevi böylece başarıyla tamamlayabilirsiniz. Bu yüzden karşınıza çıkan yan görevleri yapmanızı tavsiye ederim, oldukça işinize yarayacaklardır.