1/4

Kopya oyun oynamanın dayanılmaz hafifliği

Mehmet Ali Gerim 3.06.2010 - 12:31
Kopya oyun çılgınlığı aldı başını gidiyor!
Son günlerde hazır George Hotz’un (Geohot) PS3’ü kırdığı konuşulurken kopya oyun konusuna değinmek yerinde olur sanırım. Oyunlar var olduğundan beri yasal olmayan kopyaların da varlığı mevcuttur herhalde. Sanırım kimse Commodor 64 günlerinde kasetlere ve üç çeyreklerin olduğu dönemde de oyun salonlarında disketlere çektirdiğimiz oyunların orijinal olduğunu sanmıyordu. Yaptığımız, gidip bir şekilde oynayacağımız oyun elde etmekten ibaretti. Açıkçası bunların da kopya olduğunun bilincinde değildi çoğumuz. Ta ki Sega’nın 16 bitlik konsolu ile Nintendo’nun kasetli sistemlerinin ortaya çıktığı yıllarda oyunları orijinal almak zorunda kalacağımız günler gelene kadar...

Eğer geçmişten günümüze bakarak olayı incelersek; kopyanın en fazla yaygın olduğu dönemin ülkemizde oyun kavramının yayılmaya başladığı dönemde ortaya çıktığını görürüz. Özellikle Playstation 1 ve Playstation 2 dönemlerinde adeta bir sektör haline gelen tezgâh altı oyun sektörünün en parlak günlerini yaşadığını da görebiliriz. O dönemde PC oyunları da yaygın olarak yine aynı mekânlarda rahatlıkla bulanabiliyordu. Tabii önce kasetlere korsan olarak kopyalattırdığımız ve eve gelip kafa ayarı çektiğimiz dönemleri unutmuyorum. Ama hacim olarak sadece belirli bir kesimin gündeminde olan dijital eğlence kavramı henüz bu kadar yaygınlaşmadığından o dönemi irdelemenin de pek bir mantığı yok diye düşünüyorum.

1/10 fiyatına oyunlar, ama kopya!
Playstation 1’in 95’li yıllarda ülkemizde boy göstermesi ve 97-98’den sonra yaygınlaşması ile birlikte CD medyasına basılan oyunlarının kopyaları da kısa zamanda tezgâhlara düştü.1.5 - 2 milyon liraya alınan CD’lerdeki oyunlar en azından o dönemde yine belirli bir çizgideydi. Hiç olmazsa gümüş CD’lere basılmış ürünler daha yaygındı. CD Writer’ların yaygınlaşması ile tezgâh altında yeşil CD’lere basılıp, üç kuruşluk yazıcılarda neredeyse 3. kalite hamurdan kâğıtlara basılan CD kapakları da kopya oyunların gitgide daha düşük seviyedeki tedarik gruplarının eline düştüğünün işaretiydi.

Bu kopya oyunlar, sistemi bir şekilde bypass eden elektronik devrelerin ki buna kopya oyun piyasasında chip (çip) denir, sisteme takılması ile oynanabiliyordu. O dönemde konsollarda yazılım ile sistemin hack edilebilmesi pek mümkün değildi. Nitekim Playstation 2’de de böyle oldu. Önce farklı bir aldatma sistemi ile konsola takılan çip(!) sayesinde kopya oynarken daha sonra gelişmiş çiplerin ortaya çıkması ile direk oyunları çalıştırabilmemiz mümkün olabildi. Ki sadece oyun oynamakla da kalmadık aynı zamanda oyun dışında divx filmleri izleyip mp3 formatındaki müzikleri de sistemlerimizde dinlemek mümkün olabildi. O dönemde piyasaya çıkan Xbox’ın tam bir multimedya alet olabilmesi de bu çipler sayesinde mümkün olabildi.

Ardından şimdi içinde bulunduğumuz nesilde de Xbox 360, çıkışından kısa bir süre sonra yazılım yolu ile kırılabildi. DVD sürücünüze yaptırdığınız küçük bir custom firmware işlemiyle Xbox 360’ların da kopya koruma sistemi kırılabildi. Tabii önceki nesilde olduğu gibi sadece kendi başımıza oynadığımız oyunlar yoktu. Online oyun heyecanını bir defa tadan insanlar hem kopya, hem de online oynama arzuları ile Microsoft’un uyguladığı ban dalgalarında kurban oldular.