1/4

Geçmiş zaman olur ki

Murat Oktay 3.06.2010 - 12:31
Tarih: 25 Haziran 1993. Bir konserin anatomisi.
Bu tarihi ilk duyduğumuzda çoğumuza birşey ifade etmeyebilir. Benim gibi yaşı biraz ileri olanlar, o günü hayatları boyunca kolay kolay unutamazlar. Neyi mi ifade ediyor 25 Haziran 1993? Biraz devam edin bakalım.

Bir arkadaşım vardı. Ufuk Metin. Nam-ı değer Mr.Dj of Accuracy. Uzun süredir görüşemiyoruz. Yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmezdi. Birlikte az sonra anlatacağım konsere gitmeye karar verdik. Konser deyince kafada şimşekler çakmaya başladı değil mi? Benim asıl anlatmak istediğim konser değil, konser öncesinde ve sonrasında yaşadıklarım. 24 Haziran akşamüstü saat 4 gibi buluştuk ve İnönü’ye doğru yola çıktık. Amacımız erken gidip sıranın en önlerinde olabilmekti. Kısa süre sonra vardığımızda, bunun bizim için sadece bir hayal olduğunu farkettik. Zira şimdiden önümüzde 300-400 kişi vardı bile. Yapacak birşey yoktu, sıraya girdik. İşin komik yanı hepimizde ayakta idik. Bizden önce gelip kıvrılarak ilerleyen sıranın başındakiler artık rahatlamış, yerlerde oturuyorlardı. 2 saat ayakta beklemenin ardından, bizde de çok fazla dayanacak hal kalmıştı. Zaten sıraların arkaları da epey ilerlediği için araya kaynama gibi bir durum da söz konusu değildi artık. Bu sebeple bizde çökebilmek için sağımızı solumuzu ittirip, kendimize yer açtık.

Akşama doğru ortalıkta köfteciler gözükmeye başladı. Sıradakilere bakışları o kadar komikti ki, hala gözümün önünde dün gibi duruyor. Hiç bu kadar uzun saçlı ve siyah giyinmiş adamı bir arada görmemişlerdi. Sıraya alkollü içecek sokmak yasak olduğu için (ya da bize öyle deyip kandırmışlardı) köfte ekmeğin yanında ayran kutularında veriyorlardı sarı içecekleri. Saatler akşam 8’i gösterdiğinde, çok fazla aklı başında ayık kişi kalmamıştı. Yerlerde oturanların üstüne basa basa ihtiyaçlarımız için çıkıp yerimize geri dönüyorduk. Laflayarak birkaç saati daha devirdiğimizde, iyiden iyiye yorulduğumuzu hissedip bir şekilde kaldırımda sızdık. Bu sadece kısa süreli olabildi. Nasıl oldu tam bilemiyorum, ama kendimi “We Will Rock You” söylerken bulduğumda saat gece yarısı 1’i geçmişti. Bu yaklaşık 15-20 dakika sürdü ve ardından başka şarkılara geçildi. Sanırım hiçbiri bu kadar etkili olmamış ki, aklımda kalan tek parça bu olmuş.

Zaman sürekli akıyor ve bizi o beklediğimiz ana yaklaştırıyordu. Bu süreç içinde ise bizde bir şekilde ya uyumaya ya da çevremizdekilerle sohbet etmeye çalışıyorduk. Sabahın erken ışıkları ile sıra düzenleme adı altında bizleri ayağa kaldırdılar. İşin bu yanı bir çoğumuz için en büyük eziyet olmasına rağmen, benim için iyi sonuç vermişti. Düzenleme sırasında ezilme bahanesi ile yan taraftaki sıraya dalmıştım. Bu sayede stada girecek ilk 50 kişi içine girmiştik. Sakın siz böyle birşey denemeyin. Zira az kalsın dayak yiyordum. Buna rağmen yeni yerimden ayrılmadım. Ayrılamazdım...