1/5

Oyunlardan Hafızamıza Kazınan Anlar

Erman Demirci 3.06.2010 - 12:31
Oyunlardan Hafızamıza Kazınan Anlar
Bilgisayar oyunlarının iyice kendini geliştirdiği ve bize “vay anasına sayın seyirciler, nereden nereye” dedirttiği zamanlardayız. Eskiden sadece zaman öldürmenin bir alternatifi olarak görürken oyunları, artık profesyonel turnuvalar düzenleyerek hediyeler dağıtıyoruz. Bir yandan da “bilgisayar oyunları zekâyı köreltir” veya “bilgisayar yüzünden çocuğum ders çalışmıyor” tarzı ağlamaların arasında da debeleniyoruz. Son zamanlarda muhabbeti geçen bazı online oyun yasaklamalarına -at gözlüğü tabanlı karar alma yeteneğine örnek- bakarak, ne kadar acınası olabileceğimizi görüyoruz. Bu beni sinirlendiriyor ve bir o kadar üzüyor. Birini seçmem gerekiyorsa, sinirlendiriyor. Eğer gerçekten çocuğun bilgisayar başında günde 8 saat oturuyorsa önce anne-babaların oturup düşünmesi gerekir ben çocuk yetiştirmeyi biliyor muyum diye, ikincisi eğer bir olayı kötü görmek istersek o kadar çok bakış açısı yaratabiliriz ki aklınız almaz. Tıpkı içerik zenginliği hakkında fikri bile olmayan birinin bir kitaba bakıp “bunları niye okuyorsunuz, zaman kaybı” demesi gibi. O yüzden karar verdim ki; oyunlara karşı bu kadar güçlü bir muhalif kitleye yanıt olarak oyunların bizden aldıklarını değil bize kattıklarını, bize unutturamadıklarını, bazen da kafamızda bir ampulü yakarak hayatımızda doğru yolu bulmamızı bile sağladıklarını anlatacağım.

Çok zor bir seçim olduğunu baştan söylemek istiyorum. Elimden geldiğince objektif olmamın yanı sıra, elimden gelemeyecek ölçüde de öznel olacağım maalesef. Mümkün mertebe her türe de değinmeye çalışacağım (FPS, RTS, Advanture…). Eminim ki, bu yazı yayımlandıktan sonra aklıma başka şeyler gelecek ve “lanet olsun bunları nasıl unuttum” diyeceğim. Bana kalsa bu liste biraz daha değişik olabilirdi, kimi yerde çoğunuzun adını bile duymadığı şaheserlerden alıntı yapabilirdim, ama yapmayacağım. Bu liste olabildiğince herkesin genel olarak tanıdığı oyunlardan oluşacak. Bununla birlikte bu benim listem, katılıp katılmayacağınız konular kesinlikle olacaktır. Mesela Monkey Island gibi bir oyundan kim bilir kimin aklında neler kalmıştır veya Oblivion gibi bir oyundan ne gibi hatıralar çıkar. Lâkin listemde hepinizin kalbine dokunacak oyun anları bulacaksınız, emin olduğum bir diğer konu da bu. Neyse demin iki tane oyundan bahsettik madem 18. numaradan devam edelim. Son bir not, Spoiler çok fazla (e doğal olarak) dikkat edin. Keyifli okumalar, geri sayım başlasın…

Oyunlardan Hafızamıza Kazınan Anlar

#18 - Prince of Persia 4’ün sonu:
Şu an filminden geldiğim için aklıma ilk gelen bu sanırım, o yüzden bununla başlıyorum. Bulmacaya ve akrobasiye alıştıktan sonra dördüncü oyun bize daha çok masal gibi gelmişti. Kafamızı yormamış ama gözümüzü ve ruhumuzu dinlendirmişti bu oyun. İlk saniyeden beri esrarengiz bir anlaşma yapmışçasına bizi kabullenen büyülü prensesimiz Elika, oyun boyunca bin bir kötülükten yakamızı kurtarmış, her düştüğümüzde elimizden tutup yukarı çekmişti. Karanlık güçleri hapseden kutsal ağacı koruma pahasına hayatını feda etmişti. Nasıl olur da koruyucu meleğimin ölmesini kabullenebilirdim? Yapılacak bir şeyler olmalıydı. Oyun sona ermişti ve kollarımın arasında ölmüş bedenine eşlik eden Credits de akıp bitmişti ekrandan. Yine de yapılacak bir şeyler aramıştım. Yavaş yavaş yürüyerek Elika’yı sunağa koymuş, inat edip oyun boyunca diriltmeye çalıştığım her şeyi kafamdan silerek dört hayat ağacını kesmiştim. Ve oyun bitse de inatçı kişilikler için alternatif oluşturan bu sonda, dünyaya yayılacak kötülüğü kabullenmek ile sevmeye başladığım kadın arasında çok da zor olmayan bir seçim yapmıştım. Kadınımı seçmiştim.