1/5

Karanlık Kardeşlik - Bölüm 9

Emin Çıtak 4.09.2011 - 13:40
Katil doğanlar...
     Leyawiin'in doğusunda kalan Karaağaç Ormanı'nda iki atlı hızla ilerliyordu. Başlarını kukuletalarıyla örttüklerinden kim ya da ne oldukları belli olmuyordu. İkisi de aynı deriden yapılma zırhları giymiş olmalarına rağmen aralarında bariz farklar vardı. Sol taraftaki, onunla at süren arkadaşına göre oldukça yapılıydı. Rüzgar yememek için yere paralel tutmaya özen gösterdiği uzun, mora kaçan siyah pullu kuyruğu ırkını belli ediyordu. Yanında ki arkadaşıysa güdük boyuna rağmen atını ustalıkla yönetiyordu. Sivri yüzü kukuleta tarafından gizleniyordu. Fakat yeşil gözleri, ağaçların dalları arasından sızıp yollarını aydınlatan dolunaydan bile daha parlaktı.

     Ters yönde esen rüzgar sebebiyle Elrin'in gözleri sulanıyordu. Yorgunluktan bitap bir şekilde önünde hızla giden Teinaava'ya seslendi.

     "Hey! Teinaava! Duralım artık!"

     Argonian atını seri bir hamleyle atını yavaşlattı. "Pekala. Zaten daha fazla gidemezdik. Bu günlük bu kadar yeter."

     Elrin atın koşumlarına sıkıca tutunmaktan kasılmış olan bacaklarını aşağıya inmeleri için zorladı. İyi bir sürücüydü ama ne yazık ki boyu yüzünden uzun yolculuklar onu mahvediyordu. Ayaklarını gererek onları rahatlatmaya çalıştı. Bir süre dinlenmesi yeterliydi, sonra yola edebilirlerdi.

Karanlık Kardeşlik - Bölüm 9
     "Elrin, gel yardım et. Tek başıma çadırları kuramam." diye söylendi Teinaava.

     Kamp mı kuruyoruz? İşte bu iki gündür duyduğum en güzel haber.

     "Kamplarla pek aran olmadığını düşünmüştüm ben de!" diye seslendi Elrin. Cheydinhal'dan çıkalı dört gün olmuştu ve iki gün önceki kampları dışında neredeyse mola bile vermemişlerdi.

     Çadırları kurmaları kısa sürmüştü. İşe koyulmalarından birkaç dakika sonra iki çadır onları dinlenmeleri için bekliyordu. Elrin göz kapaklarının ağırlaştığını hissetti. Davetkar yer yatağının görüntüsü bile onun uykusunu getirmeye yetmişti.

     "O kadar aceleci olma kardeşim." dedi Teinaava. Sinsi sürüngen! Hemen anlamıştı. "Bence ateş yakıp biraz atıştıralım, uyanınca vaktimiz olmayabilir. Hem kamp ateşi yakmazsak geceyi çıkaramayabiliriz."

     "Tamam, ben biraz odun aramaya gidiyorum." dedi Elrin. Teinaava Haklıydı. Eskiden yaşadığı köye fazla uzak olmayan Karaağaç Ormanı hakkında birkaç şey duymuştu. Burada oldukça fazla sayıda Ogre vardı. Uykularında her daim karınları aç gezen bu canavarların yemeği olmak istemezlerdi. Etraftaki taşları toplayıp ateş için yer hazırlayan Teinaava'nın yanından ayrıldı ve ölü ağaç kalıntıları bulma umuduyla dolanmaya başladı.

     Elrin'in ilk kontratını tamamlamasının üstünden bir hafta geçmişti. Kardeşlikten kovulacağını düşünürken Vicente tarafından minnetle karşılanmıştı. Oysa ki Tal onun gözünü bayağı korkutmuştu.