Orijinal ve kopya tartışmasına başka bir pencereden bakış...
Giriş
Hepinize merhabalar. “PRIVATE CORNER” başlıklı köşemde, aynı bir köşe yazarı
gibi, her türden yazı ile karşınıza çıkabilir, sizlerle uzun uzun o konu
hakkındaki fikirlerimi paylaşabilirim. Sizlerin de bana soracağınız, benimle
paylaşacağınız olaylar varsa veya aklınıza irdelemek için güzel bir fikir
gelirse, benimle iletişime geçmekten çekinmeyin. Unutmayın, bu site sizin ve bir
şeyler yapıyorsak sizlerle yapıyoruz. Ayrıca her yazıda numaralandırma
yapacağım. “Private Corner” 1,2… diye. 100. sayımda çok güzel fikirlerim var,
şimdilik bu kadar laf yeter diyorum. Bakalım bu yazıda neye değinmişiz?
Orijinal & Kopya
Oyunculuk tarihi için, yıllardır süregelen en önemli olaylardan birisi de;
Orijinal veya kopya oyun satın alma olayı.
Aslında biraz derine inmek lazım. Öncelikle şunu bilmeliyiz ki; oyun oynamak bir
lükstür. Yemek yemeden yaşayamazsın, nefes almadan yaşayamazsın, fakat oyun
oynamadan yaşayabilirsin.
Bilgisayarı için gözünü kırpmadan milyarlar harcayan ve cidden zengin olan
topluluğun, kopya oyun alması skandaldır.
Kopya oyun, hırsızlık demek. Bunun daha öte bir açıklaması yok. Siz uğraşıp bir
şey yapın, kitap yazın. Sonra biri onu kopyalasın ve satsın. Senin geceni
gündüzüne katarak yaptığın olayı bir anda yok etsin. Hepsinden ötesi, parayı
kendi cebine indirsin. Aslında dediğim olayda saklı her şey. Kendinizi
yapımcının yerine koyarsanız, beni daha da iyi anlarsınız.
Ne diyorlar? Orijinal oyun pahalı… Ama gidin Amerika’ya. Orada bayağı ucuz.
Neden dersiniz? Çoğu oyunu kendileri yapıyorlar zaten, herhalde kendi ülkelerine
ucuza satacaklar değil mi? Tabii ki değil. İşin aslı şu ki, Türkiye iyi bir oyun
pazarı değil. Türkiye oyun oynamıyor mu? Oynuyor. Ama üretmeden tüketmeye o
kadar alışmışız ki, durumu yetsin yetmesin, herkes korsan oyun alıyor.
Tabii ki, bilinçli olan ve orijinal oyun alan bir topluluk da söz konusu. Onlar
sözlerimden soyutlanmış durumdalar. Lütfen yanlış anlaşılmasın. Ve de durumu
yetmeyenler…
Biraz açalım “durumu yetmeme” olayını. Zar zor para birleştirip PlayStation 2
aldınız diyelim. Fiyatı yaklaşık 160 YTL’yi bulan ve PlayStation 2’nin yarı
fiyatında olan oyunları almak çok da kolay olmasa gerek. Hayır, demem ben, madem
aldın konsolu, bana parasızlıktan bahsetme diye… Eğer oyun hayatının anlamıysa,
elbette ara sıra zorunlu olarak alacaksın, ama onun da bir düzeni var.
Mesela ben, Football Manager (eski CM) serisini, Splinter Cell serisini ve eski
klasikleri (Hugo gibi) muhakkak orijinal alırım. Bir de şu var. “Param var, ama
oyun, çok çirkin de olabilir. Nasıl inanıp ta, orijinal alacağım ki?”
Orijinal oyun ile korsan oyun arasında çok ciddi bir fiyat farkı var. Bu tür
gereksiz bahanelerin arkasına saklanmak aslında çok komik. Demo’sunu indirirsin.
Hakkında bilgi sahibi olursun, öyle alırsın.
Aslında herkes bu mantıkta olmalı. Her oyuncu yılda 1 tane bile orijinal lsa, bu
kadar büyük oyun pazarı potansiyeli olan ülkede, emin olun her şey çok daha
güzel olur. Çeşitlilik daha da artar, Avrupa bizi de görür.
Bu olay herşeyde aynı. Az önce dediğim kitap örneği olsun, albümler olsun…
Mesela benim PC’mde neredeyse 200 Türkçe Rap var. Ama aynı şekilde Fuchs, Sagopa
Kajmer, Ceza, Erci-E, Nefret, Karakan… hepsinin de tüm orijinal albümleri var.
Mp3’leri, sadece PP başında rahat dinleyebileyim diye indiriyorum.
Hayattaki basit kural unutulmamalı. Eğer kaliteli hizmet istiyorsan, bedelini
vereceksin. Yaşam zor, herşeyi beleşe beklemek, sizi ileride üzebilir…
Umarım yazdıklarım, sizi biraz olsun etkilemiştir. Emeğe saygı, bizim yapmak
zorunda olduğumuz bir şey. Hepinize iyi oyunlar…