ArtılarAnime tarzındaki renkli ve güzel grafikler, harika müzikler, senaryo, etkileyici atmosfer
EksilerBazı zamanlar karakterlerin bir yerde takılıp kalması ve arada olan Frame düşüşleri
Hironobu Sakaguchi ve Nobuo Uematsu aslında PlayStation gibi bir efsanenin
çok büyük yankılar uyandırmasından tutunda, Japon oyun yapımcılığının ve
sektörün gelişmesine kadar birçok konuda atılımları olan ve her attıkları adımda
başarıyı yakalayan insanlarıdır. Hironobu Sakaguchi bugün dünya da en çok
beklenenler listesi arasında en başlarda olan Final Fantasy XIII’nin, eski
oyunlarının yaratıcısıdır. Yani bu efsaneyi düşlerinden sanal aleme taşıyan
insandır. Nobuo Uematsu ise Hironobu Sakaguchi ve takımının yaptığı bu sanal
güzelliğe müzikleri ile hayat veren ve dünya üzerindeki bilindik müzik
aletlerinin hepsini çalabilen, dahası ise bunu hiçbir ders veya yardım almadan
yapan, Japonya’da müziğin efsanesi olarak bilinen bir insandır.
Herkes, Sakaguchi ve ekibinin PS3 çıkmadan önce, PS3 için girişimlerde
bulunacağı yeni efsaneler yaratacağında hem fikirdi. Ama gün geçtikçe Sony
PlayStation 3 kolu başkanı ve Ceo’su Ken Kutaragi ve Hironobu Sakaguchi’nin
açıklamalarından takip edildiği kadarı ile ikili arasında bir açıklık olduğu
biliniyordu. İlk PS çıktığından beri Sony, Hironobu Sakaguchi ve takımına çok
destek verdiği bilinen bir gerçekti. PS3’ten önce ise bu desteğin eskisi kadar
olmadığı ortadaydı ve açıklamaların git gide sertleştiği bir gün Hironobu
Sakaguchi ve yaklaşık 112 kişilik ekibi bağlı oldukları yapım şirketi Square-Enix’den
ayrıldığını resmen açıkladı. MistWalker adında yeni bir oyun şirketi
kurduklarını ve bundan sonraki oyunlarını sadece Microsoft konsoluna özel
olacağını dile getirdiler. Daha sonraki günlerde ilk oyunları olan ve onlar için
büyük önem taşıyan Blue Dragon üzerinde çalıştıklarını resmi olarak açıkladılar.
Oyun piyasaya çıktı. Yapım birçok siteden hit dereceler alırken, bazı sitelerden
ise alamadı. Blue Dragon, Japonya’da büyük ilgi gördü, ama Japonya’da Xbox
markasının değeri az olduğu için istenilen satış başarısı yakalanmadı. Ama benim
gibi Hironobu Sakaguchi ve Nobuo Uematsu isimlerinin bir arada olduğu zaman
ortaya çıkabilecek potansiyeli bilen kişiler, gözü kapalı oyunu oynadı ve memnun
oldu.
Alternatif ve gizemli dünyalar
Karakter tasarımlarını Dragon Ball yapımcılarının üstlendiği Blue Dragon için,
ciddi anlamda fantastik ve kusursuz olduğunu söyleyebilirim. Ama iş sadece
karakter tasarımı ile bitmiyor. Yapım ciddi anlamda JRPG oyuncularının özellikle
dikkat ettiği ve istediği birçok öğeyi fazlası ile başarılı bir şekilde
gerçekleştiriyor. En başta gelen fantastik karakter tasarımları, bu oyunda ciddi
anlamda iyi durumda. Ama hepsinden önemlisi olan mekan ve paralel dünya mantığı,
belki de oyunu alınası kılan en büyük durum, çünkü oyunda neredeyse hiçbir mekan
ve yer birbirinin benzeri dizayna ya da renge sahip değil. Hironobu Sakaguchi,
tamamı ile insanı sürükleyen konu ile uyumlu öyle bir dünya yaratmış. Zaten X360
konsolunun gücünü çok iyi kullandıkları ortada, bu yüzden oyun biraz anime
filmini yönetiyormuşuz hissini birçok yerde belli ediyor. Renk kullanımlarından
tutun, mekanların paralel dünya ve konuya uygunluğuna kadar, dahası
karakterlerin bu dünyanın bir parçasıymış gibi olmasına kadar, gerçekten insanı
alıp götüren bir oyun. Çıkmadan önce benimde birçok endişem vardı, ama bunların
hepsinin yersiz olduğunu oyun çıkınca anladım.
Blue Dragon, paralel dünyadaki Talha köyünde başlıyor. Nobuo Uematsu giriş ile
beraber adeta ben buradayım diyen Slow parçası ile zaten direk sizi oyuna
kilitliyor. Köyümüzde sakin bir gün geçirirken Land Sark adını verdikleri
toprağın altından gelen, belli zaman aralıkları ile bizim ve civar yerleşim
yerlerimizin, altını üstüne getiren yaratığı durdurmaya çalıştığımız bir girişle
oyuna başlıyoruz. Ama işler hiçte sanıldığı kadar olmadığı daha oyunun ilk 15-20
dakikalık bölümünde klasikleşmiş Hironobu Sakaguchi senaryosuna dönüyor. Yapım,
aslında herkesin yaratık sandığı şeyin yapay bir makine olduğunu ve arkasında
Nene bir kişinin olduğunu öğrenmemiz ile devam ediyor. Oyunun senaryosu
kesinlikle yaratılan dünya ile örtüşüyor ve oyunun sonuna kendini adeta parça
parça açıklayarak heyecan yaratıyor. Ama Blue Dragon’nun oyuncuyu içine
çekmesinde, en büyük pay sahiplerinden birisinin Nobuo Uematsu olduğunu da kimse
inkar edemez. Müzikler öyle yerlerde öyle şekillerde giriyor ki, oyun içine
inanın 1-2 sahnede “Tüylerim diken diken oldu” sözünü yaşayabiliyorsunuz. Tabii
ki bunu yaşamanız için senaryoyu anlayabilecek kadar İngilizce sahibi olmanızda
şart orası da ayrı.