Eğer bahsettiğim basit bir optimizasyon sorunu olsaydı, "düzeltilir" der geçerdim ama olacak iş değil. Daha yeni bir konsolda böylesine bir performans almak beni çok büyük hayal kırıklığına uğrattı. İş bilgisayara gelince oyunlar sistem seviyelerini istedikleri kadar abartabilirler, istekleri doğrultusunda uçabilirler ama konsolda böyle bir lüksünüz yoktur.
Ben bir konsola para verdiysem, konsol oyununa onca para bayıldıysam, elime geçen ürünü 30fps değerinin altında oynamayı kabul edemem. Unity daha ilk dakikalarında ekrana 200-300 kişi girdiğinde bile donmaya başlıyor. Takılarak konsol oyunu oynamak nasıl bir histir, Ubisoft sağ olsun dibine kadar öğrenmiş oldum. Halbuki Assassin’s Creed: Unity inanılmaz derli toplu, eskiye oranla fazlalıkların kesilip atıldığı ve her anlamda rafine bir oyun. Kendi ayağına çelme takmak, Ubisoft’un son yıllardaki şirket politikası mıdır nedir, anlayamadım ki.
Ne yalan söyleyeyim, ilk başta bu problemlerin konsola özgü olduğunu, böyle geniş bir oyunu kaldıramadığını düşündüm. Aynı anda binlerce NPC’yi çizen Unity, gerçekten konsollara ağır gelmiş olabilirdi. Ardından aynı problemlerin PC platformunda da yaşandığını öğrenince PS4 ve Xbox One’nın hakkını yediğimi anladım.
Kendiniz oyunu satın alıp oynadığınızda ne demek istediğimi çok iyi anlayacaksınız. Sinematik etkisi gereği, genellikle ara sinematiklerde de Render alınmamış oyun içi grafikler kullanılıyor. Oynarken pek anlamayabiliyorsunuz ama ara sinematikte izleyen konumunda olduğunuz için, oyun resmen işkenceye dönüşüyor. Düzelmesi için yama değil, yamanın kralı şart.
Bir süre sonra düşük fps değerine alışıyorsunuz ve çok göze batmıyor. Yine de bu, problemlerin olduğunu ve oyun deneyimini belli bir ölçüde baltaladığı gerçeğini değiştirmiyor.
Grafik sorunlarını bir kenara alırsak (nasıl olacaksa bu iş?), Unity muhteşem görünüyor. Bugüne kadar gördüğümüz en sağlam şehir tasviri ve şehir atmosferiyle Assassin’s Creed: Unity ile tanışıyoruz. Yapımcılar gerçekten de Paris’i incelikle işlemişler. Şehrin en küçük noktası bile nefes alıyor,
yaşıyor. Assassin’s Creed III'te evlerin içine dalabiliyorduk ama çok tatmin edici bir iç mekan tasarımıyla karşılaşmıyorduk. Unity’de içine daldığımız her mekan olabildiğince detaylı tasarlanmış. Bazen izimizi kaybettirmek için bir tavernaya giriyoruz ve insanlar orada günlük hayatlarını yaşadıklarını, eğlendiklerini görüyoruz.
Dönem gereği Paris berbat durumda ve havaya yükselen fakirliğin, kızgınlığın ve yaşam standardının kokusunu alabiliyorsunuz. Keskin çizgiler, fakir halk ve zenginliğin sefasını süren soyluları ayırıyor. İç savaşı, direnişi ve halkın ayaklanmasını her saniye hissediyorsunuz. Siz çatıda koşup giderken çığlık sesleri yükseliyor, diğer bir bölgede insanlar soyluların kapısına dayanıyor, başka bir yerdee direniş liderleri giyotine kurban ediyor.
Kısacası Arno ve siz, dünyanın bir parçasısınız ama o kadar gerekli değilsiniz. Siz olmasanız da akıp giden bir hayat var. Açık ve net söylüyorum, bu güne kadar böyle bir yaşayan atmosfer çok az gördüm. İhtilalın Paris’i tüm çarpıklığı ve detayıyla oyuna işlenmiş. Pazarlar ve kalabalık şehir alanlarına girdiğinizde binlerce NPC’yi görüp, afallamanız olası. Zaten siz afallamasanız bile konsolunuz 20fps’ye filan düşüp, sizin yerinize apışıp kalıyor.
Karakteri assassin olarak veya farklı şekillendirmek sizin elinizde