1/3

Deus Ex: Human Revolution

Murat Halilbeyoğlu 17.05.2011 - 15:35
İnsanlığın teknolojiye mahkum olduğu an, onun bittiği andır

Hani oyun tarihinde mihenk taşı dediğimiz oyunlar vardır ya. İşte 2000 yılında çıkmış olan ilk Deus Ex oyunu da bu tarz bir oyundu. Bir FPS görünümünde ancak RPG öğeleri ve oynanışı oyuncunun seçimine bırakması, kendisinden sonra gelen pek çok oyuna ilham kaynağı olmuştu. Dolayısı ile yeni Deus Ex: Human Revolution, ofise geldiği andan çok heyecanlanmıştım. Her ne kadar çok önceden oyuna benim bakacağım kararlaştırılmış olsa da as üst ilişkisi her yerde her zaman için geçerliydi, bu yüzden oyunu ilk önce sevgili Murat Oktay’ın elinden kurtarmalıydım ki bu da çok mümkün bir olay değildi. Ben de bildiğim en iyi şeyi yaptım ve Murat Ağabey oynarken başında bekledim. Sürekli, bir babanın oğluna araba kullanmasını ilk defa öğretir nidası ile “Şunu şöyle yapacaksın”, “Bak abi şurada yol var, oradan git”, “O silah burada kullanılmaz” gibi can sıkıcı ve sinir bozucu bir tavır sergiledim. En sonunda beklediğim cevabı aldım; “Al, çok biliyorsan sen oyna!”. En sonunda sevgili Deus Ex’e kavuştum. Hoş gerçi bu son yazım olabilir ancak ne yapalım.

Neyse, buraya ofisteki kaos ortamını değil, yeni Deus Ex’i anlatmak için toplandık. Peki, ne yapmış Eidos Montreal bu oyunda bakalım. Bizi ağustos ayında nasıl bir oyun bekliyor?

İnsanın yaşam kaygısı

Öncelikle hikayemize kısaca bir değinelim isterseniz. 2027 yılında yani ilk oyundan 25 yıl sonrasında geçen Deus Ex: HR’ın hikayesindeki en önemli olay nano teknolojik eklentiler (Nanotechnological augmentations). Bu eklentiler artık tüm dünya tarafından bilinen ve kullanılan doğal bir teknoloji. Dolayısı ile artık sakat kalma, kör olma ve ölüm gibi olaylarda yüksek bir düşüş mevcut. İnsanlığın iyiliği için yapılan her teknoloji gibi bu teknoloji de elbette savaşlarda da etkin bir biçimde kullanılıyor.

Başkahramanımız Adam Jensen, Nanotechnological Augmentation’ın lider üreticisi olan Sarif Industries’in özel güvenlik şefi. Kendisi eski bir SWAT üyesi ve oldukça zeki bir karakter.

Oyunlardaki başlangıçlar bence çok önemlidir. Nitekim ilk intiba dediğimiz bu bölümde kişi, oyun hakkındaki en büyük kararlarını verir. İşlenmemiş mermerinizin ana hatlarını ilk intiba kısmında oluşturur ve oyunu oynadıkça detaylara inersiniz. Dolayısı ile ilk on dakika bence bu tarz oyunların en önemli kısımlarıdır. Nitekim Deus Ex de bu anlamda akıllıca davranmış ve sinematik tadında bir başlangıç hazırlamış. Ara ara kontrolü size bırakırken genellikle karakteri oyunun kendisi yönetiyor bu bölümde.

Başlar başlamaz patronumuz tarafından çağrılıyoruz. Onun ofisine yaptığımız yolculuk esnasında da Sarif laboratuarlarını ve oyundaki birkaç karakteri tanıyoruz. Lakin bir süre sonra binaya bir saldırı oluyor ve biz de ne olup bittiğini anlamak için aşağıya indiğimizde bir grup eylemcinin insanlığa ve doğaya karşı gelmek olduğunu düşündükleri Nanotechnological Augmentation yüzünden bu karışıklığın çıktığını öğreniyoruz. Fakat asıl mesele ise Sarif Industries tarafından Savunma Bakanlığı için geliştirilen Typhoon adlı bir silah ve eylemciler de bu silahın peşinde.