1/4

Ejderdoğan - Bölüm 23

Emin Çıtak 11.06.2012 - 10:09
Gökyüzü Tapınağı'nda
Forsworn’lar ve Aodray’ın grubu arasındaki savaş insafsız geçiyordu. Bu yaban haydutları güçlüydüler güçlü olmasına fakat düzenden ve savaş tekniğinden tamamen yoksundular. Şu ana kadar onları geri püskürtmek sorun olmamıştı. Esbern’in kalkan büyüsünün gruba epey bir yararı olmuştu. Astrid arka taraftaki kayalıklara tırmanmış, ok atarak Forsworn’ları teker teker avlıyordu. Aodray, Lydia ve Delphine ise ön saftaydılar.

Köprünün sağından yeni bir akıncı grubu üstlerine doğru geliyordu. Aodray kılıçlarını elinde bir kez döndürdü ve son sürat üstlerine doğru koşmaya başladı. Forsworn’lara ulaşmasına birkaç adım kala var gücüyle sıçradı ve kılıcın birini sol taraftakine diğerini de sağ taraftakine sapladı. Kılıçlarını yenik düşen Forsworn’ların böğründen çıkarttı ve sağ yanında ona doğru hamle yapmak üzere olan düşmanın kafasını tek hamlede uçurdu. Ne var ki düşmanlardan biri tam arkasında kalmıştı. Aodray’ın sadece boynunu o yöne çevirebilecek kadar vakti vardı…

Baltasını Aodray’ın kafasına indirmek üzere olan Forsworn, boğazına saplanan okla silahını yere düşürmüştü.

“Dikkatli ol Ejderdoğan! Bir dahaki sefere hedefi tutturamayabilirim!” diye bağırdı Astrid. Aodray onun kim olduğunu gerçekten çok merak ediyordu. Gizemli bir kadındı, yolculuk boyunca kim olduğu hakkında tek bir kelime bile söylememişti. Astrid’in ne işle meşgul olduğunu öğrenmeyi çok istiyordu. Yine de kendisine doğru koşan Forsworn’lar daha öncelikli bir görevdi.

“FUS-RO-DAH”

Ejderdoğan - Bölüm 23
Düşman grubu tıpkı Thalmor Justicar’ları gibi dört bir yana uçtu. Kimi derme çatma çadırların üstüne düştü, kimi yüzükoyun yere kapaklandı, kimi de köprüden aşağıya yuvarlandı. Görünüşe göre savaş bitmişti. Grubun kalanı yanında toplanırken Aodray da kılıçlarını sırtına götürdü.

Ağır adımlarla ilerleyerek can çekişen bir Forsworn’un yanına çömeldi. Can çekişmekte olan adam tam anlamıyla yabaniydi. Başlığı deridendi. Geyik kafasından devşirilmişti. Göz hizasından inen iki adet kaplan dişiyle desteklenmişti. Göğüs zırhı yoktu, aslında zırh giydiği pek söylemezdi. Üzerine insan kafatasları yerleştirilmiş, hayvan derisinden bir peştamal giyiyordu. Aodray’ın asıl ilgisini çeken yer ise göğsünün sol yanıydı. Normalde kalbinin olması gereken yer deşilmişti. Kalp yerine ise ne olduğunu bilmediği yeşilimsi bir şey yerleştirilmişti.

“Bir Dikenlikalp.” dedi Esbern yaklaşarak.
“Bir ne?” diye sordu Aodray.
“Uzun hikâye Ejderdoğan. Buradan sağ çıkarsak belki anlatacak kadar zaman bulabilirim. Kalbini sök,  bu onları öldürmenin en kolay yolu.” dedi Esbern yeşil nesneyi göstererek.
Forsworn kesik kesik nefes alıyordu. Bir an önce onun acısına son vermek isteyen Aodray, yaranın üzerindeki dikişi bir çırpıda kopardı. Herifin çığlık atmasını beklerdi ama herhangi bir tepki göstermemişti.

Aslında onlarla ilgileniyormuş gibi de gözükmüyordu.

“Bunların hepsi fıttırmış tipler mi?” diye sordu Aodray.
“Çoğu.” diye kısa bir cevap verdi Esbern.

Ölümün eşindeki Dikenlikalp, kalbi sökülürken gökyüzüne bakıyordu. Ölmeden önce gözlerini kıstı ve tek bir noktaya odaklanıp gülümsedi.

Neden gülümsediğini anlamaları için çok beklemelerine gerek yoktu. Birkaç saniye sonra gökyüzü korkunç bir kükremeyle inledi.

                                                                           ***