İnanmak zor olsa da, en nihayetinde burada… Half Life 2. Defalarca tüm
zamanların en iyi oyunu seçilen Half Life’ın delicesine beklenen devamı. İlk
oyun tüm dünyada (resmi kopya olarak) 8 milyondan fazla satmış, pc’ler için fps
standartlarını belirlemiş, “mod yapımı” kavramını herkesin hayatına sokmuş ve
bunun sonucu olarak, hayatımıza Counter-Strike adlı intermet kafe katili bir mod
girmişti. Oyun sektörü için muhteşem bir başarıydı ve daha sonra yapılan her
oyun, hatta Doom 3 bile, şöyle ya da böyle Half Life’tan etkilendi. Ancak
şimdiye dek, onun başarısına yaklaşan hiçbir oyun olmadı. Peki ya ikinci oyun?
Okuyalım, öğrenelim..
Half Life 2 aslında bir hafta önce resmi olarak piyasaya çıktı. Şu anda üç paket
halinde satılıyor, standart paket olan Gold, iki dvd’den oluşuyor, birinde Half
Life 2, diğerinde ise Counter-Strike:Source, Conuter-Strike:Condition Zero, Team
Fortress Classic ve (ne hikmetse) Ricochet var. Diğer paketler Silver ve
Platinum şeklinde, Silver’da bunlara ek olarak ilk Half Life’ın yeni grafik
motoruyla yapılmış hali, Platinum paketinde ise hepsine ek olarak çeşitli
tişört, poster vs. ıvır zıvırı var. Almaya en değer paket (Gold’dan sadece 10
dolar daha pahalı olduğu için) Silver paket, hediyesi 59.95 dolar. Ülkemizde şu
anda bulunmuyor, ancak bir Valve rezaleti olan Steam üzerinden indirebilirsiniz.
Rezalet diyorum, çünkü 512 K’lık ADSL bağlantıda bile, oyunun inmesi yaklaşık
iki hafta sürüyor. Sunucular çok dolu ve bu konuda yapılabilecek bir şey de
yok..
Steam sorunsalı
Şu anda piyasada Half Life 2 olarak satılan kopyalara büyük ihtimalle
rastlamışsınızdır. Hemen söyleyelim ki, cd sürümü 5 cd’den oluşuyor ve yalnızca
Half Life 2’yi içeriyor. Half Life 2, tek başına 4 GB’a yakın yer kaplıyor
çünkü. Ancak bu kopyaların hiçbirini satın almanızı/ internetten indirmenizi
tavsiye etmiyoruz. Bunlar, “Emporio” isimli bir cracker grubunun yayınladığı
kopyalar ve çok önemli iki sorunları var: bir, çalışmıyorlar. İki, yine aynı
grubun yayınladığı “fix”i bulup uygulasanız ve çalıştırsanız bile, oyundaki
yapay zeka kapalı oluyor. Örneğin oyunun başlarında Alyx’in (bilim adamının
kızı) bir asansörü çalıştırması gereken bir bölüm var. Eğer çalıştırmıyorsa,
elinizdeki sürüm “nuked” sürüm demektir ve yapılabilecek bir şey de yok, yapay
zeka kapalı çünkü.. (Bir takım konsol komutları ile sorunu halledebileceğiniz
söyleniyorsa da, tamamen şans işi olduğunu tekrarlayalım.) Daha da önemlisi, bu
kopyalar eksik ve oyunun tamamını içermiyor. Oyunun tam anlamıyla çalışabilir,
sorun yaratmayan bir kopyası henüz “kamuya” arzedilmiş değil, bilginiz olsun.
Hem, bu oyun da orijinal alınmayacaksa, hangi oyun alınacak ki? Piyasadaki
korsan kopyalardan uzak durun ve Türkiye’ye getirtilmesini bekleyemiyorsanız,
Steam üzerinden indirin.
Gelelim oyuna.. Half Life 2, ilk oyuna selam olsun der gibi, bir trenin
içersinde başlıyor. Bu arada meşhur “G-Man”in “sana tekrar ihtiyacımız var
Gordon” mealli konuşmasını flashback’ler eşliğinde izliyorsunuz. Trenden
indiğinizde, 1984 dünyası bekliyor sizi. Tek tip elbiseler giymiş insanlar,
büyük ekranlardan “uslu durun” anlamlı konuşmalar yapan bir big brother yüzü (ki
kendisi Dr.Breen oluyor) ve korkutucu elbiseler giymiş askerler.. Sorgulanmak
üzere bu askerlerden biri tarafından bir odaya götürülüyorsunuz ki o da ne,
Barney! İlk oyundaki güvenlik görevlisi aramızda.
Burada, oyunun grafik motorunun nelere kadir olduğunu ilk defa anlıyoruz. Veya
şöyle diyelim, ben bu anda anladım. Zira, şu anda “insan yüzü” denen şeyi bu
kadar gerçekçi verebilen başka bir oyun daha yok. Şunu kabul edelim, Doom 3’ün
grafik motoru daha etkileyici olabilir ancak Half Life 2 ondan çok daha
“inandırıcı”. Screenshot’lar size ne demek istediğimi anlatamaz, oyunu oynayıp
animasyonları ve mimik hareketlerini görmeniz lazım.