1/4

Ejderdoğan - Bölüm 25

Emin Çıtak 24.06.2012 - 13:38
Yaşayan Ölü
Son birkaç ay içinde birçok şaşırtıcı şey görmüştü ama bunların hepsi –ejderhalar bile- Alftand’ın metalik mahzenlerinin yanında epey sönük kalıyordu. Cüce metalinden yapılma dev kapılar, yüzyıllar geçmesine rağmen hala çalışan dişli çarkları, çoktan göçüp gitmiş efendilerine hala hizmet etmeye çalışan maden örümcekleri… Cücelerin zanaatkârlık yeteneklerinin ne seviyede olduğunun en büyük kanıtıydı Alftand’ın incelikle işlenen taş duvarları.

“Burası mükemmel bir yer.” dedi Aodray hayranlıkla.
“Aşağılara indiğimizde de umarım bunu söylemeye devam edersin.”
Beraber seyahat ettiği kişi onu fazlasıyla tedirgin ediyordu. O güne kadar karşılaştığı en gizemli kişiydi. Her daim giydiği kara cüppesinden başka bir ayrıntısını görmemişti. Kukuletasından sızan tek şey parlak renkli gözleriydi.

“Artık kukuletasını çıkartabilirsin.” dedi Aodray.
“Hala çok ışık var.”

Ha, birde vampirdi! Aodray, lanetli kadere sahip biriyle terk edilmiş bir şehirde yolculuk etmenin ne kadar tehlikeli olabileceğinin farkındaydı. Sonuçta bir vampirle karşılaşıp, yaşadıklarını anlatabilecek kadar uzun hayatta kalan pek fazla insan yoktu. Aodray azınlıkta olmayı tercih ederdi. Başına gelen onca şeyden sonra bir vampire yem olmak istemezdi. Yol arkadaşı insan kanıyla beslenmediği konusunda onu temin etse de her ihtimale karşı bir gözünü açık tutuyordu.

“Sana isminle neden hitap edemiyorum. ‘Yaşayan Ölü’ biraz...” diye sordu Aodray.
“Korkutucu?” diye güldü Yaşayan Ölü. “Ama aynı zamanda gerçekçi.”
“Yinede bir isim değil ki!” diye itiraz etti Aodray. “Tamam, teknik olarak ölü sayılırsın da bunu isim olarak seçmen garip.”
“Ejderdoğan sana rehberlik etmek için buradayım. İsmim hakkında tartışmak için değil. Artık odaklanmalısın, Falmer bölgesine girmek üzereyiz.”
“Biliyorum, şu kaçık ırk.” dedi Aodray. “Gerçekten de sorun olacaklarını düşünüyor musun? Sonuçta hepsi kör.”
“Ama hala elf atalarından kalma sivri kulaklara sahipler.”
“Tıpkı senin gibi”

Ejderdoğan - Bölüm 25
Yaşayan Ölü, Aodray’a bakıp gülümsedi. “Evet, tıpkı benim gibi. Ve onları şu an duyabiliyorum. Yaklaşmış olmalıyız.”
“Kaç kişiler?” diye sordu Aodray kılıcını çekmeye yeltenirken.
“İki Falmer. Devriyedeler, zırhlarının sesi yeterince güçlü değil, sadece gözcülük yapıyor olmalılar.” dedi Yaşayan Ölü. Sonra Aodray’ın kılıcına bakarak devam etti. “Onu kılıfına geri sok.”
“Niye ki?” dedi Aodray alıngan bir tavırla. “Bu manyaklarla konuşup anlaşabileceğimizi mi düşünüyorsun?”
“Hayır, ama açık açık da savaşamayız.” diye cevapladı yol arkadaşı. “Eğer fark edilirsek inan bana yüzlercesi tepemize üşüşür. Black Reach’e bodoslama dalmak intihardan farksız olacaktır.”
“Sızmak iyi olduğum bir şey değil.” dedi Aodray. Thalmor Elçiliği’ndeki görevi aklına gelmişti.
“Ama benim en iyi yaptığım iştir.” dedi Yaşayan Ölü.
“Umarım.” diye içinden geçirdi Aodray.
                                                                     
                                                                                   ***