1/4

Karanlık Kardeşlik - Bölüm 8

Emin Çıtak 28.08.2011 - 15:15
Pişmanlık ve nefret
     Ok hızlıca başını sıyırdı ve kapıya saplandı. Kapının diğer tarafından gelen inlemeye -ki ses onları dinlemeye çalışan Olav'a aitti- bakılırsa Telaendril ikiz kardeşini hedeflememişti bile. Elrin yine de onun nefretini soğuk metal başına yaslıyken fazlasıyla hissetmişti.

     Telaendril, Elrin'nin yüzüne bile bakmadan kapıyı açtı ve hanı kolaçan etmeye başladı.

     Elrin'in boğazı düğümlenmişti. Aradan geçen koskoca üç yılın ardından Tal burada, onunla aynı odadaydı. Yüzünü henüz görememişti ama değişen pek bir şey yok gibiydi. Özellikle ilk yaptığı şeyin Elrin'i ölümle tehdit etmek olduğu düşünülürse.

     "Aslında bunu yapmakta pek de haksız sayılmaz" diye geçirdi içinden. Çünkü Tal onun yanından geçerken karanlığın hüküm sürdüğü odada bir saniyeliğine de olsa onun nefretle parıldayan yeşil gözlerini görebilmişti. Acaba burada ne işi vardı? Yaşadıkları trajik olaydan sonra ondan hiçbir haber alamamıştı. Almayı da beklemiyordu zaten. İşin asıl garibi ne zamandan beri yay kullanıyordu?

     "Geri zekalı hancı" diye homurdandı Telaendril. Ardından Elrin'i hayretler içinde bırakacak, gözlerinin fal taşı gibi açılmasına neden olacak bir şey yaptı. Hanın koridorundan gelen ışığın aydınlattığı deri zırhının belinden gümüş bir bıçak çıkardı ve kapıya saplanan oku keserek oradan çıkarttı. Elrin'i dehşet içinde bırakan şeyse hem zırhın hem de bıçağın fazlasıyla tanıdık olmasıydı.

     "Tal, sen ne zamandan beri..."

Karanlık Kardeşlik - Bölüm 8
     Cümlesi Telaendril'in kapıyı çekip odayı bir kez daha karanlığa boğmasıyla yarım kaldı. Elrin kekeleyerek henüz fark ettiği gerçeği hazmetmeye çalışırken, Telaendril komodinin üzerindeki yağ lambasına doğru ilerledi. Eliyle Elrin'in karanlık nedeniyle göremediği bir hareket yaptı ve yağ lambası titreyerek yanmaya başladı.

     "Sen büyü..."

     Kardeşi bu sefer onun cümlesini yarıda bırakacak herhangi bir şey yapmamasına rağmen Elrin'in sesi yine havada asılı kalmıştı. Elrin yapbozun parçalarını birleştirmişti ama hala açıklayamadığı o kadar çok şey vardı ki! Tamamen saçmalık! Rüya görüyor olmalıydı. Tal, Kardeşlik'te olamazdı.

     Elrin gözlerini kapattı ve derin bir nefes aldı. Kesinlikle sakinleşmeye ihtiyacı vardı. Birkaç saniye öylece kaldıktan sonra gözlerini açtı ve kardeşine baktı.

     Onun hiç değişmediğini düşündüğünde ne kadar yanıldığını bir kez daha anladı. Tal artık genç bir kadındı. Hala parlak tonlarını kaybetmemelerine karşın saçları üç yıl öncesine nazaran daha kısaydı. Gelişme çağını geride bıraktığından yüz ve vücut hatları daha yumuşak ve kadınsıydı. Karşısında artık bir çocuk yoktu.

     Elrin gözlerinin dolduğunu hissetti. Dişe dokunur bir şeyler söylemek istiyordu. Ona çok büyük bir özür borcu vardı. Fakat, yapamıyordu işte. Her zamanki gibi yapamıyordu. Cesareti yoktu. Onun yüzünden Tal şu an bir katildi. Mutluluk saçan yüz gitmiş yerine bir katilin yüzü gelmişti. Elrin korkaklığıyla gerçektende ikizini öldürmüştü.

     "Ben... Şey... İyi görünüyorsun." diyebildi sadece.

     "Bu sana bağlı." diye cevabı yapıştırdı Telaendril. Sonra da "Baenlin öldü mü?" diye ekledi.

     Elrin önce soruya bir anlam veremedi. Tam bunu nereden bildiğini soracakken bunun iyi bir fikir olmadığına kadar verip soruyu cevaplamayı tercih etti.

     "Biraz önce öldü. Tıpkı..."

     Telaendril'in yüzündeki şoku görür görmez durdu. Kardeşinin yüzünden kan çekiliyordu. Kadının dudakları titreyerek açıldı.

     "Sen… sen... Bruma olağanüstü hal ilan ettikten birkaç saat sonra bir soyluyu mu öldürdün?"