1/2

Emektar kasalarımız!

Mert Günhan 9.12.2013 - 17:38
Hakkınızı ödeyemeyiz!
İlk bilgisayarım çok yaman bir aletti. Pentium II işlemcisi vardı, 32 MB RAM falan derken, şimdi büyük ihtimalle baya müzelik bir teknolojinin eseriydi. Fakat ben o bilgisayar ile neler neler oynadım, neler neler yaptım anlatsam roman olur. Hani öyle bir emektardı ki, öyle bir idare etti ki beni, üzerine sayfalarca yazabilirim sanırım.

Evet, ilk bilgisayarım böyle bir bilgisayardı, parça parça yaptığım güncellemeler ile, değiştirdiğim parçaları ile, güç kaynağı bozulduğunda dinamo takmaya çalışmalarım ile en baba hikayelerimi yaşadığım makinamdı. Şimdi düşünüyorum, kim bilir nerededir.

Emektar kasalarımız!
Aslına bakacak olursak, hani bir makinaya karşı duygusal hisler beslemek hiç mantıklı değil fakat ben eşyalarına bağlı bir adam olarak, o kasayı aklımdan çıkartamıyorum. Sıcaktan kararmış içi, GeForce 2 ekran kartı ve içerisinden çıkan sesleri falan derken, her yönünü ezbere biliyordum emektarımın. Fakat asla isim koymadım, genelde insanların böyle makinalarının isimleri oluyordu, mesela arabana isim vermek, bilgisayarına isim vermek, bunlar benim yapmadığım şeylerdi nedense, o bilgisayara hiç isim vermedim, isim vermememe rağmen çok uzun yıllar beni idare etti.

Neler neler oynadım onda ben anlatsam o da ayrı bir film olur herhalde. Pentium II’nin gücünün yetmediği döneme girdiğimiz vakit, Celeron’a geçtim, Windows 98’den Windows Me’ye yükseldim, Me’yi hiç sevmedim fakat Celeron’u sevdim. Ve asıl efsaneyle o dönem tanıştım

Geforce FX 5200…Herhalde herkesin bilgisayarına bir kere girmiştir bu kart. Emektar efsane hala ortalarda dolaşıyor, öyle ya da böyle, bu kart döneminin fiyat performans olarak en iyi kartıydı ve bunun üzerine bir şey yoktu bir aralar, yani tabii ki vardı fakat siz beni anladınız. Gönüllerin şampiyonuydu FX 5200.

Emektar kasalarımız!
Neyse, o zamanlar Fx 5200 ile yeni jenerasyona adımımı atmıştım, artık yeni Directx oyunlarını falan oynayabiliyordum, nasıl mutluydum anlatamam, bir de 256 GB RAM taktırmıştım. Gücü damarlarımda hissediyordum, makinam adeta bir Pokemon gibi gelişmişti, öyle böyle mutlu değildim anlayacağınız. Oyun açabilen makinanın yarattığı mutluluk kadar oyuncuyu mutlu eden şey az vardır.

Ben o bilgisayarla 2006’lara 2007’lere kadar geldim. Hani artık gerçekten nasıl başardım bilmiyorum fakat hiç oynamamam gereken oyunları falan oynadım o makinada. Artık inanç gücü mü dersiniz yoksa FX 5200’ün hikmeti mi dersiniz, ne derseniz deyin, benim emektar, bana dünyaları verdi zamanında. İnsan olsa bu kadar minnettar olmazdım herhalde.

Fakat her güzel şeyin sonu gibi, yeni gelişen teknolojiler ile boy ölçüşemez duruma gelmişti artık. Dual Core işlemciler, 2 GB’lik makineler ve yeni ekran kartları derken, emektara güle güle dememin vakti gelmişti artık.

Uzun bir süre ondan ayrılamadım tabii, ayrılmak dile kolay çünkü, sonunda yollarımızı ayırdığımız vakit, benim için çok acı oldu. 2007 Yılında çift çekirdekli bir dizüstüne kavuşmuştum, çiçeği burnunda bir üniversite öğrencisi olarak tabii ki yeni laptopumu çok seviyordum fakat dizüstü bilgisayarlar 3-4 sene ancak dayanıyor bildiğiniz gibi. Onu da uzun bir süre kullandıktan sonra, şimdi hali hazırda kullandığım emektar kasamı yaptım. Sanırım hayatımda ilk her parçasını seçtiğim toplama kasam idi.