2005'in En İyi Oyunları

GTA San Andreas

Ve kazanan Grand Theft Auto: San Andreas! Öncelikle yapımın konusundan bahsetmek gerek. San Andreas’daki ana karakterimiz olan Carl Johnson (veya kısaca CJ) kenar mahallede büyümüş bir gençtir. Bölgedeki çetelerle başı belaya girdikten sonra kaçmayı tercih eden ve bir daha geri dönmemek üzere şehri terk eden Carl, uzun bir süre sonra kararından dönüp, doğup büyüdüğü kente geri dönmeye karar verir. Fakat Carl ortalıkta yokken, kendilerine ciddi düşmanlar edinen ailesi, bir gece ansızın saldırıya uğrar ve Carl’ın annesi bu saldırıdan sağ kurtulamaz. Kendini annesine karşı suçlu hisseden Carl, çocukluğunu geçirdiği şehre geri döndüğünde ise yıllar evvel bıraktığı şehir artık eskisi gibi değildir. Erkek kardeşi yeni çetenin ele başlarından olmuştur ve başları, kendilerinden daha büyük olan çeteler ile derttedir. İşte bu kaos ortamında CJ, varolma mücadelesi vermektedir...

Konsol oyuncuları Grand Theft Auto: San Andreas’a aylar öncesinden kavuşmuştu. Biz PC’ciler ise maalesef uzun bir müddet beklemek zorunda kaldık. Ancak o beklemenin ardından San Andreas sokaklarındaki ilk gezintimiz; “bu kadar beklemeye değmiş” dedirtti. Muhteşem oyun atmosferi, sayısız görev ve ek görev, sizinle etkileşim kuran interaktif dünyasıyla GTA: San Andreas tek kelimeyle harika görünüyordu. Hatta GTA için, oyuncuya özgürlük sunmada gelmiş geçmiş en başarılı yapımlardan biri diyebiliriz. İçerdiği detaylar da bir başka artısı. Böylesine detaylı bir oyunu her zaman göremeyeceğimiz için GTA: San Andreas’ı türünde birinci seçiyoruz.
 

F.E.A.R.

Bu kategorinin geçen seneki kralı Half Life 2 idi. Şimdi kral tacını F.E.A.R.’a bırakıyor! Neden mi? Half Life 2 kadar başarılı olmasa da oyunun gidişatı içerisinde kendine belirgin bir yer bulan fizik motoru, oldukça kaliteli grafikleri, son derece ortama etki eden sesleri ve korku filmi tadındaki kurgusuyla F.E.A.R. bu senenin en iyi FPS’si oluyor. Oyunun en önemli özelliklerinden biri de, şu ana kadar hiç bir FPS’de göremeyeceğini derecede hareket kabiliyetine sahip düşmanları! Önlerine çıkan kutuların üzerinden atlayan, camları kırıp... ofis basan, çok yüksek olmayan yerlerden atlayarak zaman kazanan, kimi yerlerde eğilebilen düşmanları ile F.E.A.R. oldukça göz doldurdu. Yapımın kurgusundaki korku öğeleri filmlerden esinlenilmiş olsa da, bu oyunculara son derece olumlu yansıdı ve ortaya film tadında bir FPS çıktı! Böylelikle içerdiği aksiyon ve korku öğeleriyle bezeli atmosferi ile F.E.A.R. bu sene ipi önde göğüslüyor!

Still Life

Ta daaa!!! Still Life'cılar buraya!!! Microids'in son bombası yılın da en önemli macera oyunlarından biriydi ve görünen o ki en iyisi de oymuş. Still Life, harika hikâyesi ve oyuncuyu sarıp sarmalayan atmosferinin yanı sıra sonda yaşattığı büyük sürprizle aklımıza bir devam oyunu ihtimalini çivileyerek nihayete ermişti. Fransa merkezli Microids'in sene ortasında piyasaya sürdüğü oyun, Post Mortem adlı oyuna konu olarak devam etmese de oradaki karakterlerle yeni bir hikâye ortaya koyarak karşımıza çıktı. Oyunda seri cinayetleri araştıran Victoria McPherson adındaki bir kahramanı canlandırıyorduk. Üçüncü kişi görüş açısından oynadığımız oyunda hikaye sürekli flashback'ler ile birlikte Victoria'nın büyükbabası Gustav'ı da kontrol etme imkanımız vardı. Yapımın kaliteli olması ise, zaten Syberia gibi bir efsaneyi referans göstermesinden bellidir Microids'in. Derin öykü, sarsıcı atmosfer ve sürükleyici yapı eğer bir adventure oyununu kaliteli yapıyorsa, özellikle senaryosuyla büyük öneme sahip Still Life'ın yeri buradan başka bir yer olamazdı.

Pro Evolution Soccer 5

PC kullanıcıların eksikliğini çektiği futbolun ruhu geri geldi! Bir kralı tahtından eden ve “yaşasın yeni kral” dedirten Pro Evolution Soccer, 5. versiyonuyla sabit disklerimize kuruldu. Konami’nin bu yegane yapımı futbolun tüm güzelliklerini yine önümüze sunuyor. Önceki versiyonlara göre oynanabilirliğin oldukça elden geçtiği görülen oyunda, eski yapımlarda sıkıntısını çektiğimiz bir çok sorun(Uzaktan şutların defansa çarpması gibi...) düzeltilmiş. Ortaya da muhteşem bir yapım çıkmış!

İlk bakışta oynanabilirliği yadırgansada, uzun süre oynanışta görülüyor ki; PES 5 gerçeğe bir adım daha yaklaşmış! Öyle ki karakter animasyonlarının son derece arttırıldığı gözlenen yapımda, hareketler fizik kanunlarıyla örtüşür bir şekile sokulmuş. Önceki versiyonlardaki gibi keskin dönüşler yaparken top kontrolü aynı olmuyor. Top adeta ayağımızda kaçıcakmış gibi bir his veriyor. Paslar, ortalar ve şutlar da elden geçmiş. Özellikle şutlar, çok daha gerçekçi ve çok daha şık olabiliyor. PES 5’de uzaktan attığınız gollerin tadına doyamayacaksınız. Sonuç olarak futbolun PC ekranlarındaki yeni kralı PES 5, kategorisinde liderliği hiç zorlanmadan alıyor. Elveda sosyal hayat! PES 5 geldi...

Civilization IV

Strateji oyunlarının kilometre taşı olan Civilization, dördüncü oyunu ile karşımıza çıktı. Çıktığı gibi de strateji severler tarafından baş tacı yapıldı diyebiliriz. Çünkü oynanışı, komplex yapısı, grafikleri ve önümüze sunduğu onlarca yenilik, yapımın baş tacı yapılmasına yeterde artardı bile. Liderimizi seçip, şehrimizi ayrıntılı bir şekilde yönetmemize olanak tanıyan, belki de en önemlisi, bize tarihi uygarlıkların kapılarını açan bir yapım olan Civilization, her yönü ile mükemmel derecede bir oyun.

Henüz piyasada doğru düzgün oyun yokken karşımıza çıktı Civilization. Diğer oyun firmaları garip oyunlar ile uğraşırken, Firaxis firması, gerek grafik, gerek eğlence, gerekse oynanış bakımından diğer firmaları aşmış ve ileri dönük çalışmalar yapıyordu. Buradan da Firaxis firmasının ne kadar başarılı bir firma olduğunu kolayca anlayabiliriz. Her şeyi ile kaçırılmaması gereken bir oyun Civilization 4.

Star Wars Knigts of the Old Republic 2

Bioware tarafından yapılan ilk oyun çok güzeldi. Star Wars evreninde geçen harika bir RPG oyunuydu. Yapımcı firmanın da bu konudaki tecrübesi ve bilgisi ile oyunu üst sıralara çıkarmıştı. İkinci oyunun yapımını Obsidian Entertainment adında başka bir firmaya verdiler. Fakat firma yeni olmasına rağmen içinde çalışanlar; Black Isle, EA Games ve Blizzard’da çalışmış tecrübeli kişilerdi. Onlar da bizleri yanıltmadı ve üstat olduklarını bir kere daha kanıtladılar. KOTOR 2, birinci oyun ile beraber aynı grafik motorunu kullanıyordu. Grafikler biraz daha elden geçirilmişti, teknik olarak ilkinden çok fazla gelişmiş değildi. Fakat içeriği ile KOTOR 1’den daha fazla ayrıntıya sahipti. Yeni karakterler, yeni eklemeler, yeni özellikler vb... bir çok yenilik ikinci oyunda bizleri selamladı. KOTOR 2 oynadıkça daha çok açılıyor ve türlü entrikalara şahit oluyorduk. İlkindeki serbestlik her zamanki gibi emrimizdeydi. İster iyi, ister kötü taraf olarak istediğimizi seçiyorduk. Kararlar bize bırakılıyordu, tek düze bir şekilde gitmiyordu. Kararlarımızın sonuçlarını iyi ya da kötü olarak çekmek zorundaydık. Buna göre senaryo değişiyor, dallanıp budaklanıyordu. Arada program hataları olsa da, bunlar yinede oynanış şevkini kıramıyordu. Daha bir çok sebepten dolayı KOTOR 2: The Sith Lords bu senenin en iyi RPG’si olmayı hak ediyor.

World of Warcraft

2005 yılının online RPG oyunları arasında seçim yapmak açıkçası hiçte zor olmadı. Senenin ilk aylarında çıkan World of Warcraft’ın birinciliği kapacağı ve yılın en iyi yapımları arasına gireceğine kesin gözüyle bakılıyordu. 2004 yılının son aylarında önce Amerika’da çıkan oyun o kadar büyük bir ilgi ve beğeniyle karşılandı ki pek çok oyun otoritesi tarafından sadece kendi alanında değil, tüm dallar arasında da en iyi yapım ödülünü aldı. Bizler, yani Avrupa Oyun sektörüne dahil olanlar ise WoW ile bir kaç ay sonra, yani 2005’in ilk bahar aylarında tanışma imkanı bulduk. Tek kelime ile bizi sarsan yapım, mekan tasarımı, görev çeşitliliği ve efsanevi Warcraft dünyasının gizemini taşıyarak büyük bir alkışı hak etti.

MMORPG (Massive Multiplayer Online Role Playing Game) kategorisinde başa güreşen diğer oyun ise Guild Wars oldu. Blizzard’dan ayrılan bir kaç programcının kendi şirketlerini kurmalarının ardından “Diablo’nun MMORPG modeli” diye tanıtılan yapımları ile gündeme geldiler. En büyük kozları ise aylık ödemelerinin bulunmaması nedeniyle sadece bir kereye mahsus para verip bir daha hiç ödeme yapılmayarak, nadir bulunan “ücretsiz MMORPG” oyunlarından biri oldular. Hatta ücretsizler arasında en iyi oldular da diyebiliriz. Fakat iş WoW ile kıyaslamaya geldiğinde Guild Wars’un tökezlediği bazı noktalar oldu. Herşeyden evvel yapım, çok uzun bir oyun süresi sunmuyordu. İyi bir oyuncu MMORPG türü için kısa sayılacak bir süre içinde Guild Wars’un sonunu getirebiliyor ve bir süre sonra da sıkılabiliyordu. Fakat World of Warcraft söz konusu olduğunda sonu belli olmayan bir yolculuğa çıkmanın tadını yaşıyorduk.

World of Warcraft’ın belki de en büyük özelliği sürekli gündemi yakalaması ve her an bir gelişim içinde olmasıydı. Oyunun piyasaya ilk çıktığı günlerde sadece hızlı seviye atlayıp 60. level’a ulaşana kadar çaba göstermemizden ibaretti ve kimi oyuncular sıkılmaya başlamışlardı. Yaz aylarının başlarında hemen bir eklenti yapıldı ve oyun içerisinde “Honor” sistemine geçildi. Artık sadece level atlamaktan ibaret olmayan, Alliance ve Horde birliklerinin birbirleriyle toplu halde savaşmalarına imkan sağlayan BattleGround’lar sayesinde yapım daha komplike bir hal aldı. Sonunda büyük ödüllerin konduğu bu savaş alanlarının haricinde pek çok ırka set kıyafetler eklendi ve oyun çok daha kapsamlı hale geldi.

Kısacası sürekli gelişmekte olan ve zamana ayak uyduran WoW, yılın en iyi MMORPG yapımı olmayı fazlasıyla hak etti.

The Movies

"Hiç yönetmenlik gibi bir deneyiminiz oldu mu? Ya da daha başka bir soru; hiç yazdığınız herhangi bir senaryoyu hayata geçirme gibi bir imkâna sahip oldunuz mu?" diye bahsetmişiz oyunu incelerken. Şahsen Peter Molyneux'a bize böyle bir şans verdiği için teşekkür etmek lazım, zira film çekmek gerçekten de harika bir duyguymuş. Böylelikle ilk adımını attığımız film dünyası, önümüzdeki seneler içerisinde The Movies ile bu işi öğrendiğini söyleyen insanları karşımıza çıkartmazsa ben de adam değilim. Nitekim 90'ların başından günümüze kadar bütün sinema tekniklerini bir oyun ile öğrenmiş bulunuyoruz ve bunları gerekli/gereksiz bilgiler ansiklopedisine bile yazmaya kalksak, sayfalarca bir oyundan bahsetmiş olacağımızdan olayımız ilginçliğin başlı başına daniskası olacaktır. Basitçe tanımlamak için kurduğumuz klişe "bir film şirketini her şeyiyle yönetiyor olmak" cümlesi aslında büyük bir anlamın sıkıştırılmış hali. The Movies ise yıl içerisinde az alternatifi çıkan bir türün, tam tersi gerçekleşmiş olsaydı bile en iyisi olarak karşımızda duruyor. İzninizle son filmimin post-production'ını bitirmem lazım.

Need for Speed Most Wanted

EA Games’in yegane serilerinden olan Need for Speed’in son versiyonu ipi önde göğüslüyor! Underground 1&2 ile hızlı bir yükselişe geçen seri, Most Wanted’da adeta tavan yaptı. Sokak yarışlarının içine polisleri de davet eden yapımcılar, bu hamleleriyle Most Wanted’i bir klasik haline getirdiler. Polisin elindeki kara listede 1. olmak için yarıştığımız oyunda, her geçtiğimiz karakterden sonra yeni modifiye alternatifleri açılıyor. Bizde ister yeni bir otomobil alabiliyor, ister de varolan aracımızı geliştirebiliyoruz. İçerdiği birbirinden çeşitli yarış türleri de oyunun bir başka artısı olarak kenara yazılıyor. Gerek polis kovalamacaları olsun gerek kara listedeki yarışçılarla olan mücadeleler olsun, Most Wanted belki de Need for Speed serisinin en başarılısı! Muhteşem grafikleri ve hız hissini vermesiyle de bu sene rakip tanımıyor. Hal böyle olunca da diğer adaylara bir tur fark atarak, yarış kategorisinde liderliği ele geçiriyor.

Resident Evil 4

Resident Evil 4! Görüşmeyeli tamamen değişmiş! Harika grafikleri, yeni ara yüzü ve düşmanları ile felaket bir yapım olmuş! Ağzımız açık kaldı, o iç karartıcı atmosferi daha kasvetli hale gelmiş. Zombiler yerine daha akıllı rakipler olan oyunda, o zararsız gözüken köylüler ellerine tırmık veya kaptıkları başka bir alet ile bizi tarumar edebiliyorlar. O eski hantal arabirim gitmiş, daha hızlı kullanışlı bir menü gelmiş. Artık yaptığımız bir olay ilerde bizi etkileyebiliyor. Başrolde de ikinci oyundaki çaylak polisimiz var. Ancak çaylaklığı gitmiş, usta bir avcı olmuş. Capcom’u alkışlamak gerek. Ne diyelim adamlar işlerini biliyorlar, bu üstadlara şapka çıkarılır. Şimdi Resident Evil 4 konsollarda var sadece, PC’ler için optimize edilebilinirmiş. Umarız edilir, bilgisayar kullanıcılarının da böyle bir oyunu oynamaya hakkı var. Çünkü Resident Evil 4, oynanmayı hak ediyor. Kaliteli bir serinin son üyesi kanımca bu senenin en iyi konsol oyunu!

FarCry Instincts

Konsol bölümünün en zor karalarından birini de şüphesiz en iyi FPS’yi belirlerken verdik. Konsollarda FPS oynamanın zorluğu tartışılmaz bir gerçek, ancak kimi oyunlar gerçekten rahat bir oynanabilirlik sunabiliyor. Açık söylemek gerekirse bu alanda Xbox oyunları diğer konsollara göre biraz daha ağır bastı ve yılın en iyi FPS’si iki oyun arasında gitti geldi; FarCry Instincts ve Half-Life 2…

Aramızda yaptığımız görüş alışverişleri sonucunda bu alanın en iyisi olarak FarCry Instincts’i seçmeyi uygun bulduk. Elbette Half-Life 2 başlı başına bir efsane, hatta geçen senenin en iyi oyunlarından biri, ancak konsola yapılan versiyonunda birebir aynı tadı aldığımız söylenemez. Diğer taraftan FarCry Instincts ise sadece konsol için tasarlandığından daha stabil bir oyun yapısı ve daha rahat bir oynanabilirlik sunuyor. İki oyun arasında çok az oy farkı olmasına rağmen kesinlikle bir birinci seçmemiz zorunlu olduğu için bu bölümün en iyisi olarak FarCry Instincts’i ilan ediyoruz.

Shadow of Colossus

Yoksa konsolda adventure olmaz diyenlerdendiniz de Shadow of Colossus'u oynadıktan sonra fikir değiştirenlerden misiniz? Yoksa hatta onu yılın en iyi oyunu olarak mı görüyorsunuz? Kısaca söylüyorum …Haklısınız. Çok yüzeysel bir öyküye sahipmiş gibi görünmesine rağmen birçok yan özellikle sahip olduklarını birleştirerek harika bir survival adventure oyunu olarak karşımıza çıktı Shadow of Colossus. Geniş mi geniş bir arazide sadece 13 düşmandan oluşan bir evreni altınızdaki, belki de şimdiye kadar yapılmış en iyi hayvan animasyonuna sahip atınızla başlı başına gezmesi bile bambaşka bir histi. Öldürdükleriniz düşmanlardı; ama bunu yapmak için öncelikle uçsuz bucaksız topraklarda gördüğünüz bütün coğrafik öğeleri yolunuzu bulmak için kullanmalıydınız. Sonrasındaysa düşmanınızın tepesine binmek için harbiden de önce tepesine binmeliydiniz. Tamamıyla yılın en başarılı oyunlarından birisi. Ve bunun, konsolda "adventure gibi bir adventure" olması ise apayrı bir tat. Colossus'un gölgesi konsola yılın adventure'ü olarak düşüyor.

Pro Evolution Soccer 5

Konami’nin yegane yapımı Pro Evolution Soccer, yıllar boyu konsollarda süren hakimiyetini daha da sağlamlaştırmak için 5. versiyonuyla biz oyuncularla buluştu! Her yıl olduğu gibi bu yılda bir çok geliştirmeye gidilen oyunda, ilk görülen farklılık oynanabilirlikte oldu. Yeni yapım eskiye nazaran çok daha gerçekçi bir hale getirildi. Öyle ki oyuna eklenen yeni oyun içi animasyonlar, oynanabilirliği derinden etkiledi. Hal böyle olunca sıkı PES 4’çüler bile PES 5 ‘e alışmakta zorlandı. Ancak alıştıktan sonra bırakılması hiç de kolay olmadı. Bizce Konami, bu oyunun üzerine; “dikkat alışkanlık riski” gibi bir ibare düşmeli. Aksi halde uykusuz geceler, kaçırılan randevular, bozulan joypad’ler, parmak eklemlerinde ağrılar vb... bir çok şikayet ile karşılaşıyoruz. Tabi en nihayetinde; elveda sosyal hayat! PES 5 geldi...

Dragon Quest VIII

Konsol dünyasında bu sene en iyi RPG’yi belirlemek oldukça zor oldu. Xbox’taki Jade Empire, GameCube’deki Fire Emblem ve PlayStation 2'deki Dragon Quest VIII birbirlenine çok sıkı birer rakiptiler. Diğer kategorilere nazaran aramızda yaptığımız oylamada birbirlerine en yakın puanları alan bu üç oyun arasında az farkla da olsa Dragon Quest VIII birinci olmayı başardı. Final Fantasy’nin yapımcılarından gelen Dragon Quest, FF'ye benzer bir oyun stili sunup, öğrenmesi kolay uzmanlaşması zor olan bir oyun sistemi içeriyor. Kendine özgü fantastik dünya tasarımı, çizgi film grafikleri ve kolay anlaşılabilir oynanışı sayesinde beğenimizi kazanan oyun, çocuksu görünümüne aldananları büyük bir şaşkınlığa uğratacak kadar kapsamlı ve entrikalarla dolu senaryosu ile bu ödülün sahibi oldu.

Gran Turismo 4

PS2’nin dünyasında bir çok yarış oyunu bulunur. Bunların bazıları Burnout gibi hızlı ve agresif, bazıları ise daha yavaş ve ağır başlıdır. Gran Turismo serisi, ikinci gruba dahil olan bir yarış simülasyonudur. Her oyunu ile gönülleri fethetmiş, her yeni üyesinde kendini daha da geliştirmiştir. Gran Turismo 4, beklenildiği gibi yüzümüzü kara çıkarmadı. PS2’nin grafik gücünü sonuna kadar kullananan harika bir simülasyondu. Sadece görüntü değil, ses olarak yine mükemmeldi. Zaten Polyphony Digital, gerçek araçların seslerini teker teker kaydedip oyuna aktarmışlardı. Bu ufak örnek bile firmanın işi ne kadar ciddi olarak yaptığını gösteriyordu. Yeni arabalar, yeni pistler vb... bir çok yenilik oyunda yer alıyordu. Önceki oyunlardaki hasar modellemesi Gran Turismo 4’de yine bir eksi olsada bu canımızı sıkmadı. Yine de geldi ve tahtına oturdu, şimdi onu yerinden sadece oğlu indirebilir. PS3 için gelecek Gran Turismo 5 gelene kadar imparatorluğunu sürdürmeye devam edecek.

Soul Calibur 3

PC’ler için dövüş oyunu pek fazla piyasaya çıkmaz. Bu yüzden bizde PS2’deki dövüş oyunlarına başvuralım. Tekken 5 ile biraz haşır neşir olduktan sonra, Soul Calibur 3 karşımıza çıktı. Aslında Soul Calibur’un önceki oyunlarını da oynama imkanım olmuştu. Zırh veya silah satın alıp onun bunun kafasını yarmak hoş oluyordu. Üçüncü yapım öncekilere göre daha iyi grafikler ve arenalar ile geri döndü. PS2’nin grafik gücünü sonuna kadar kullanan bir yapım. Dövüşürken karakterlerin hareket modellemesi son derece hoşumuza gitti. Sadece hareket olarak mı? Yeni silahlar, yeni arenalar, yeni karakterler ve en önemlisi kendi karakterinizi yarattığınız o ayrıntılı menü... Her oyun insanı tutsak edemez, ama Soul Calibur 3 bizi oldukça kendine bağladı. Ne diyebiliriz ki, Namco bir klasiği daha bizlere kazandırdı.