1/3

Driv3r

Merlinin Kazanı 3.06.2010 - 12:31
Aksiyon filmlerini aratmayacak takip sahnelerine, elfrenli viraj dönüşlerine hazır mısınız? Hem de İstanbul'da.
Platformlar XBox
Driv3r
  • Yapımcı - Yayıncı Reflections - Atari Interactive
  • Çoklu Oyuncu: Yok
  • Oyun Türü: Aksiyon
  • Web Sitesi
Merlin Puanı 78
2 Kişi Oyladı
Okur Ortalaması%65
Artılar Mükemmel grafikler. Son derece gerçekçi hasar modellemesi. İstanbul..!
Eksiler Araçsız bölümlerin yapay zekası yok gibi. Bazı objelerin hasar görmemesi.

Bulutların arasından kendini göstermeye çalışan güneş ışıkları, denizin üzerindeki ilk parıltılarını oluşturmaya başladı bile. Kıyıdaki irili ufaklı sandallar, tekneler, üstlerinde uçuşan martılarla bir bütün olmuş, aynı ahenkle dalgaların ritmine ayak uydurmuşlar, sallanıp duruyorlar. Ortalık sessiz. Galata Köprüsü, hiç olmadığı kadar sakin. Huzur dolu sessizliği ilk bozan, köprünün Karaköy tarafından gelen, acı fren sesi oluyor. Aniden çıkagelen kırmızı renkli araba, büyük bir heybetle ve son süratle geçiyor köprüyü. Ön kaportası yok, arka sağ kapısıda. Sol taraftan ise bir parçası yere sürünüyor, her vites değiştirişinde yerden kıvılcımlar çıkartarak ilerliyor. Ardı ardına gelen siren sesleri takip ediyor kırmızı arabayı. Son sürat devam eden kovalamaca, Süleymaniye Camii’nin arka sokaklarına kadar sürüyor. Sokağa ulaşan polis arabaları, kırmızı spor otomobili, duvara toslamış halde buluyorlar. İçinde hiç kimse yok. Arabadan dumanlar çıkıyor, “Benzin kaçağı olabilir. Her an patlayabilir” endişesi ile yaklaşmıyorlar otomobile. Yine sessizlik kaplıyor sokakları. “Çok uzağa gitmiş olamaz” diyor, iri yarı olan polis. Sessizliğin bozulması uzun sürmüyor. Büyük bir gümbürtü ile patlayan silah sesinden sonra, yere yığılıyor iri olan polis. Bir gümbürtü daha kopuyor, bu sefer çok daha büyük. Kırmızı arabanın parçaları dört bir yana savruluyor. Her yer yanan araç parçaları ile doluyor. Sokağın diğer ucuna ulaşmak ise imkansız. “Çoktan Unkapanı’na varmıştır bile.” diyor polisin biri. Polisler, şaşkın yüzlerle birbirlerine bakıyorlar. Anlıyorlar ki: Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak…

Be good, be bad, be Tanner…

Driver 3… Demolarını görüp hayran kaldığımız, “Vay be, olamaz !” dediğimiz, bir bölümü İstanbul’da geçeceği için deli gibi beklediğimiz oyun… Sonunda konsollarda boy gösterdi. Uzun süren yapım çalışmalarının ardından, en sıkı rakibi Grand Theft Auto (GTA)‘ya fazlasıyla benzeyeceği kaygısı ile beklediğimiz oyun, tüm kaygılarımızın yersiz olduğunu, Driver’ın kendine has oyun yapısının ne kadar başarılı olacağını bir kez daha kanıtlıyor. Tamamıyla kendi çizgisinde devam etmeyi tercih eden oyun, bu son versiyonu ile Driver sevenleri mest edecek kadar özelliğe, yeniliğe ve görselliğe sahip. 

Büyük bir heyecanla başlattığımız oyunun ilk videosunu izlerken, “mest olmak” kelimesinin anlamını daha iyi idrak eder hale geliyoruz. İlk videoda gördüğümüz tüm olaylar İstanbul’da geçiyor. Büyük bir çatışma izliyoruz. Türk Polisleri olaya müdahale ediyor ve bu kanlı çatışma hastanede sona eriyor. Hastaneye geldiğimizde ise, doktorların Türkçe konuşmasına şahit olunca, yüzümüzdeki tebessüm daha da derinleşiyor. “Nabız alamıyorum!”, “Elektro şok verin !” sözleri ile sona eren video, oyunda bir kez daha İstanbul’u görmek için büyük çaba sarf ettiğimiz, görevleri ardı ardına geçmek istediğimiz, son derece kaliteli bir oyuna dönüşüyor. 

Bol videolarla süslenmiş oyunun hikayesi kısaca şöyle; karakterimiz Tanner, dünya çapındaki bir çeteyi çökertmek üzere aralarına sızmaya çalışan yaman bir polis. “Yaman” kelimesini özellikle kullandım çünkü oyun boyunca öyle görevler ve öyle işler yapıyoruz ki, belli bir yerden sonra kanun adına çalışmıyormuşuz hissine kapılıyoruz. Tabi kanun adına çalışıp çalışmadığımız ancak oyunun sonunda anlıyoruz ama oyunu oynamayanlar için sürpriz. Birbiri ardına gelen entrikalar ve hesaplaşmalar üzerinde dönen hikaye, sinemalarda izlemeye alıştığımız kaliteli aksiyon filmlerini aratmayacak yapıda.

“If I came here to kill you, you’d be dead” Tanner.

Driver’ın kendine has bir yapısı vardır. Ne GTA’ya ne de Mafia oyununa benzer. Driver 3’te de bu özellik kendinden hiçbir şey kaybetmiyor. Peki nedir Driver’ı Driver yapan ? Oyunun çok büyük bir bölümü araç içinde, takip, kovalamaca yada dublörvari hareketlerle rampalardan uçmaya, polislerden kaçmaya dayanır. Oyun size GTA’daki özgürlüğü sunmaz. Yani bir taksiyi kapıp yada ambulansı ele geçirip, kamu yararına işler yapmanıza izin vermez. Oyunun eksikliği olarak görmeyin çünkü Driver’ın tarzı, bir aksiyon filminin baş kahramanı olmanızı istemesidir. Oyunun temposu hiçbir zaman düşmez. Sürekli bir şeyleri kovalar veya birileri tarafından takip edilir haldesinizdir. Kısacası oyun, belli bir senaryoyu uygulamanızı ister. Beceremediğinizde başa döner ve aynı görevi bir kez daha oynamanızı ister. Bu sistemin oyunu fazlasıyla çizgisel yaptığını düşünebilirsiniz ama “Aynı filmi ikinci defa izlediğinizde, karakterlerin farklı bir şey yaptığına hiç şahit oldunuz mu?” sorarım size.