Rahmetli ananemin evinde bir tane kayısı ağacı vardı. Bir sene meyve yapardı, 
toplar yerdik. Diğer senesinde ise meyve yapmazdı. Öyle dururdu, zaten sonunda 
kökü tutamadı ve devrildi. Oyun dünyasında firmalar da aslında birer ağaca 
benzer. Hepsinin verdikleri meyveler vardır. Bazıları iyi meyve verir, bazıları 
arada tatlı veya acı olur... Mesela Bioware, Valve, Capcom, Square Enix, Hideo 
Kojima, Peter Molyneux vs… daha aklıma gelmeyen birçok ünlü yapımcı ve kişiler 
var. Bunlar oyun dünyasına yön verirler. Yaptıkları oyunları yani meyveleri hep 
tatlıdır. Açıkçası çürük olanına ben rast gelmedim. Birde yeni dikilen ve aşısı 
tutup yeşerecek mi diye beklenen firmalar vardır. Mesela GSC Games böyleydi. 
Ukraynalı yapımcı seneler sonra Stalker’ı çıkardı, geç oldu ama sonuçta kaliteli 
bir yapımı ortaya koydu. Aşı tutmuş ve başarılı olmuşlardı. Polonyalı CD Projekt 
de işte bu yolda aynı şekilde yetişiyor.
Yetişen tohum
Uzun zamandır ortalıklarda dolanan bir isim var; The Witcher. Yapım, CD 
Projekt’e ait ve şu zamana kadar başka oyunları da yok. Yeni yeni açmaya 
başlayan, yeşillenen, meyve vermesi beklenen yeni dikilmiş bir ağaç gibi; 
ileride meyvesi toplanacak ve tadına bakılacak. 
The Witcher, Andrzej Sapkowski’nin yarattığı fantastik bir dünyayı ele alıyor. 
Sapkowski, Polonya’da oldukça meşhur ve tanınan ünlü bir yazar. Bir tarafında 
ışığın olduğu, ancak kasvetli, karanlık bir dünya yaratmış. Bu dünya 
derinliklere ve sırlara sahip. Sonuçta zengin bir içeriği var. Böylesi sağlam 
bir temelin ele alınıp, Witcher içinde kullanılması gayet doğal. Geralt adında 
gizemli ve geçmişi karanlık birini yönetiyoruz. Kendisi aslında istememesine 
rağmen, kehanetlere göre bir kurtarıcı. Hikaye oyun içinde ilerledikçe 
derinleşecek, hatta bazı ilginç sırlar ortaya çıkacak. CD Projekt, Andrzej 
Sapkowski’nin yazdıklarını oyun içinde kullanıyor, böylece ortaya güzel ve 
gizemli bir senaryo çıkıyor.