Denizlerin karanlık efendileri yeniden geri döndüler
Denizaltılara karşı her zaman bir ilgim olmuştur. Gerçekten harika
aletlerdir. Savaş için, araştırma için, kurtarmak için birçok amaç uğrunda
kullanılabilirler. Okyanusun derinliklerine inenlerden, nükleer enerjiyle
çalışanlar birçok çeşidi vardır. Yeri gelir uzaktaki bir hedefe su altından
roket dahi atarlar, yeri gelir bilimsel araştırmalar için yol açıcı olurlar.
Tanklarla beraber sevdiğim en güzel aletlerdir denizaltılar. Ama içlerinde her
zaman ilgi noktam olanlar, belli bir dönemde belli bir tarihte vardı. Atlantik
okyanusunun karanlık engin sularında yol alır, oldukça korkulurdu. Evet,
aklınızda ilk şık belirmiştir yani “U-Boot”. U-Boot’lara bu kadar yakın olmamın
iki ana noktası vardır. Birincisi denizaltılara olan genel ilgim, ikincisi ise
beni oldukça derinden etkileyen “Das Boot” filmi. Hatta Das Boot bana göre şuana
kadar çevrilmiş en iyi denizaltı filmidir. 2. Dünya Savaşı’nda bir Alman U-Boot’nun
başından geçenleri, neler çektiklerini anlatmıştır. Bulursanız kesinlikle
izleyin. Beni oldukça derinden etkilemişti. Bunların üstüne tabii ki alanında
oldukça iyi bir seri olan Silent Hunter gelirse, hiç kaçırmam direk oynarım.
Efsane seri
Uzun süredir gönlümde oldukça geniş yer bulan Silent Hunter serisi, benim en
favorilerim arasındadır. Birincisiyle güzel bir giriş yapan seri, ikinci
oyunuyla çıtayı yükseltmişti. Geliştirilen grafikleriyle göz doldurmuştu. Ama
bana göre serinin en iyisi olan Silent Hunter 3’le beraber ciddi anlamda zirveye
ulaşmıştı. U-Boot’lara olan düşkünlüğüm yüzüne Silent Hunter 3’le oldukça haşır
neşir olmuştum. Oyun ilk çıktığında hataları vardı. Ama zamanla bunlar
kapatılmıştı. En sevdiğim yanı ise SH (Silent Hunter) serisinin editör
desteğiydi. Bu editörle farklı görevler yapmak mümkün oluyordu ki, özellikle
www.subsim.com adresinden çekilebilen modlarla oyun şekilleniyordu.
Özellikle konvoylara yapılan saldırıları hiç unutamam. Saatler boyunca
Multiplayer’dan başka oyuncularla beraber konvoy saldırısı düzenlediğimizi, uzun
süren bu çarpışmaları asla unutmam. Tabii ki aradan bir süre geçti ve Silent
Hunter 3’ü yedim yuttum. Benim asıl derdim yeni oyundu. Ubisoft bu konuda benim
gibi düşünenleri kırmadı ve oyunu duyurup, piyasaya da çıkardı.
Bu sefer Atlantik Okyanusu'nu, Kuzey Denizi'ni geçiyoruz. Alman cephesinden daha
uzaklara Pasifik Okyanusu’na gidiyoruz. Japonlar ve Amerikalılar arasındaki
çarpışmada başrol oynayacağız. Fakat oyunda takıldığım ilk nokta burada oldu.
Japon tarafını seçemiyoruz. Bu yüzden Japon denizaltılarıyla oynamayı unutun.
Sadece Amerikan tarafı ile oynayabiliyoruz. Amerikan tarafında dört farklı
denizaltı tipi bulunuyor, bunlar; Tambor, Gato, Salmon ve P sınıfı olarak
belirlenmiş. Şimdiden söyleyeyim, Amerikan denizaltıları U-Boot’lara göre daha
ağır kalmış. Manevra kabiliyetinde U-Boot’lar daha keskin ve daha hızlı manevra
yapıyorlardı. Ama Amerikan denizaltıları daha yavaş sanki, şahsen bana öyle
geldi.
Kolay menüler ve hatalar
Diğer Silent Hunter 3’ü oynayanlara yabacı gelmeyecek bir menü var. Gene müze
kısmı, kariyer, tek görevler, alıştırma yapma kısımları bulunuyor. Eğer seriye
yeni başladıysanız kesinlikle alıştırma kısımlarını oynayın. Denizaltının temel
komutları, kaç Knot’la (Bir deniz mili 1852 metre) gitmesi gerektiği,
manevralar, periskop derinliği, torpido saldırısı, konvoy saldırısı vs… her
türlü ayrıntıyı ilk alıştırma kısımlarında öğrenebilirsiniz.