1/4

Ejderdoğan - Bölüm 19

Emin Çıtak 12.05.2012 - 14:28
Davet
Doldurulmuş hayvan kafalarının etkileyici olduğu fikri Aodray’a her zaman saçma gelirdi. Bunu süsleme olarak kullanan kişilere de deli gözüyle bakıyordu. Bir avcının kulübesinde olsalar tamamdı, fakat hanın görüntüsünü ürkünç hale getiriyorlardı. Saksılarında boyunları bükük duran ölüm çanı çiçekleri ise kasveti arttırmaktan başka bir işe yaramıyorlardı. Baş Şehir Solitude’un en ünlü hanındaki bu karanlık atmosfer Aodray’ın daha şimdiden içini kemirmeye başlamıştı. Birden çevresinin görünüşünü incelemek için burada olmadığını hatırladı. Beklentiyle ona bakan hancının yanına ilerledi.

“Ben Corpulus Vinius, bu hanın sahibiyim.” dedi Güneyli sıcak bir şekilde. Ses tonundaki sıcaklık ile han büyük bir tezat içerisindeydi. “Ne isterdin Nord dostum? Burada kuzeyli dostlarımızı görmeye pek alışkın değilizdir.”

Aodray, adamın neyi kastettiğini anlamıştı. Stormcloak üniforması yeterince dikkat çekiciydi.

“Birini arıyordum.” dedi sakince. “Bir Orman Elf’i”
“Şurada, köşedeki masada oturuyor.” dedi hancı kendisine göre sol tarafı göstererek. “Yüksek ihtimalle aradığın herif odur, çünkü buradalar da Orman Elf’lerini görmeye pek alışık değilizdir.”
“Teşekkürler.” dedi Aodray, adamın gösterdiği yöne dönerek.

Malborn’u tanımlayacak en iyi şey kesinlikle sefil bir görünüşe sahip olduğuydu. Uzun, sivri bir yüzü vardı. Kahverengi çekik gözlere sahipti. Yine aynı renkte olan biçimsiz saçları ise kirden ve bakımsızlıktan ötürü keçeleşip havaya kalkmıştı. Koyu teni gibi giysileri de son derece pisti. Üzerine geçirdiği yeleği defalarca kez yamalanmıştı. Elf, masasına gelen Aodray’ı zaten kısık olan gözlerini iyice kısarak süzüyordu.

“Sen kimsin Nord? Neden masama oturdun?”
“Beni ortak arkadaşımız yolladı.” diye cevapladı Aodray. Malborn anında durumu kapmıştı.
“Gerçekten mi?” dedi kıstığı gözlerini eski haline getirerek. Gerçi pek bir fark olmamıştı. “Seçtiği kişi sen misin? Umarım ne yaptığını biliyordur.”
“Evet, benim. Adım Aodray.” dedi bozuntuya vermeden.

Ejderdoğan - Bölüm 19
“İsmin önemli değil, işte anlaşma.” Elf hızlıca ve kısık sesle konuşuyordu. Birilerinin onu gözetleme ihtimalinden ölesiye korktuğu belliydi. “Sen bana zırhını ve silahlarını verirsin, ben de onları senin için elçiliğe sokarım. Gayet net. Yanında herhangi bir savaş aleti getiremezsin, Thalmor güvenliği son derece sıkıdır.”
“İyide içeride bana yardımı dokunacak şeyleri nasıl bilebilirim?” diye sordu Aodray. Anlaşılan, elçiliğe tamamen silahsız olarak girebilecekti. Bu herife eşyalarını teslim etmek hiç mi hiç istemiyordu.
“Bana mı soruyorsun?” dedi Malborn gözlerini devirerek. “Delphine, ne yaptığını iyi bilen birini gönderdiğini söylemişti. Bak, oradan sağ olarak çıkmak istiyorsan, sessiz hareket etmelisin, hızlı öldürmelisin. Elçilikte ufak bir Altmer ordusu seni bekliyor olacak.”
“Hançerler ve bıçaklarla aram iyi değildir ama yine de rahat kullanabilirim.” dedi Aodray.
“Güzel. İşini sessiz yürütmen her şeyden daha mühim.” diye fikrini belirtti Malborn. “Yine de zırhın ve kılıcın yanında olmalı, çünkü eninde sonunda partide bir kişinin eksik olduğunu fark edeceklerdir.”
Malborn, masasının altına eğildi ve Aodray’ın o ana kadar görmemiş olduğu bir bohçayı ortaya çıkarttı.

“Bunlar orada giyeceğin şeyler. Çıplak gitmek istemiyorsan tabii.” dedi Malborn. “Hancıdan bir oda kirala ve üzerini değiş. Eşyalarını ise bohçaya koy. İşte bu da davetiyen.”

Aodray yeni giysileri ve davetiyeyi alıp üzerini değiştirmek için masadan kalktı. İşte başlıyordu.
                                                                              ***