1/3

Ejderdoğan - Bölüm 17

Emin Çıtak 21.04.2012 - 16:28
FUS-RO-DAH!
Yine, yeniden buradaydı.

Tanıdık ejder dili çiçeğinin kokusunu genzine çekti. Bu kesinlikle rahatlatıcıydı. İçinde ejderha kelimesi geçen bir şeyin bu kadar rahatlatıcı olması ne kadar da garipti. Daha önce hiç bu açıdan düşünmemişti. Birilerinin onu fark etmesini umarak avlunun orta yerine kadar yürüdü.

"Demek geri geldin Ejderdoğan." dedi Arngeir sol taraftaki koridordan. Yaşlı adamın gözlerinin içi gülüyordu. Sonra meraklanmış gibi görünerek, "Fakat geciktin, seni günler öncesinde bekliyorduk."
"Üzgünüm." dedi Aodray boynuzu uzatarak. "İşte istediğiniz şey."
"Sesin ilgisiz Ejderdoğan." dedi Arngeir. Bir şeylerden şüphelendiği belliydi. "Ne oldu?"
"Ne yani?" dedi Aodray bir anda sinirlenerek. "Aşağıda olup bitenlerden haberiniz yok mu?"

Arngeir kaşlarını çattı. Aodray'ın ne demek istediğini anlamamış gibiydi.

"Ivarstead saldırıya uğradı, köydeki herkesi öldürdüler." diye konuştu Aodray. "Olanları anlatmak için Windhelm'e gittim."
"Sakin ol Ejderdoğan." dedi Arngeir. Aodray'ın sesini yükseltmesi sonucunda diğer Gri Sakallar da avluya gelmişlerdi. Sessizce tartışmayı dinliyorlardı. "Yaşanan acı olayı biliyoruz. Seninle aynı duyguları paylaştığımıza emin olabilirsin."
"Eğer aynı duyguları paylaşsaydınız bir şeyler yapardınız." dedi Aodray. Alnındaki damarın atışını hissedebiliyordu. "Bütün gün meditasyon yapmak dışında bir şeyler!"
"Bizler keşişiz Ejderdoğan, savaşçı değil." diye karşılık verdi Arngeir. Aodray'ın tüm çıkışına rağmen sesi sakin çıkıyordu. "Yapabileceğimiz tek şey onların Sovengard'da mutlu olmalarını dilemek."
"Kısaca hiç bir şey yapmamak."

Arngeir, "Ejderdoğan." diyerek Aodray'a yaklaştı. "Mutsuzluğunun kaynağı nedir?"
"Ejderdoğan olarak çağırılıyorum, insanlar bana kahraman muamelesi yapıyor ama kimseyi kurtardığım filan yok. Hep ölüleri izlemek zorunda kalıyorum." dedi Aodray üzüntüyle.

Arngeir şefkatli bir biçimde gülümsedi.

Ejderdoğan - Bölüm 17
"Bazen olaylar hiç istemediğimiz şekillerde gelişir. Bazen geç kalırız. Elimizden hiç bir şey gelmez. Fakat yinede ileriye bakmalıyız. Önemli olan neyi yanlış yaptığımız değildir, önemli olan bir sonraki hamlemizin ne olacağıdır. Ivarstead'e olanları değiştiremezsin, kimse değiştiremez."
"Eğer buraya gelirken dikkatli olabilseydim Lydia yaralanmazdı." dedi Aodray zorlukla konuşarak. "Ben de buradan daha erken çıkabilirdim."

Çiçeklerin kokusu çoktan kaybolmuştu. Aodray Hrothgar 'a geldiğinde kendini biraz iyi hissetmişti ama görünen o ki bu sadece bir yanılsamadan ibaretti. Bir kez daha köyü görmek zorunda kalmıştı. Bir kez daha kül olmuş kulübelerin yanından geçmek zorunda kalmıştı. Ve köyün görüntüsü yedi bin basamağın her birinde gözlerinin önüne gelmişti.

Arngeir, "Gel Ejderdoğan." diyerek Aodray'ı avlunun orta yerine sürükledi. Ardından Gri Sakallar, Aodray'ın dört bir yanına konuşlandılar.
"Ne oldu?" diye sordu Aodray çevresine bakınarak.
"Kim olduğunu unuttuysan, bizim görevimiz onu sana geri hatırlatmaktır." diye açıkladı Arngeir. "Boynuzu getirerek rüştünü ispat ettin. Şimdi kim olduğunu, içinde yanıp tutuşan gücü anlamanın, tanımanın vakti."

Aodray bir süre gözlerini kapattı ve yaşadıklarından uzaklaşmaya çalıştı. Gri Sakallar belki de haklıydılar. Bazı şeyleri arkada bırakması gerekiyordu.

"Tamam hazırım." dedi gözlerini açarak.
"Son bir şey daha." dedi Arngeir. "Bize söylemek, paylaşmak istediğin bir şey var mı?"

Aodray, karşısında duran yaşlı adama baktı ve "Hayır, usta Arngeir" diye yalan söyledi.

                                                                          ***