Wolfenstein 3D
Nazi Almanya’sına farklı bir bakış açısı getiren Wolfenstein, Hitler ve
profesörlerinin yürüttüğü ilginç deneylerin sonuçlarını ekranlarımıza taşımıştı.
Biz de William "B.J." Blazkowicz isimli Amerikalı bir ajanı kontrol ediyor ve
deneyleri sonlandırmak için mücadele veriyorduk. Mücadele esnasında yara
aldığımızda sağlık barımızı doldurmak için birkaç farklı seçeneğimiz oluyordu.
“Sağlık Paketleri” belirli seviyelerde sağlığımızda artışlara yardımcı oluyordu.
Bunun yanında bir de “yemek” faktörü bulunuyordu. Yeni pişmiş bir tavuk, ekmek
veya salata yiyerek de sağlığımızı düzeltebiliyorduk.
Call of Cthulhu
Lovecraft hikâyelerinden esinlenilerek hazırlanan Call of Cthulhu, gerilim
duygusunu iyi yansıtabilmesinin yanı sıra her zaman merak uyandıran yapısıyla da
oyuncuları ekran karşısına çivilemeyi başarabiliyordu. Tabii ki oynanışın
hızlanması veya yavaşlamasına en önemli etkenlerden bir tanesi de sağlık
sistemiydi. Eğer yara alırsak, bunun etkisini sadece görsel bir ibare olarak
değil, oynanışsal olarak da görebiliyorduk. Eğer yüksek bir yerden atlarsak,
ayağımız incinebiliyor ve bu da yavaş hareket etmemize neden oluyordu. Eğer
vurulursak kan kaybediyorduk ve kısa sürede müdahale etmezsek ölebiliyorduk.
Oyunun sunduğu ara yüz, vücudumuzun hasarlı noktalarını gösteriyor ve oraya
pansuman yapabilmemize imkân tanıyordu.
Halo
Master Chief, her ne kadar geliştirilmiş süper bir asker olsa da, onun da enerji
seviyesinde düşüşler oluyordu. Devasa Halo evreni, bünyesinde o kadar çok sır
barındırıyordu ki, tüm bunları öğrenebilmek için hayatta kalmak ve savaşmak
şarttı. Ana karakterimizin sahip olduğu kostüm, haliyle gelişmiş özelliklerle
donatılmıştı. Bunlardan en önemlisini, “kendini yenileyebilir zırh sistemi”
oluşturuyordu. Yani çatışma esnasında giysiniz kurşunlara isabet olduğunda,
kenara çekilip biraz bekleyince zırh barınız tekrar dolmaya başlıyordu. Bu
sistem, oyuncuların sağlık paketi arama derdini ortadan kaldırmış ve hızlı
oynanışa imkân tanımıştı.