1/2

The Last of Us (Demo İnceleme)

Mehmet Yurttaşen 4.06.2013 - 13:49
Dünyayı bu hale nasıl getirdik?
Hayatta Kalma-korku tarzı oyunlar oyun piyasasının vazgeçilmezleridir. Aynı şekilde biz oyuncuların da. Gerilimin hat safhada oluşunu benliğimizde hissederek oynamak, oyunculuğun verdiği en büyük keyiflerden bir tanesidir.

Elimizde bu türe yeni bir soluk getirebilecek hatta “çığır açacak” bir yapım var. Crash serisi ile beğenimizi toplayan ve Uncharted serisi ile gönlümüzde taht kuran Naughty Dog firması 10 Aralık 2011 tarihinde duyurusunu yaptığı The Last Of Us ile oyun piyasasına yeni bir soluk ve yeni heves getirecek. Firmanın oldukça emek harcadığı oyunun gelişimi seneler sonra ortada ve Sony’nin bu oyuna inanışı ve verdiği destek inkar edilmez.

Bildiğimiz gibi God Of War: Ascension’a sahip olanlara öncelik olarak 31 Mayıs'ta oyunun demosu, God Of War: Ascension ana menüsü üzerinden etkileşime girdi. 132 MB boyutundaki demoyu konsoluma indirdikten sonra inanılmaz bir heyecanla The Last Of Us’ın en azından demosuna ulaşabilme sevincini yaşadım.

Öncelikle belirtmemiz gereken şey, oyunumuz Türkçe altyazı ile geliyor. Buna göre seçim yapabiliyoruz. Ne yazık ki dublaj seçeneğimiz yok.

Yıkık bir hayat

Demomuz, Varoşlar ismi verilmiş bölümde; yağmurlu ve akşam saatlerinde Boston kentinin kuzeyindeki Broadway köprüsüne çıkan bir kanalizasyon kapısının dibinde başlamakta. Ana karakterimiz Joel, Tess ve Ellie ile karantina bölgesinin dışında güvenli bir yol bulmak üzere yola koyuluyoruz. Joel, her ne kadar Tess ile fikir ayrılıklarına düşse de, ikisi de birbirlerine son derece güvenmekteler. Üç karakterle birlikte güvenli bir yol arayışı ve nesne bulma hissiyle yola koyuluyoruz..

Demo başlar başlamaz, inanılmaz çevre dokusu ve sesler; kulağa ve göze çarpıyor. Ses demişken, yağmurun sesi, şimşek çakması, su şırıltısı ve diğer çevresel seslendirmeler muazzam ölçüde. Karakterlerimizin de, ses tonu, mimikleri çevreyle uyumlu bir şekilde gelişiyor.

Her taraf yıkık ve harabelerle dolu olunca binaların tekin olmayışı, ilk başta sizi biraz tedirgin etmeye sevkediyor. Oyunda kapalı mekanlarda uzaklardan gelen ürkütücü bağrışmalar ve sesler sizi oyuna bağlıyor ve gerçekten gerilim yaşatıyor. Aynı zamanda her köşeyi, her yeri araştırma hevesi içinde hareket etmenizi sağlıyor

Oyun o kadar hayatta kalma-korku üzerine bizlere sunulmuş ki, envanter sistemimizden tutun fenerimizin şarjının bitişine kadar her şey iliklerimizde hissedebileceğimiz o hayatta kalma duygusunu yaşatıyor. Kesinlikle hazır bir yerde sağlık paketi bulamıyoruz veya bir kutuya vurarak sağlık paketi çıkmıyor. Her şey gerçekçi ve hayatta kalmaya yönelik ve bizim elimizden çıkıyor. Sağlık paketi yapmak için makası bile kendimiz parçalarını bularak yapıyoruz. Bu gerçekten çok hoş olmuş.

Çantamı topladım
Envanter sistemi demişken, kısaca ona da değinelim. Envanterimizde Üretim, Beceriler ve eserler olmak üç bölüm mevcut. Üretim yerinde, yakın dövüş silahlarımızı geliştirebileceğimiz gibi, sağlık paketi ve çakı gibi bazı materyalleri yapmamız mümkün. Çakının oyunda önemli bir eleman olduğunu düşünüyorum. Çünkü üretimi, oyun sırasında gerekiyor. Bazı sıkışmış kapıları çakı sayesinde açabiliyoruz.

Aynı şekilde sargı malzemesi, alkol, paçavra gibi maddelerle sağlık paketimizi yapmamız mümkün..

Oyunda kazanabileceğimiz bir takım beceriler var. Bu becerileri geliştirerek üretim hızımızı arttırma, çakı kullanımında ustalaşmar, dinleme modu mesafesini arttırma, iyileşme hızımızı arttırma, nişan alırken silahımızın sallanmasını azaltma imkanımız var. Bu becerileri geliştirmek için tamamlayıcı adı verilen kapsülleri toplamamız gerekiyor. Demo olduğu için ben sadece 20 tane toplayabildim ve bunu da dinleme modu mesafesini geliştirmek üzere kullandım.