1/2

Prince of Persia: The Forgotten Sands

Mahmut Saral 15.06.2010 - 13:31
Sarı üzerine gri. Kuma karşı demir. Prense karşı vezir.
Platformlar PC, PlayStation 3, XBox 360, Wii
Prince of Persia: The Forgotten Sands
  • Yapımcı - Yayıncı Ubisoft Montreal - Ubisoft
  • Çoklu Oyuncu: Yok
  • Oyun Türü: Aksiyon
Merlin Puanı 72
2 Kişi Oyladı
Okur Ortalaması%62
Artılar Eski tarza geri dönmüş, gelişim ağacı
Eksiler Kötü grafikler, kolay oyun yapısı, akılda kalıcı bir yeniliği yok
Kızgın kumların üzerinde yükselen ihtişamlı yapılar, güzel bir prenses, güçlü bir prens ve savaşma hırsıyla donatılmış askerler… Bunlar, Prince of Persia'nın özünde var olan en önemli unsurlardan. Ne var ki bir eşeğin peşine düşmüşken, tesadüf eseri yaşam ağacının koruyucusuyla karşılan son prensimiz, bildiğimiz kahramanı alıp götürmüş, yerine daha basit, mizahi yönleri fazlasıyla ağır basan ve ölmek nedir bilmeyen bir karakteri getirmişti. Kullanılan bu yeni konsept, benim hoşuma gitmiş olmasına rağmen, çoğu yönden başarılı değildi; en temel nokta olarak çok basit bir oynanışa sahipti. Peki, bundan sonra ne olacaktı?

2008 yılında çıkan Prince of Persia, yapımcıların deyimiyle "yeni bir başlangıçtı ve önceki serilerle alakası yoktu." Puan ortalaması olarak 80'in üzerini tutturmasına rağmen, yine de yüzleri güldürmeyi başaramadı. Bu da Ubisoft'u eski malzemeler üzerinde yoğunlaşmaya geri itti. The Forgotten Sands, ilk ve ikinci prens oyunlarının arasındaki bir dönemde, hayatta kalma mücadelesini gözler önüne seriyor.

Prens, The Two Thrones'dan aşina olduğumuz kıyafetiyle atının üzerinde rüzgârı yararak ilerliyordu. "Neden bu kadar acele ediyor" demeye fırsat bırakmadan, kamera yükselmeye ve kapsadığı alan da genişlemeye başladı. Kumların üzerinde binlerce asker savaşıyor, dev top mermileriyle sarayın duvarları dövülüyordu. Kısa süre animasyon videonun ardından kontrolü ele alıyoruz ve eski tarza dönüş yaptığımızı anlıyoruz, "ama sanki fazla benzer oldu bu oyun."

Prince of Persia: The Forgotten Sands


Rutin işlere geri dönüş

Önce birkaç düşman pataklama, ardından duvardan yürüme, sonrasında zıplama ve en nihayetinde de kılıç kullanarak aşağıya doğru inişe geçme. İşte ilk yapacaklarımız ve oyunun temelini oluşturan unsurlar. Bulmacalar da geri dönmüş. Bazen çok basit, bazen de üzerinde durup düşünmeniz gereken parçalar var. Tabii ki bunlara bazı eklemeler de var; gelişim ağacı gibi. Şimdi biraz detaya inelim.

Düşmanlarımız ilk etapta güçsüzler. Bölüm geçtikçe daha güçlüleriyle de karşılaşıyoruz. Dövüş animasyonları pek şık değil. Estetik yoksunu saldırılar, bazen değişen kamera açılarıyla göze hoş gelebiliyor, ancak sonrası yok. Düşmanların üzerinden sanki bir metale vuruyor gibi kıvılcımlar çıkıyor. Kan kullanılmamış ki, oyunun şiddet seviyesinde bir nebze kırpılmaya gidilmek istenmiş olabilir. Boss dövüşleri, haliyle daha görkemli. Kimisi çok hızlı hareket eden, kimisi ise sabit bir noktada kalarak uzluvlarını devreye sokan canlılar. Hepsinin kolay bir öldürme yöntemi var. Tabii ki bu türden başka oyunlar da oynadıysanız, bu tip yöntemleri öğrenmeniz çok kolay olacaktır. Üzerinize hızla gelen bir yaratığın, aniden yan tarafa kaçarak duvara çarpmasını sağlayabilir, sersemlediği sırada da saldırarak hakkından gelebilirsiniz örneğin.

Tabii ki yaptıklarımız bize gelişim puanları olarak geri dönüyor. Bunları kullanmak istediğimizde; sağlık barımızı artırabilir, yeni vuruş teknikleri elde edebilir veya özel güçlerden birine sahip olabiliriz. Dövüş esnasında her tür yardıma ihtiyacımız var. Örnek vermemiz gerekirse; kayadan bir kola sahip olabiliyoruz.