1/4

Ejderdoğan - Bölüm 4

Emin Çıtak 23.01.2012 - 11:11
Yağmur ve Ateş
Batı gözcü kulesinden yükselen alevler henüz dinmişti. Yağmaya başlayan yağmur bu büyülü alevleri söndürmüş ve enkaza dönen kuleyi gözler önüne sermişti. Kulenin çevresindeki bitki örtüsünün bir kısmı yok olmuş, kuleden kopan parçalar bir moloz yığını olarak siyah, çıplak araziye dağılmıştı. Kararmış, derileri soyulmuş askerlerin bedenleri ise bu korkunç manzarayı tamamlamıştı.

Kızıl saçlı bir Dunmer'ın (Kara Elf) öncülük ettiği on kişilik Whiterun taburu, kulenin yakınındaki bir kayalığı kendilerine mesken etmiş bekliyordu. Henüz gelmişlerdi. Hepsi korku ve heyecan içindeydi. Çelik miğferlerine düşen yağmur damlaları sanki zamanı ölçercesine ritmik bir ses çıkartıyordu. Islanan sarı üniformaları zincir içliklerine yapışmıştı.

"Başka sağ kalan var mı diye bakmalıyız." dedi Dunmer gergin bir şekilde. "Oraya girmemiz gerekiyor."
"Irileth." diye askerlerden biri. "Ya hala buradaysa, ya geri dönerse?"

O anda çakan bir şimşek, grubu kısa süreliğine aydınlattı. Irileth'in kırmızı göz bebekleri çok az savaşçının sahip olabildiği bir kokusuzlukla onlara bakıyordu.

"Kılıcın ne güne duruyor asker?" diye konuştu sıkılı dişlerin ardından. "İçindeki korkuyu bastıramayacak durumdaysan gitmekte serbestsin."

Asker, Irileth'in sert çıkışı karşısında geri adım atmak zorunda kaldı. "Şey, öyle demek istememiştim efendim."

Ejderdoğan - Bölüm 4
Irileth askerine küçümserce bir tavırla baktı. "O zaman çeneni kapat ve emirlerimi sorgulamaktan vazgeç!"
"Peki, efendim." dedi asker iyice sinerek.
"Sen!" diye Aodray'a seslendi Irileth. "Yanına iki asker alıp kuleye git. Bak bakalım içeride hala nefes alan birileri var mı?"

Yağmur iyiden iyiye sağanağa dönüşmeye başlamıştı. Çelik botları ağırlaşan zeminde hareket etmesini güçleştiriyordu. Soğuyan hava nefesinin beyaz bir dumanmışçasına yağmurun içinde dağılmasına neden oluyordu. O ve Irileth'in yanına verdiği iki asker kılıçlarını çekerek tedirgince kuleye yaklaştılar. Yağmurun sebep olduğu gürültü zırhlarının çıkarttığı sesleri bastırdığından en azından fark edilmeleri zorlaşıyordu.
Kulenin dağılmış olan merdivenlerini tırmanmaya koyuldukları sırada kulenin içinden birinin bağırdığını duydular.

"Aptallar! Neden geldiniz?"
Tedbiri bırakıp sağ kalan askerin yanına koştular. Adam perişan haldeydi. Kulenin iç duvarına yaslanıp, oraya sinmişti. Yüzü bembeyazdı. Oturduğu yerde ufak bir kan göledi oluşmuştu. Son anlarını yaşıyor gibiydi.

Aodray dışarı çıkıp Irileth'e kuleye gelmeleri için seslendi. Bunun üzerine Irileth askerlerini peşine takarak kuleye geldi. Kulenin içi karanlık olduğundan askerlerden biri bir meşale yaktı. Dunmer, askerin yanına eğildi ve onu sorgulamaya başladı.

"Burada neler oldu? O nerede?"
"Ben..." dedi asker zorlukla konuşarak. "Ben bilmiyorum."
Tam o anda gökyüzü tıpkı Helgen'deki gibi inledi.

                                                                              ***