Pitfall denilince hemen her oyuncunun aklına Atari 2600 zamanındaki ünlü
platform oyunu gelir. Ekran ekran ilerlenen, uçurumlardan atlanan, Tarzan gibi
iplerde sallanılan, zehirli akreplerden ve aslanlardan kaçılan, konsolun ve
hayal gücümüzün el verdiği ölçüde ormanda kaybolan bir maceraperesti
canlandırdığımız bir oyundu. Uzun süre oynamama rağmen ne sonunu görebilmiştim
ne de bitip bitmediğini biliyordum. Yine de hafızalardan silinmeyen önemli
oyunlardan biri idi Pitfall. Daha sonraları Commodore 64’e de bir versiyonu
çıksa da gelişen oyun standartları arasında yer alacak kalitede değildi artık.
Uzun zaman sonra SEGA Mega Drive’da rastlamıştım Pitfall’a. Elbette grafikleri
ve oynanışı epey değişmişti. Hatta bana sorarsanız oyunla nerede ise hiç alakası
yoktu. MegaDrive’ın meşhur platform oyunlarından biri olmuştu. Özellikle
animasyonları ile ilgi çekmişti oyun ancak oynayana bir sürpriz de sunuyordu.
Eğer bölümler arasındaki gizli geçitleri bulabilirseniz sizi Atari 2600’deki o
eski oyuna ışınlıyor tek hak vererek nostaljik oyunu bir kez daha yaşamanızı
sağlıyordu. Aslında bu bonus bölümü insanlara bir şeyi daha iyi anlatıyordu;
nostaljik oyular asla ölmeyecek, oyuncuların hep kalbinde olacaktır.
Pitfall klasikleri bu oyunda buluşuyor.
Pitfall: The Lost Expedition, bahsi geçen nostaljik oyunun günümüze uyarlanan, 3
boyutlu platform adventure oyunları arasında yer bulmaya çalışan ve cıvıl cıvıl
grafikleri espri dolu karakteri ile sempatik görünmeye çalışan bir oyun. Pitfall
Harry, sadece macera olsun diye ormanlardaki zorluklarla mücadele eden kimliği
bir kenara bırakmış bu sefer bir amaç için ilerliyor. Oyunun başında araştırma
yapmak için Mayalar’ın tapınaklarını ziyaret etmek isterken, bindiği uçak arıza
yapıyor. Birazdan düşeceği anlaşılan uçakta sayısı az olan paraşütlerle herkes
atlarken pilot ve Harry çakılıyorlar ancak hiçbir şey olmuyor kendilerine. Şimdi
Harry’nin yapması gereken diğer yolcuları ve özellikle de sarı saçlı bayanı
bulmak ve bu kayıp ormandan kurtulmak.
Pitfall, tipik platform oyunlarından biri aslında. Çukurlardan zıpla, iplerde
sallan, platformdan platforma ulaş ve bir sonraki bölüme geç. Yalnız bu sıradan
olayları eski Pitfall oyununun detayları ile süsleyince farklı atmosfer oluşmuş
oyunda. Mesela yerde açılıp kapanan delikler, dişlerle süslenip
sempatikleştirilmiş, karşılaşacağınız her düşman ise şakalaşan arkadaş edası ile
dövüşünce oyuna şirinlik havası sahip olmuş. Genel yapısı itibari ile fazla
renkli ve şirin gözüken oyun elbette daha küçük oyunculara hitap ediyor.
Özellikle de hiç bir zaman ölmemek ve sürekli kaldığınız yerden devam ediyor
olmanız, küçük kardeşinize gönül rahatlığı ile oynatmanızı sağlıyor.
Ormanda gizlenen heykeller itina ile bulunur.
Detaylara inersek, platform ve adventure oyunlarında sık karşımıza çıkan
sistemin Pitfall’da da yer aldığını görüyoruz. Oyun pek çok bölümden oluşuyor ve
birbirlerine çeşitli engellerle bağlı durumdalar. Her engeli aşmak için önce
bazı görevleri yerine getirmeniz gerekiyor. Örnek vermek gerekirse; ilk haritada
5 farklı bölüme giden engel var. Bunlardan ilkini geçebilmek için; yüksek
zıplama tekniğini kazanmamız, bir diğerine ulaşmak için; taş atan silahımızı
almamız gerek. Başka bir aşamayı geçmek için ise çevredeki insanları kurtarıp
onlardan gerekli materyalleri almamız gerek. Karışık görünse de aslında her şey
kendiliğinden gelişiyor. Sizin yapmanız gereken sürekli platformdan platforma
atlamak ve engelleri bir bir aşmak.