1/2

Mirror's Edge

Yalçın Yaman 3.06.2010 - 12:31
Aynaların özgürlüğe şahitlik ettiği bir dünya
Dünya’yı öyle düşünün ki, zaman bu günden ileride olsun, ama Dünya üzerindeki yaptırımların, çıkar çatışmalarının ve gereksiz baskıların artık ayyuka uzandığını hayal edin. Dünya üzerinde hiçbir kişisel hakkınız özeliniz diye tabir edilen bir şeyin olmadığını, arkadaşınıza açtığınız telefonun, yolladığınız e-postanın veya mektubun denetlendiği ve buna karşı gelenlerin tamamı ile etkisizleştirildiği bir Dünya. Bu aslında hikayenin sadece ufak kısmı, gerisini daha fazla açık etmiyorum ki, zaten oyundaki birçok insana anlamsız gelen atlamaların, kaçışların konusunun buraya dayanmasını bu ufacık dörtlükten anlayabileceğinizi düşünüyorum.

Mirror’s Edge ilk açıklandığında daha çok grafikleri ve oynanışındaki farklılık ile ön plana çıkmıştı. Birçok oyuncu yapım için değişik oynanış, güzel grafikler diye düşünüp, “Ama neden kaçıyoruz?” sorusuna cevap aramaya çalıştı ve bulduğu cevaplar karşısında artık konuya bağlı bir fan kitlesi oluşmuştu. Oyunu sevenler sevmeyenler tartışa dursun, PS3 ve X360 sistemlerine demosu geldi.

DICE (EA Digital Illusions CE) ve EA çıkarttıkları işler olarak tabii ki tartışılmazlar, ama özellikle DICE’nin multiplayer deneyimlerinden sonra, ciddi anlamda senaryo bağımlılığı ile ilk deneyimi olacak olan Mirror’s Edge şansa bırakılmamalıydı. Yapımcılar da usta yazar Rhianna Pratchett kaleminden çıkan bir konuyu alıp, oyunu üzerine inşa ettiler.
Sonuç olarak Faith adındaki karakteri oyun boyunca yönetirken videoların ve resimlerin gördüğünüz her şeyin birebir olarak, sizin kontrolünüzde yapılacağı bir yapımın ortaya çıktığı gerçek.

Güzel Runner olmak zor iş!

Mirror’s Edge’de baskıcı politika ve yönetim şekline karşı gelenlerin kurduğu “Runner” adlı grubun üyesi olarak bir nevi isyancıları temsil ediyoruz. Demo ise işe ilk defa başlıyormuş gibi değil de, sanki daha önceden bu işin içindeymişiz tekrardan geri dönmüşüz havası veriyor. Birkaç alıştırma hareketi ile size temel fonksiyonlar öğretiliyor ve sonrasında gitmeniz gereken nokta telsiz konuşmaları ile size anlatılıyor. Dakika bir gol bir misali olaylar gelişmeye başlıyor.

Demoda size daha işler tam anlamı ile öğretilmeden, polislerin peşinize takılması onlardan kaçmaya çalışmak ve zorda kaldığınızda dövüşmek seçenek değil bir zorunluluk olarak sunuluyor. Bu birçok oyuncunun canını sıkabilecek bir durum. Oyundaki dövüş sistemi; öğrendiğimiz kısıtlı hareketler içinde sağlı sollu yumruk darbeleri, bir polisin ya da düşmanın elinden silahını almak ve bunları ona karşı kullanmak çeşitli tekmeler atmak, tüm bu varyasyonları çok kalabalık ve zorda kalınan durumlarda ağır çekimde yapabilme yetisi üzerine kurulu.