1/2

The Saboteur

Mahmut Saral 3.06.2010 - 12:31
Bir günde tüm hayatı değişti
Platformlar PC
The Saboteur
  • Yapımcı - Yayıncı Pandemic Studios - EA Games
  • Çoklu Oyuncu: Yok
  • Oyun Türü: Aksiyon,Aksiyon
Merlin Puanı 69
2 Kişi Oyladı
Okur Ortalaması%87
Artılar Özgür oynanış, siyah-beyaz tema, karakterimizi geliştirebiliyoruz
Eksiler Teknik hatalar çok, yapay zekâ iyi değil, Ati kartlarda sorun çıkarıyor, grafikler iyi değil
Kim olduğunuz veya ne iş yaptığınız önemli değildir. Hayat sizi öyle bir noktaya getirir ki, tüm bildiklerinizi unutur, kimliğinizi askıya alır, farklı bir bedende canlanırsınız. Düşünceleriniz sizi kontrol etmek ister, ama içinde bulunduğunuz beden, sizi içinde bulunmak istediği dünyaya doğru sürükler. Zaten her şey kötü gitmektedir, kaçmak yerine kalmak daha mantıklı. En azından zorlanmaya mecbur bırakılmazsınız...

The Saboteur ilk duyurulduğunda, farklı yapısıyla dikkat çekmeyi bilmişti. Sin City vari görselleri ve eski bir yarışçının giriştiği intikam mücadelesi, oyunun en önemli özelliklerini oluşturuyordu. Pandemic, son dönemde yaptığı başarısız çalışmalarda gündeme gelmiş bir firma. Doğal olarak bu durum neticesinde, The Saboteur için heyecan değil, endişe duygusu ağır basmaya başlamıştı. Mercenaries 2: World in Flames ve The Lord of the Rings: Conquest gibi iki başarısız ürünün ardından Pandemic, oyuncuların karşısına son kez The Saboteur ile çkıyor.

İntikam
İkinci Dünya Savaşı döneminde, Nazi işgali altında olan Fransa'da her zorluğa rağmen yaşam devam etmektedir. Sıradan bir yarışçı olan Sean, yapımda kontrol edeceğimiz karakter. Şimdiye kadar en iyi arkadaşı Jull ile birçok macera yaşayan adamımız, doğal olarak onu kardeşi gibi görmektedir. Günün birinde Sean, yine en iyi bildiği işi yapmak için pistte yer alır. Bu kez rakipler arasında bir de Nazi subayı bulunmaktadır. Yarış başladıktan kısa süre sonra kontrolü eline alan adamımız, birincilik pozisyonuna ulaşmakta zorlanmıyor, ancak Nazi subayının başvurduğu bir hile sonucunda yarış dışı kalıyor. Bunu kendisine intikam nedeni olarak belirleyen Sean, en iyi arkadaşı Jull ile gizli bir plan yapar ve Nazi subayının arabasını yok etmek için harekete geçer. İşler umulduğu gitmez ve Jull öldürülür. Dönüm noktası olarak göstereceğimiz bu gelişmenin ardından Sean, Fransız direnişine katılıyor ve hem ülkesi, hem de arkadaşı için yemin ediyor. Yapımcılar, The Saboteur'un "İkinci Dünya Savaşı oyunu" olmadığını, sadece zaman dilimi olarak bu temanın kullanıldığını açıklamıştı.

The Saboteur

Yapım, siyah-beyaz tonlar üzerine kurulmuş. Gece karanlığında yağan yağmur damlacıklarının beyaz renkle tasvir edilmesi çok hoş duruyor. Bu temada Nazi askerlerinin kollukları ve bayrakları kırmızı, direnişçilerin kollukları ise mavi olarak gösteriliyor. Şehir ışıkları da sarı renk olarak monitörlermize taşınmış. Geri kalan herşey siyah-beyaz. Bu görsellik, aslında şehirdeki umutsuzluğu simgeleyen bir durum. Şöyle açıklayalım; şehrin her bölgesi farklı Nazi birliklerinin kontrolleri altında bulunuyor. Bizim yapacağımız görevler arasında, sabotaj, hırsızlık ve önemli kişilerle konuşmak gibi seçenekler var. Eğer bir bölgeyi ele geçirmemiz isteniyorsa, nasıl bir yöntem izleyeceğimiz bize bağlı. Adamımız dövüş teknikleri bakımından yetenekli. Ayrıca Altair gibi istediği çoğu yere tırmanabiliyor. Direkt olarak çatışmaya da girebiliriz, gizlenerek de hareket edebiliriz. İkinci şıkkı seçtiğimizde sabırlı davranmak şart. The Saboteur, açık dünya olarak hazırlanmış bir oyun. Gitmek istediğimiz noktaya birden fazla farklı yolu kullanarak ulaşabiliyoruz. Araba çalabiliyor veya Nazi subaylarının motosikletlerini ele geçirebiliyoruz. Araç kontrolleri, The Godfather 2'deki gibi hantal değil, ama GTA IV'te olduğu gibi çok esnek de değil. Ani manevralarda el frenini çekmek çoğu kez işimize yarıyor.