1/3

Battlefield: Bad Company

Ertunga Gündüz 3.06.2010 - 12:31
Eski bir efsanenin yeni başlangıcı
Yeni nesil konsolların gelmesiyle oyunların genel yapıları da değişmeye başladı. Eskiden konsolumuza genel olarak, hatta neredeyse tamamen tek kişilik senaryo üzerine kurulu oyunlar gelir ve bunları oynardık. Multiplayer oynamak içinde internet kafelerin yolunu tutardık ve hala eskimeyen Counter Strike, Half-Life, Call of Duty ve Battlefield gibi oyunların karşısına geçip, saatlerce sıkılmadan bilgisayarın başından kalkmazdık. Ancak şimdi bu durum oldukça değişti. Artık yapımcılar eskisi gibi tek kişilik senaryoya ağırlık vermek yerine, yaptıkları oyunların online kısımlarına daha fazla özen göstermeye başladılar. Yazımın başında da belirttiğim gibi bu durum yeni nesil konsolların gelmesiyle daha belirginleşti.

Oyunların maliyetleri yükselince, yapımcılarda ortalama 6,7 saatlik kısa bir tek kişilik bölüm yaparak, kendilerini sadece online özelliklere veriyorlar, tabi her oyun online alt yapısına sahip olmuyor, bu yüzden de böyle oyunlar kısa süre içinde unutuluyor ancak Multiplayer kısmı ağır basan oyunlar, alındığından aylar hatta yıllar sonra dahi aynı zevk ve heyecanla oynanabiliyor. Ama bu bahsetmiş olduğum durum her oyun içinde geçerli olmayabiliyor. Yılların Multiplayer tabanlı oyunu Battlefield, şartların tam aksine bu sefer Single Player yönüyle de vurmaya geliyor. Şahsi düşüncem DICE’ın, bu defa gerçek bir oyun yapmış olduğu yönünde ve bu online efsanesinin yeni oyunu Bad Company, geçtiğimiz günlerde hem Single hem de Multi içerikli demosuyla beğenimize sunuldu, ancak ne kadar başarılı hep beraber görelim.

Başlangıçlar

Demoya girdiğimizde bizi güzel sade bir menü karşılıyor, Alışık olmadığımız Single Player seçeneğine tıklayarak Easy ya da Normal zorluk seviyelerinden birini seçerek oyuna başlıyoruz. Belirttiğim gibi DICE, bu defa tek kişilik senaryoya da ağırlık vermiş. Oyundaki bir askerin hikâyesini göreceğiz ve muhtemelen konuda bu doğrultuda şekillenecek. Ancak, demonun girişinde çalan müzik, karakterlerin konuşmaları ve hareketleri, açıkçası oyunun savaş ciddiyetinde değil de, daha eğlence havasında geçeceğini gösteriyor. Call of Duty 4 gibi ciddi bir savaş atmosferi beklemek sanırım büyük bir hata olur. Oyuna başladığımızda, takım arkadaşlarımızdan biri ilk önce nasıl hayatta kalacağımızı gösteriyor, L2 tuşuyla elimize aldığımız oldukça büyük bir şırıngayı (Gerçekte böyle bir şeye cesaret edebilecek bir asker var mıdır bilemem ama), R1 tuşuna basarak kalbimize doğru saplıyoruz ve bu sayede sağlık seviyemiz yükseliyor. Bunu öğrendikten sonra sol alt köşede yer alan haritada bize gideceğimiz yer kırmızı bir üçgen işaretiyle gösteriliyor ve oraya doğru takım arkadaşlarımızla beraber ilerliyoruz. Oyun genel olarak çok geniş mekanlar da geçiyor ve gideceğimiz yere, istediğimiz her yerden gidebiliyoruz. Seçtiğimiz yol üzerinde de bazen bir, iki asker bazen de daha fazla askere sahip küçük birliklerle karşılaşabiliyoruz ve onlarla ister savaşıp istersek de görünmeden yanlarından geçebiliyoruz.