1/4

Ejderdoğan - Bölüm 1

Emin Çıtak 2.01.2012 - 16:08
Bir Nord’un Son İsteği Evinde Olmaktır
IV. Çağ Yıl 201

Üç at arabası donmuş patikada ağır ağır ilerliyordu. Yolun etrafını saran çam ağaçları, dağ çiçekleri sert iklime dayanabilen yegane bitkilerdi. Üstlerinde biriken beyaz örtü hafiften yağan kar sebebiyle sürekli tazeleniyordu. Patika aşağıya doğru indikçe yağış azalacak ve nihayet güneş görülebilecekti. Fakat at arabalarının yolcuları patikanın güzellikleri pek umursamıyor gibiydiler. Çünkü onlar bu patikayı, dağları, bitki örtüsünü hatta sürekli yağan karı herkesten iyi bilirlerdi. Sonuçta kuzey ülkesi Skyrim onların doğduğu yerdi.

Arabalar İmparatorluk tarafından asi olarak adlandırılan Stormcloak askerlerini taşıyordu. Birçoğu Skyrim’in soğuk havasını bir daha genizlerinden içeriye çekemeyeceğinin farkındaydı. Buna rağmen sert yüzlerine kararlılık kazınmıştı. Mimikleri bir Stormcloak için ölümden korku duymanın onursuzlukla eş değer olduğunun kanıtıydı.

Gözlerini açtığında görüşü bulanıktı, netlikten çok uzaktı. Başındaki ağrı ise dayanılmayacak düzeydeydi. İçgüdüsel bir hareketle başının sağ tarafındaki acı ve ağrıyı engelleme umuduyla ellerini oraya koymayı denedi. Yapamadı. Bileklerinde ki baskı, hareket olanağını kısıtlamıştı. Kafasını bileklerinin hizasına indirip onu engelleyenin ne olduğuna baktı.

Bilekleri deri bir kayış yardımıyla bağlanmıştı. Bu sırada rahatsız edici sallanma hissi midesini vurdu. Hareket halinde olmalıydı. Muhtemelen at arabasında seyahat etmekteydi. Aslında seyahat etmek de sayılmazdı. Elleri bağlı olduğuna göre birileri onu alıkoymuş olmalıydı. İyi de neden tutukluydu ki? Ne yapmıştı? Zihnini zorlayarak neler olduğunu hatırlamaya çabaladı. Olmuyordu, zihni tıpkı gözleri gibi bulanıktı. Üstelik bu hatırlama çabası başındaki ağrıyı daha da arttırmıştı. Acıyla inledi.

“Sonunda uyandın.”

Başını kaldırıp kendisine seslenen kişiye baktı. Adamın sesindeki güçlü tını Nord olduğunu belli ediyordu. Omuzlarına gelen düz koyu sarı saçları vardı ve bir kısmı sağ taraftan örülmüştü. Mavi gözlerinin kanlanmış aklarından yorgunluk, uykusuzluk akıyordu. Kalın dudaklarını çevreleyen sakalı yüzünün diğer bölümleri gibi kirliydi. Üzerindeki kahverengi deri zırh pek dayanıklı görünmese de içine giydiği zincir içlik korumayı arttırıyordu. Rahat hareket edilebilmesi için zırhın kolları kısaydı. Boynuna sarılmış mavi örtü zırhın ön ve arka kısmına doğru salınmıştı. Deri kemerle de beline tutturulmuştu. Kalın bir kumaştan yapılmış pantolonu ve içi yünle örülü botları zırhını tamamlıyordu.
“Seni sınırın orada baygın bulduk, sınırı geçmeye çalışıyordun değil mi?”

“Bilmiyorum, hatırlamıyorum.” dedi sadece. Konuşurken başındaki ağrı yeniden dayanılmaz hal almıştı. Sınırı neden geçmeye çalışıyordu ki?
“Üzgünüm galiba bizim yüzümüzden yakalandın.” diye konuşmasını sürdürdü adam. Karşısındakinin cevabını duymamış gibiydi. “Seni bulduğumuzda üzerindekiler perişan haldeydi. Elimizde sadece bunlar vardı.”
 “Sorun değil, teşekkür ederim.” dedi üzerindeki zırhı kontrol ederek. Adamınkilerle aynıydı. “Neden yakalandık? Bu herifler kim?
“İmparatorluk askerlerinin baskınına uğradık. Bizi tuzağa düşürdüler.” diye cevapladı adam arabayı süren askere bakarak. “Korkaklardan anca bu beklenirdi zaten!”
“Arkadakiler, kesin sesinizi!” diye bağırdı öndeki asker.
“Lanet Stormcloak’lar! Sizden önce Skyrim yaşanası, güzel bir yerdi!”

Ejderdoğan - Bölüm 1
Önce laneti okuyanın askerlerden biri olduğunu sanmıştı. Fakat ses hemen çaprazında oturan başka bir tutukludan gelmişti. Arabada beraber olduğu diğer kişileri şu ana kadar fark etmemişti. Biri –az önce konuşan- paçavralar giymişti, kir içindeydi ve çaprazında oturuyordu. Diğeri ise tam yanındaydı. Sırtına onu heybetli gösteren bir ayı postu geçirmişti. Görkemli, çelikten bir savaş zırhı kuşanmıştı. Uzun sarı saçları tıpkı onunla ilk konuşan Nord gibi sağ taraftan örülmüştü. Açık mavi gözleri ateş gibiydi, bulunduğu aciz duruma isyan ediyordu. Çünkü diğer alıkonanların aksine bu heybetli adamın ağzı kirli bir bez parçasıyla tıkanmıştı.
“Eğer askerler sizi arıyor olmasalardı çaldığım atla çoktan Hammerfell yolunu yarılamış olurdum. Şimdi düştüğüm hale bak!” dedi yeniden konuşarak hırsız olduğunu belli eden tutuklu. Sonra da ona döndü. “Sen ve ben burada olmamalıyız! İmparatorluk sadece Stormcloak’ları istiyor. Biz Stormcloak değiliz. Gerçi sen onlar gibi giyinmişsin.”

“Bizler birbirimize bağlıyız hırsız, hepimiz.” dedi karşısında oturan Nord araya girerek. “Tüm Nord’lar, siz ikiniz de dahil!”
Adamın son söylediğiyle kendisinin de bir Nord olduğunu hatırladı. Ne var ki ağrı hala dayanılmazdı ve zihnini bu yeni bilgi kırıntısıyla beraber yeniden zorlasa da başka bir şey hatırlayamadı. En azından damarlarında dolaşan kanın kaynağını artık biliyordu.

Damarlarında dolaşan başka bir gücün henüz farkında değildi…

“Arkadakiler, size kapayın çenenizi dedim!” diye bu sefer daha yüksek sesle bağırdı arabayı kullanan asker.
Yanında oturan heybetli adam, askerin çıkışı karşısında hiddetle bir şeyler söylemeye çalıştı. Boynunda ki damar sinirinden iyice belirginleşmişti. Hırsız bunun üzerine kaşlarını kardırarak:
 “Onun sorunu ne?” diye sordu.
“Konuşmana dikkat et hırsız!” diye onu payladı karşısındaki Nord. Birdenbire neredeyse yanında ki Nord kadar hiddetlenmişti. “Hitap ettiğin Ulfric Stormcloak’un bizzat kendisidir, gerçek Büyük Kral!”
“Ulfric?” diye şok içinde kendi kendine söylendi hırsız. Duyduğu isme inanamıyormuş gibi bir süre ağzı bağlı oturan Nord’a bakakaldı. “Windhelm Jarl’ı? Sen… Sen isyancıların liderisin! Eğer, seni yakaladılarsa? Yo, hayır! Bizi nereye götürüyorlar?”
Hırsızın nidasına karşılık olarak Nord sakin bir sesle sorusunu cevapladı. “Nereye gittiğimizi bilmiyorum ama Sovngarde bizi bekliyor.”
“Hayır, bu olamaz! Bu olmuş olamaz!”
Sovngarde… Bu isim harap olmuş zihninde bir şeyler çağrıştırıyordu. Hanlarda anlatılan kahramanların hikayelerinde geçen isimdi. Puslu anılar belirsizdi ama Sovngarde’ın üstündeki bulutlar dağılmıştı.
“Ölünce hepimiz Sovngarde’a gideriz.” diye fısıldadı. Karşısındaki hüzünlü bir gülümsemeyle ona baktı. Sonra telaşlanmış hırsıza dönerek,
“Hangi köydensin hırsız?” diye sordu.
“Neden umursuyorsun ki?”
“Çünkü bir Nord’un son isteği evinde olmaktır.” dedi adam hırsıza anlayışla bakarak. Hırsız bunun üzerine kaba ve telaşlı halinden çıkıp kendine geldi. Bu sözler onu etkilemişti. Kurumuş damağı yüzünden zorlukla yutkunarak cevapladı:
“Rorikstead, ben Rorikstead’liyim.”