1/2

Neverwinter Nights

Melih Özkan 3.06.2010 - 12:31
Multiplayer Rpg' lerde çığır açacak oyunun çıkmasına çok kısa bir süre kala...
Hikaye :
Karanlığın içinde siluetleri seçilemeyen dört savaşçı, aralarında birazdan çıkartacakları şenlik hakkında konuşuyorlardı. Diğer grup üyelerine göre daha iri olan ve sarı uzun saçlarını arkasında toplamış olan savaşçı büyük baltasını iki eli arasında kavrarken grubun hırsızına baktı. "Kapıyı aç gerisi kolay ufaklık" dedi, alaycı fakat sevecen bir tavırla. Ellerini iri kıyım savaşçının göremeyeceği bir hızla hareketlendirip kemerinden gerekli aletleri çıkarırken hoşnutsuzluğunu kaba bir üslupla dile getirdi genç hobbit. Savaşçı buçukluğu kızdırmış yani amacına ulaşmıştı.Onu tanıyan herkes gibi o da bu sevimli hobbiti severdi. İçinden bu ufaklığın canlı kalması için dua etti ve grubun diğer elemanlarına baktı. Önce kızıl saçları hafif rüzgarla yüzünün önünde uçuşan genç elf kadınına baktı. Bir eliyle okunu, diğer eliyle kocasının yaralı bacağını tutuyordu. Adamın esmer tenine şefkatle dokundu ve kulağına adamı rahatlattığı belli olan bir şeyler fısıldadı. İri kıyım savaşçı diğer ikisine bu kez garipseyerek baktı. Daha rahibin önünde evlilik yeminlerini ettikleri bir haftayı bulmamıştı fakat şimdiden birbirlerine sanki tek bir parçaymışçasına kenetlenmişlerdi. İçinden tekrar dua etti. Fakat bu kez unuttuğu kendi ve sonra da bu iki sevgili için. 

Karanlığın içinden sessiz adımlarla önce genç hobbit yaklaştı ana kapıya. O yaklaşırken genç kadın yayını gerdi ve okunu yayından bıraktı. İlk attığı ok hedefini daha bulmamışken ikinci oku elf çevikliği ile yayın ağzına sürmüştü bile. Kapının önündeki iki nöbetçi boğazlarına saplanan okla yere düşerken, hobbit geniş ağızlığı kapıları açmaya başladı. Kapının üzerinde ki iki kilitte kolaylıkla açılmıştı. Hatta fazla kolay. Geniş ağızlı kapılar ardına dek açıldığında bu işin olması gerekenden daha kolay bir hal almasında ki laneti şimdi hayıflanmalarla anlamıştı genç hobbit. Kapının arkasında duran iblisleri, şeytanları, ve iskelet savaşçıları gördü korkudan nutku tutularak. Elinde ki maymuncuğu istem dışı yere düşürerek gerisin geri koşmaya başladı. Düşmanın iblisleri de ona doğru...

Çarpışma korkunçtu. Elf kadını ırkının verdiği uzak mesafeleri görme yeteneğini kullanarak bu küçük bir cehennem ordusu büyüklüğündeki grubu kapı açılır açılmaz görmüş ve yayına iki ok sürmüştü. Bunu gören iki savaşçı da kılıçlarını çekmiş hazır bekliyorlardı. Elf kadının kocası olan siyah saçlı savaşçı başının dönmeye başladığını hissetti. Öğle güneşinde yaptıkları savaşta bacağında açılan yara onu yavaşça öldürüyordu. Tanrısının yanına bir kaç iblis başı ile gitmek isteyen savaşçı bu amaçla kendini toparlamaya çalışsa da ilk düşman saldırısını savuştururken oldukça zorlandı. İri kıyım dostunun arkasında elf kadınının önünde durarak en azından varlığının bir işe yaramasını umdu. Öyle de oldu...

Savaşçının yaralı bedenine bir ok isabet etti. Buna neredeyse sevindi çünkü amacı karısının önünde durup canlı bir duvar oluşturmaktı. Düşman hızla yaklaşırken grubun asıl hedefi olan kara cüppeli rahip iblislerinin ardından büyülü sözler söyleyerek kendini belli etmişti. Sesi ormanın derinliklerindeki her çeşit canlıyı rahatsız etmiş ve onların birbirlerine karışan sesleri ile şenliğe katılmasını sağlamıştı. Rahip sözlerini bitirdiğinde geniş bir kuyu ağzı büyüklüğündeki bir ateş topu grubun tam ortasına düştü. Genç hobbit hemen öldü. Uzun sarı saçlı savaşçı yanarak ve dayanılmaz acılar içerisinde çıldırdı ve ölmeden birkaç iblis başı aldı. Bu ne acılarını dindirdi ne de yaşam süresini uzattı. Elf kadını yerde hareketsiz yatıyor fakat hala nefes alıyordu. Kadının eşi gözyaşları ve belirsiz bir delilik ile kadının yanına koştu. Önce elf dilinde daha sonra ise ortak lisanda onu sevdiğini haykırdı. Kadının gözünden damlayan tek damla yaş ile birlikte bedeninden ruhunun da ayrılmasına engel olamadı. Adam önce ağladı, sonra gözleri anlamsızlığa büründü ve aklı deliliğin esiri oldu. Ayağa kaktı. Bir eline kılıç diğer eline ise savaş baltasını alıp tanrısına onları diğer dünya da birleştirmesi için yalvardı ve ölmüş babasının adıyla beraberinde götürebileceği kadar iblisi de götürerek ruhunu gökyüzüne bıraktı...


Aynı anda bilgisayarının başında oturan İstanbul' lu genç ekrana bir mesaj yazdı.
"Bu sefer daha adil davranacağına söz vermiştin" dedi. Oyun yöneticisi (DM) cevap yazdı. "Benim oyunlarım zordur genç savaşçı" dedi alaycı bir üslupla. Ülkenin dört bir yanından grubu oluşturan gençlerde bu inanılmaz zorlukta ki oyun için oyun yöneticisine kızgınlıklarını bildirdiler. Sonra savaşçının elf ırkından gelen karısını oynayan İzmir' li genç kız söze karıştı "Ne olursa olsun oyun çok güzeldi. Teşekkürler". Bu takdir değeri taşıyan mesajı gören ve Kocaeli şehrinden oyunu hazırlayıp internetteki arkadaşları ile paylaşan oyun yöneticisi kıza "Oyunu beğendiğine sevindim. Bir kaç hafta sonrası için yeni bir oyun hazırlayacağım. Hepinize oyunun zamanını e-mail ile bildireceğim. Haftaya görüşürüz arkadaşlar" dedi ve yeni oyunu için farklı bir senaryo düşünmek amacıyla sıcak bir bardak çay doldurup klavyenin başına geçti. 

Üç hafta kadar sonra Antalya ve Ankara' dan katılan iki yeni oyuncu ile grup altı kişi olmuş ve oyun yöneticisinin uzun uğraşlar fakat keyif ile hazırladığı yeni oyununu oynamak için birbirlerine şans dileyip rollerine büründüler...