1/2

Oyun Akademisi #15

Mert Günhan 11.03.2013 - 18:40
Turist gittim 90'lara
Oyunlar gerçekten enteresan. Oyunun içinde karaktere girmek, oyunun içinde oyunun bir parçası olmak. Bütün bunlar oyunu oyun kılan en önemli elementlerden birisi. Peki ama hikayeyi yaşanılır kılanlar nelerdir? Maceranın devam etmesi için ne kadar ileri gidebilirsiniz? İşte bu soruları sorduğumda kendime beklenmedik cevaplar içerisinde buldum kendimi.

“Single Player Oyunculuk ölüyor mu?” tartışmalarının alıp başını gittiği bu zamanlar, gerçekten enteresan zamanlar. Bir yanda oyunların sosyal olması gerektiğini vurgulayan yeni jenerasyon, diğer yandan 3 milyon dolara depar atan Torment: Tides of Numenera gerçeği.

Peki ama kaç türlü oyuncu var? 3 milyon dolara koşan Kickstarter’ı destekleyen kitle mi haklı yoksa “Gelecek multiplayer” diyen kitle mi? Belki hiçbiri haklı değildir, belki oyunları türlere, indirilebilir içeriklere, hikayelere,karakterlere ve tarzlara ayırırken bir takım şeyleri eksik bıraktık, belki önemli olması gereken şeyler zamanla önemini kaybetti, peki ama bunlar ne? Şu anda oynadığımız pek az oyundan keyif alıyorsak bunun altında ne gibi nedenler yatıyor?

Oyun Akademisi #15
Ben 90’ları aktif olarak yaşayan jenerasyondanım. Benim için o zamanlar “oyun” denilen şey saklambaç ile başlayıp Monopoly ile devam eden ve Super Nintendo’da Mario oynamakla biten bir kavramdı. PC oyuncusundan önce konsol oyuncusuydum, elime adam gibi bir PC geçtiğinde sene 1995 idi. O dönemler PC oyun sektörünü bırakın, oyunları edinme kavramı bile çok garipti. Arkadaşlarınız bir kaynak bulurlarsa o kaynaktan satın alma imkanınız vardı her zaman fakat orijinal oyun kavramı bizim ülkemize oldukça geç geldiği için, benim yaşımdakilerin hatırlayacağı “orjinalden farksız kopya” oyunlar almış başını gidiyordu.

Bütün bunlar yeni bir dünya idi o dönemin bilgisayar oyunları ile yeni tanışmış nesli için. Jedi Knight: Dark Forces II’yi ilk oynadığım vakit o grafiklerin ve üç boyutlu dünyanın bana ne kadar muhteşem geldiğini asla unutmuyorum. Üç boyut olayı muazzamdı, bambaşkaydı. O kadar heyecanlandırıcıydı ki bunun ötesini düşünmüyordunuz bile. Oyun teknolojisi 3D oyunların gelmesi ile gerçek anlamda tavan yapmıştı bizlerin gözünde.

Oyun Akademisi #15
Eskiden bölümlerin nasıl geçildiğini, oyunların ne kadar zor olduğunu, grafiklerin ne kadar güzel olduğunu konuşurken artık hikayenin ne kadar derin bir şekilde insanı alıp götürdüğünü, hikaye içerisine gömülü olan sürprizlerin oynarken ne kadar şaşırttığını konuşuyorduk. “Text Adventure” nesli olmayan bizler için, birden bire oyunların hikayeleri ve atmosferi oldukça önemli olmuştu.

90’ların sonuna yaklaştıkça tabii hikaye yanına pek çok şey eklendi. Artık seçici olabilme imkanımız vardı, pek çok konuda yavaş yavaş oyun dünyası kendisini geliştiriyordu. Hikaye bizim için türlere ayrılmıştı, bilimkurgu oyunları, aksiyon oyunları, fantastik dünyalar ve daha pek çok şey farklı kitlelere hitap ediyordu fakat herkes aynı ortak paydayı buluşma noktası olarak kullanıyordu; eğlence.