1/3

Karanlık Kardeşlik - Bölüm 7

Emin Çıtak 21.08.2011 - 12:13
Geçmişten kaçmak...
     “Hadi Elrin kalk artık!”

     “Niye, ne oldu ki?”

     “İnanmıyorum! Yoksa unuttun mu?”

     “Tal beni rahat bırak!”

     Elrin yastığına gömülüp yeniden uykuya dalmaya çalışırken kapının çarparak kapandığını duydu. Muhtemelen kız kardeşi onu uyandıramayınca sinirlenip çıkmıştı. Onu sinirlendiren şeyin ne olduğunu gayet iyi biliyordu. Tal onu son iki yıldır yaptıkları özel ziyaretleri için rahatsız etmişti. Özel ziyaret…

     Elrin doğrulmaya çalışırken aklına gelenler nedeniyle yüzünü buruşturdu. Oraya gitmek, orada bulunmak istemiyordu. Tal neden bu kadar ısrarcıydı?

     Giysi dolabına yöneldiğinde aslında dolaptan herhangi bir şey almaya gerek olmadığını düşündü. Zira dolabın tamamı küçük yatak odasına saçılmıştı. Çürümeye yüz tutmuş yatağının kenarından siyah gömleğini aldı ve odadan çıktı.

Karanlık Kardeşlik - Bölüm 7
     Merdivenleri inerken seslendi:

     “Hazırım bile Tal! Sen neredesin?”

     Aşağıya inmişti ama kardeşinden herhangi bir iz yoktu. Yüksek ihtimalle onu beklemekten sıkılıp dışarıya hava almaya çıkmıştı. Ocağın olduğu tarafa geldiğinde kahvaltısının hazır bir biçimde masada onu beklediğini fark etti. Hemen kendine sandalye çekip yemeğinin başına oturdu.

     Kardeşi gibi Elrin de hüzünlüydü. Bugün tam iki yıl olmuştu. O zamandan beri her gözünü kırpışında cansız bir biçimde yerde yatan anne ve babasının görüntüleri zihninde beliriyordu. Ölüm onları gizemli bir sonla almıştı.

     Kendi evlerinde, kendi koltuklarında, oturur halde boğazları kesilerek öldürülmüşlerdi. Aslında o böyle düşünmek istiyordu. Çünkü bütün bulgular onların intihar ettiği yolundaydı. İkisi de ellerinde bıçaklarıyla birbirlerinin boğazlarını keser pozisyonda bulunmuşlardı. Yaşadıkları orman köyünde ki elflerin aksine Elrin onların cinayete kurban gittiğine inanıyordu. Çünkü böylesi daha kolaydı, daha dayanılabilirdi. Gözlerinin nemlendiğini hissetti.

     Dışarı çıktığında, Tal bahçe kapısına dayanmış Saklı Köy’ü izlemekteydi. Aralarında sadece bir saatlik yaş farkı vardı. Elrin büyük kardeşti fakat şu an Tal kadar dayanıklı görünebilmeyi isterdi. Kız kardeşini teselli edenin kendisi olması gerekiyordu. Fakat korkunç olaydan beridir ona destek olan hep Tal olmuştu.

     “Demek uyanabildin. Bir şeyler yedin değil mi? Senin için hazırlamıştım.”

     Parlak ve dümdüz olan altın sarısı saçlar savruldu. Güzel yuvarlak yüzdeki bir çift yeşil göz –Elrin’in gözleri- ona şefkatle bakıyordu. Siyah yas elbisesiyse onun bu genç yaşında –ki ikisi de henüz on yedi yaşındaydı- ne kadar büyük bir yükün altında olduğunu simgelercesine tüm yüzünü gölgeliyordu. Genç yaşta yetimlik ve işe yaramaz erkek bir  kardeş.

     “Gidelim Tal.” diyebildi sadece.

     Köyün sokaklarında ilerlerken ahalinin gözlerini üzerlerinde hissediyorlardı. Hepsi bu günü bilirdi. İkiz kardeşler ailelerinin mezarını ziyaret için yas elbiselerini giyer ve köyün dışına çıkardı. Elrin bundan nefret ediyordu. Çünkü o gözlerde ya acıma ya da yoğun bir kızgınlık olurdu.