Resident Evil'ın yapımcısı Capcom, konsollarda pek de sık rastlamadığımız Point and click (adventure) türüne el atarak kendisi içinde bir ilk olan Glass Rose'u piyasaya çıkarttı. Geçen sene çekik gözlü dünya kardeşlerimizin ilk olarak tanıştığı oyun PS2'nin Shenmue'su olabilecek tarzda. Diğer adventure oyunlarından ayrılıp kendini çok farklı bir kategoriye ayırabilecek bu oyunun en dikkat çekici yeniliği point and click ve text adventure'ı bir arada bulunduruyor olması.
Bildiğimiz Adventure'lardan değil (?)
Şu sıralar sinemalarımızda da gösterime giren Butterfly Effect'deki gibi geçmişe dönüş, kadere etki etmek gibi konularla karşılaşıyoruz bu oyunda da. Tüm oyun boyunca Japonya'da onuruyla ve namusuyla gazetecilik yapmakta olan ve cinayetlere merakı (cinayete merak mı olur yaw?) ile tanınan Takashi Kagetani'yi yönetiyoruz. Naomi Katagiri'nin Takashi’nin büyük babasının yazdığı; 1929'da Cinema Mansion’da yaşanan seri cinayetleri anlatan günlüğü ona vermesiyle hayatında bir dönüm noktasına varıyor ve Naomi'yi yanına alarak Cinema Mansion'un yolunu tutuyor. Cinema Mansion'a girince beş dakika geçmeden geçmişe dönüş başlıyor. Takashi kendini büyük babasının öldüğü gecenin sabahında buluyor ve isteği dışında olayların içine dalıyor. Giriş Fmv'sinde anlaşılmayan Takashi’nin nasıl bir anda 80 yıl öncesine dönmesi. Daha sonra anlıyoruz ki günlük biraz büyülüymüş. Evde araştırmalar yaptıkça bu olayın aile içinde yaşandığını, herkesin cinayeti birbirinin üstüne attığını görüyoruz; ayrıca maktulün bir film şirketi sahibi olması ve damatların kayınpederin mirasına konma isteği doğal karşılanmalı(?). Etraftakiler bizi Kazuya denen bir kişi zannetmesi de ayrı bir konu. Kazuya'nın da kim olduğunu ilerleyen bölümlerde öğrenebiliyoruz. Oyun ilerledikçe olan her şey ve bu olay ile ilgili herkes Takashi'nın beyninde tekrar canlanıyor ve günümüze kadar çözülemeyen cinayet gününde aydınlanıyor.
Japonya'dan adventure çıkmaz mı?
Nasıl Dino Crisis, Parasite Eve gibi oyunlara Resident Evil tarzı diyorsak Capcom yine bir ilk, yeni bir tür peşinde olduğunu Glass Rose ile açık seçik belli etti. Geçen sene ilk anime araba yarışı Auto Modellista'yı çıkaran da Capcom'du hatırlarsınız. Glass Rose'da ise güzel bir konuyu mükemmel Fmv’ler ile süsleyip point and click ve Shenmue sentezi bir ilerleyiş yapıp text bulmacaları ile bir farklılık arayışına gitmişler. Bu yüzden çok fazla eksiği olan bir oyun olmasına rağmen konu ve fmv'ler alıp götürüyor oyunu.
Oyunun genel yapısı text'ler üzerine kurulmuş .Bu textler iletişim kurduğumuz karakterlerin Takashi ile yaptıkları diyaloglar halinde önümüze sunuluyor, bizde bu cümleler içinden önemli kelimeleri ve cümlecikleri bulup tarayarak karşı tarafa soru olarak yönlendiriyoruz. Bu önemli kelimeler bizim açımızdan önemli olan kelimeler değil tabii ki, Capcom'un: ''Bu dünya insanlarını nasıl saatlerce uğraştırabiliriz.'' adlı kompozisyonundan ortaya çıkan kelimeler. Bazı kelimeler Takashi’nin beyninde ipuçları doğuruyor, bunları da üçgen tuşu ile tarayarak buluyoruz.
Takashi'yi cursor yardımıyla yönlendiriyoruz. Karakterimiz analog ile gayet rahat kontrol edilebiliyor; ancak PS2 mouse'ınız var ise kontroller daha rahat hale gelebilir. Oyundaki tüm objelere tıklamak şartıyla bakma imkanımız oluyor. Yeni bir mekana girdiğimiz anda neler ile ilgileneceğimiz yarı Fmv kıvamında gösteriliyor. Böyle olunca da Japonların meraklı oldukları arcade tarzı ilerleyiş kaçınılmaz oluyor. Klasik Point and click'lerin en zevkli yanı olan puzzle'lar da maalesef ki bulunmuyor. Oyun esnasında devamlı birileri ile diyalog halinde oluyoruz, ne puzzle'lar ile ne de diğer adventure öğeleri ile uğraşmıyoruz. Aldığımız objeler çok kısıtlı olmakla birlikte bir şey üstünde deneme imkanımız da yok. Elimizde bir anahtar var ise kapısını bulup tıklamamız yeterli oluyor, yani text dışındaki işleri CPU hallediyor bir bakıma. Unutmadan alacağımız objeler de almadan önce parıl parıl parlıyor.