Bugün immersive sim türünün öncüsü olarak kabul edilen Deus Ex, 1990’ların ortalarında oldukça sıradışı bir fikir olarak doğdu. Warren Spector, bu projeyi ilk olarak 1994 yılında Origin Systems’e “Troubleshooter” adıyla sunmuş, ancak ekip içinden yeterli desteği bulamamıştı. Ne bir saf FPS, ne de geleneksel bir RPG olması, projeyi kimsenin net şekilde tanımlayamamasına yol açtı.
Warren Spector, verdiği röportajda, o dönemin klasik RPG’lerinden ve tipik uzaylı istilalı oyunlardan bıktığını söylüyor. Ancak “Jake Shooter” adlı baş karakterle sunduğu yeni proje, ekipte büyük kafa karışıklığına yol açtı. Bir yandan silah kullanımı, diğer yandan gizlilik ve rol yapma ögeleri içeren bu hibrit sistem, dönemin oyun anlayışına fazla yenilikçiydi.
Thief geliştiricileri bile Spector’a “Oyuncuya silah verirsen gizlenmez” gibi argümanlarla karşı çıktı. Spector, Deus Ex’i sunarken pek çok “Hayır” cevabı aldığını ama sonunda vizyonundan vazgeçmediğini belirtiyor. 1997’de John Romero’nun Ion Storm’a getirmesiyle proje yeniden şekillendi ve oyun nihayet hayata geçti.
2000 yılında piyasaya sürülen Deus Ex, kısa sürede efsane haline geldi. Oyuncuya tanınan özgürlük, hikâye anlatımı ve sistemler arası geçişler, pek çok modern oyunun ilham kaynağı oldu. Spector’un da dediği gibi, oyuncuya silah verdiğinizde sadece ateş etmiyorlar; bazen sadece kutuları üst üste koyuyorlar. Bu da Deus Ex’in oyun dünyasına kazandırdığı yaratıcı özgürlüğün bir parçası olarak tarihe geçti.