1/2

Compex 2004

Murat Oktay 3.06.2010 - 12:31
Bir Compex daha geldi geçti

18-21 kasım tarihleri arasında, Lütfi Kırdar Kongre ve Fuar Merkezi’nde COMPEX 2004 29.Uluslararası Bilgisayar Fuarı gerçekletirildi.

“En iyi ürün bizde”

Bir fuardan beklentim, firmaların yeni ürünlerini kullanıcılar ile tanıştıracağı ortam yaratmasıdır. Compex bugüne kadar bu beklentimi hiç karşılayamadı. Aslında ülkemizdeki birçok fuar bu beklentimi bugüne kadar karşılayamadı. Fuarlar daha çok Salı pazarı misali “Geeaallll vatadaş geeeeaaalll” gibi bağıran satıcılar ile dolup taşar. Ayrıca teknoloji fuarı adı altında her yanın cep telefoncusu ile dolmasıda işin bir diğer itici yönü. Bu sebeple uzun yıllardır fuarlardan uzak dururum. Belki 2 senede bir Bilişim Eurasia fuarına giderim. Bu sene uzun bir aradan sonra ilk defa Compex’e yolum düştü. Özellikle gittiğimi söyleyemem. Pazar günü CRR’de bir konsere gidecektim. Öncesinde de “Hazır Harbiye’deyim göreyim şu fuarı, vakit geçer” dedim. Bakalım nasıl bir fuara gitmişim?

Fuarın ana sponsoru olan Avea, abonelerine bir kıyak geçmiş, sim kartını gösteren herkesi ücretsiz olarak fuar alanına girebiliyordu. Tabi bunun için yarım saat kuyrukta bekliyorsunuz ama olsun. “Madem o kadar çok kişi sırada bekliyor, elbette bir hikmet vardır” diyorsunuz. Beklerken karşıdan gelen elleri torba dolu arkadaşlara bakıp eğleniyorsunuz. Her fuarda bu tipler vardır. Torbları doldurur eve götürüp “Acaba içinde ne var?” diye bir kere bile bakmazlar. O kağıtlar ise ya eskiciye ya da çöpe gider. Bu sefer kesinlikle en ufak bir kağıt parçası bile almamaya karar vermiştim. İçeri girdiğinizde eski bir İstanbul resmi kaleodoskop edası ile sizi karşılıyor. Bir çalışan bir çalışmayan, yürüyen merdivenlerden 2 kat aşağı iniyorsunuz. Yaklaştıkça artan ses seviyesi büyük bir mekana girdiğinizin habercisi olarak sizi selamlıyor.

Merdivenlerin sonunda karşımda fuar alanı vardı. Stand’lar kurulmuş, insanlar küçük gruplar halinde etrafı dolaşıyorlar. Giriş alanının yan tarafından bir motor sesi geliyor, ama tam olarak ne olduğunu anlayabilmiş değilim. “Herhalde biri ses sistemlerini tanıtıyor” diye düşündüm. Başladım dolaşmaya. Her zamanki beklentimin altında olacağını tahmin ediyordum. O yüzden insanların daha çok yoğunlaştığı alanlara şöyle uzaktan bir göz atıp “Aman ne alakası var?” deyip yoluma devam ettim. Genelde ekran kartı ya da makina tanıtımı için konmuş makinaların başında, oyun oynayabilmek için kalabalıklar vardı. Yaklaşabilirseniz, sadece bir makina başına üşüşmüş, 20-30 kişilik kalabalığın sadece “Gaza bas! Ateş et!” gibi bağırıştığını duyabiliyordunuz.

Biraz daha ilerlediğinizde ise Kral FM’in tepede bir noktadan yayın yaptığını görüyor ve “Bu adamların ne işi var diyorsunuz?” ama unutmayın mp3 çalışyorlar. Demek ki bilgisayar ile işleri varmış. Fuara katılabilirler.

Manken yok mu?

Dolaşırken araba sesinin olduğu standa yaklaşmaya başladım. Ama içeride ne var görmek çok kolay değildi. Herkes eğilmiş birşeylere bakıyor, “vay beee şuna bak” nidaları yükseliyordu. Biraz ittirmece kaktırmaca yaşadıktan sonra kalabalığın tam ortasına girebildim. Karşımda Honda tarafından üretilmiş, teknoloji harikası bir araba duruyordu. Ama sanırım şöfşrü yolunu şaşırmış, CNR’da ki AutoShow yerine bu fuara gelmişti. Hemen etrafı araştırmaya başladım. “Belki mankenide yolunu şaşırmıştır” diye. Sırtıma inen bir dirsek darbesi ile bu amacımdan vazgeçtim.

Alt kata inme vakti gelmişti. Umarım alt katta biraz daha istediklerimr ulaşabilirdim. Fuara gidenler nasıl dar koridorlar içinde yürümeniz gerektiğini bilirler. İçeri girmek biraz yürek ister. En az 2 dakika kadar merdivenlerin başında durdum ve karar vermeye çalıştım. Tam geri döneceğim sırada daha konser için 2 saat kadar vakit olduğunu görüp içeri dalmaya karar verdim. Gerçi karar vermemede çok gerek yokmuş. Adımımı aşağı doğru attığımda kalabalık beni yuttu ve alt kadar taşıdı zaten.