Thunderbolts İlk Bakış: Marvel Sinematik Evreni’nin en çalkantılı karakterleri bu kez bir araya geliyor. Thunderbolts, süper kahraman tanımının dışında kalan, geçmişin yükünü sırtlanmış karakterlerin oluşturduğu bir ekip filmi. Ama bu, bir araya gelip dünyayı kurtardıkları klasik Marvel anlatılarından biraz daha farklı hissettiriyor… En azından ilk başta.
Hikâye, Yelena Belova’nın bir görevle yola çıkmasıyla açılıyor. New York’ta değiliz; bu kez daha gizli, daha kirli bir operasyonun içindeyiz. Yelena hâlâ Florence Pugh’un enerjisiyle göz kamaştırıyor ama filmin en başından onun yalnız olmadığını ve bu hikâyenin bir “ekip” filmi olduğunu net şekilde anlıyoruz.
Ghost, Red Guardian, John Walker ve Bucky Barnes… Hepsinin geçmişten taşıdığı yükler, birbirleriyle olan çatışmaları ve zamanla kurmaya başladıkları kırık bağlar filmin en güçlü yanlarından biri. Ancak burada önemli bir not düşmek gerek: Yelena’nın rolü biraz fazla öne çıkarken, diğer karakterler geri planda kalıyor. Oysa ki Thunderbolts, adından da anlaşılacağı üzere bir “birlikte var olma” hikâyesi.
Marvel’ın klasik anlatı formülü burada da devrede: keskin diyaloglar, dengeli aksiyon sekansları ve karakterlerin geçmiş filmlerden taşınan izleri. Film boyunca, özellikle Walker’ın gelişimi dikkat çekiyor. Falcon and the Winter Soldier dizisinde tepki çeken yönleri törpülenmiş, daha insani, daha sorgulayıcı bir karaktere evrilmiş. Red Guardian ise alışık olduğumuz mizahi çizgisini korurken, bu kez daha derinlikli bir baba figürü olarak karşımıza çıkıyor.
Görsel olarak film tatmin edici. Özellikle credits bölümündeki sekanslar, sinema tarihine yapılan göndermelerle dikkat çekiyor. Renk paleti, ışık kullanımı ve kompozisyonlar öyle anlar yaratıyor ki bir süper kahraman filminden çok stilize bir savaş panoraması izliyor gibiyiz.
Ancak müzikler için aynı övgüyü yapmak zor. Bazı sahnelerde sahneyle bütünleşemeyen, etkisiz bir müzik yönetimi hissediliyor. Marvel filmlerinde görmeye alıştığımız o “tema” eksikliği, burada biraz daha belirgin.
Ve after credits sahnesi… Evet, burası önemli. Çünkü bu sahne, Avengers: DoomsDay için atılan ilk büyük adım. Kısa ama net bir bağlantı sunuyor. Yeni bir evrenin değilse bile, yeni bir felaketin kapılarını aralıyor. MCU’nun gidişatını takip edenler için heyecan verici bir köşe taşı olabilir.
Sonuç olarak Thunderbolts, Marvel’ın sağlam zemine geri dönme çabası gibi. Klasik anlatı yapısına sadık, ancak biraz daha karanlık ve psikolojik unsurlar barındıran bir karakter yolculuğu sunuyor. Daha cesur olabilirdi. Ekip ruhu biraz daha iyi dağıtılabilirdi. Ancak geçmişin travmalarıyla yüzleşen ve ikinci bir şans peşinde koşan bu anti-kahramanları izlemek, MCU’ya taze bir nefes getiriyor.