1/2

Kara Ekran #30: The Shield

Murat Halilbeyoğlu 9.10.2013 - 15:42
Adalete giden yol çarpıktır
Bu hafta Kara Ekran’da karşınıza yine bir polisiye dizi ile çıkıyoruz; The Shield. 2002’de başlayıp 2008’de sona eren, toplamda 7 sezon ve 88 bölüm yayınlanan The Shield, IMDB sitesinden 8,3 puan alan başarılı bir yapım.

Başrolünde dizideki başarısı ile Fantastic Dörtlü’de kendisine The Thing karakteri ile yer bulan Michael Chiklis’in yer aldığı The Shield, Show TV’de yayınlanan “Karakol” adlı dizi ile de ülkemizde kopya edilmişti.

Kara Ekran #30: The Shield
The Shield’ın 2007 yılında bir de video oyunu PC ve PS2 için çıkmıştır. Oyunu şahsen oynamış ve 4 saatte laptopta bitirmiş birisi olarak bir yerde karşılaşırsanız oynamanızı tavsiye ederim ancak çok fazla bir şey beklemeyin.

"İyi polis ve kötü polis bu günlük yok. Ben farklı türde bir polisim"
Yaratıcılığını Shawn Ryan’ın yaptığı dizi Los Angeles’ın en berbat bölgesinde görev yapan dört polisin başından geçenleri anlatıyor.

Yer, Los Angeles’ta  Farmington adında bir yer, nam-ı diğer Farm. Aslında gerçekte böyle bir bölge yok, tamamen dizi için uydurulmuş. Lakin Farmington Los Angeles’ın hatta neredeyse tüm Amerika’nın en berbat bölgesi. Uyuşturucu, tecavüz, haraç, adam kaçırma, adam öldürme... ne ararsanız Farm’da bulabiliyorsunuz.

İşte bu durum karşısında sessiz kalamayan otoriteler deneysel bir ekip oluşturarak bu bölgeyi elden geçirmeye niyetlenirler. Eski bir kiliseyi polis karakoluna çeviren hükümet buraya “Barn” yani ahır adını verir ve normal polis karakollarından farklı olarak buraya deneysel bir özel ekip yerleştirilir.


Dedektif  Vic Mackey’nin başında bulunduğu bu birim dört kulağı kesik polisten oluşmaktadır. The Strike Team adı verilen bu birimin amacı herkesin bıkıp usandığı bu suçluları “farklı” yöntemlerle ele geçirip bölgeyi tamamen temizlemektir.

The Strike Team’in belli bir görev tanımı yoktur. Onlar işin sonucunda büyük patronu yakaladıkları sürece gerekli olan tüm yöntemleri kullanabilmektedirler. Gerektiğinde gizli görevde kanıt odasından aldıkları bir paket eroini sokaklarda satar, gerektiğinde yakaladıkları suçlulara işkence ederek ağızlarından laf alırlar. Ne zaman ki ipin ucu kaçar o zaman ise başlarındaki yetkili Teğmen David Aceveda onları yola sokmaya çalışır.

“Herkesin hayatı farklıdır, önemli olan o farkın ne kadar süreceği”
Temel konu bu olsa da The Shield’ın drama yönü de ağır basar. Dışarıdan çok sert ve hatta gaddar gözüken Vic aslında içten içe yıkılmaktadır. Otistik olan küçük oğlunun dertlerinin yanında çökmeye başlayan evliliğini kurtarma çabaları onun, polisliğin yanında pis işlere de bulaşmasına neden olur. Nitekim Strike Team’in geri kalan üyeleri de farklı değildir. Shane Vendrell’in yeni başlayan fakat daha sonra kontrolden çıkan evliliğinin getirdikleri, Curtis Lemansky’nin ekibin geleceği için duyduğu endişelerden dolayı çırpınışları, ekibe daha sonradan katılacak olan Julien Lowe’un eşcinsel olduğunu keşfetmesi ve bunu bir sır olarak saklama çabası gibi pek çok alt konu da The Shield’ın beğenilen yanlarını oluşturuyor.

Kara Ekran #30: The Shield