1/2

Brink

Mahmut Saral 11.08.2010 - 16:13
Yüzen bir adada, hayatta kalma mücadelesi
Güzel bir yaşam için öncelikle güzel bir dünya gerekir değil mi? İşine giden ebeveynler, okuluna devam eden öğrenciler, hatta trafik yoğunluğu bile, yaşantıdaki akışın birer göstergesidir. Kimse "kötülüğe sebep olacağına" ihtimal vermez ve bu sebeple zarar vermeye devam eder: "Nasıl olsa ben ölene kadar bana bir zararı dokunmaz. Benden sonrakiler düşünsün." Dünya, yüz yıllardır belki de bu düşüncelere yavaş yavaş kurban oldu. Elbette bir gün bu davranışların etkileri görülecekti ve o gün "bugün!"

Yeni bir ihtimal ya da yaşamın sonu!

Brink, Ark isimli yüzen bir adada geçiyor. Asıl yapılış amacı, teknolojinin çevresel düzene olan bir ödülüydü belki de, ancak bir süre sonra deniz seviyesinde yaşanan yükselişler, var olan kara parçalarını zamanla tehdit etmeye, sonrasında da yutmaya başladı. Kaynaklar zaten tükenirken, bir de yaşanılacak alanlar tükenmeye başladı. Dolaysıyla Ark'ın ana amacı bir kenara itildi ve yaşamak isteyen milyonlarca insanın tercihi oldu.

Brink


İnsanların dünyaya az veya çok verdiği zararlar, işte şimdi başa bela oldu. Giderek artan nüfus, var olan yaşam kaynaklarının da ters orantıda azalmasına yol açtı. Şüphesiz ki açlık duygusu; teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin, medeniyetler ne kadar modern olursa olsun, orman kanunlarını bir anda geri getirebilirdi ve öyle de oldu. Başlayan sivil savaş, her şeyin sonu geldiği gibi insan ırkının da sonunu getiriyordu.