1/5

Fanlar ve Fanatikler

Mehmet Ali Gerim 3.06.2010 - 12:31
Sınırları belirlemek ve geçmemek lazım
Uzun zamandır fanlar ve fanatikler üzerinde bir yazı hazırlamayı konuşuyor, düşünüyordum, nasip bugüneymiş... Evet, bu yazımızın konusu: "Fanlar ve Fanatikler."

Fan denilince aklınıza gelen ne olabilir?

* Bilgisayarımızı soğuk tutmaya yarayan, belirli bir devir hızı ile dönerek bulunduğu ortamda hava akışı sağlayarak, ortamda serinlik yaratan parça.

- Vantilatörün sizi serinleten kısmı.

- Aracın ısınan motoruna giden suyu soğutan mekanik parça.

Ancak nedense oyun dünyasında fan denilince insanı pekte serinleten durumlar söz konusu olmuyor. İşin aslına bakarsanız burada da terminolojik bir sıkıntı mevcut. Zira "Fan" kelimesi bir eserin, yapımın veya kişinin takipçisi, "burada yanlış olan bir şey yok". İş bu takipçiliğin önündeki ince çizgiyi geçip, geçmemekle alakalı. Çizginin bu tarafında bir şeyin "fan"ı iken diğer tarafında "fanatik"i oluyorsunuz.

Nedir bu "fan"lık ve "fanatik"lik? "Fan" için ilk baktığım yer TDK oldu ama;

TDK

fan İng. fan
a. 1. Havalandırma aracı, pervane, pervane kanadı, vantilatör. 2. Sıcak veya soğuk havayı dengeli olarak savuran araç.

Gördüğünüz üzere bizi tatmin edecek bir açıklama yok. Daha farklı kaynaklara bakalım...

Vikipedi (Türkçe)

Maalesef burada da bir açıklama mevcut değil, sadece "Fan Kulüp" mevcut, onda da şöyle bir açıklama yapılmış...

"Türkçesi ile "Hayran Kulübü". Bir sanatçının, kişinin, fikrin veya cansız bir varlığın hayranları tarafından kurulan ve ona adanan kulüptür. Hayranlar tarafından yürütülen kulüpte genellikle hayranı olunan varlık ile ilgili tartışmalar, destek çalışmaları, haberler ve diğer ilgili araçlar bulunur.

Günümüzde çoğu hayran kulübünün, hayran oldukları varlığı anlatmak ve yaygınlaştırmak amacıyla web siteleri bulunmakta. Bu sitelerde genellikle hayran olanların fotoğrafları, görüntüleri ve bilgileri bulunur.

Bu tanımdan yola çıkarak "Fan"ı şöyle de tanımlamak mümkün;

"Bir kişinin, fikrin veya cansız bir varlığın takipçisi."
2/5
Tabii farklı kaynaklarda daha açıklayıcı tanımlar mevcut, sanırım en kısa tanımı ile "bir şeyin hayranı" anlamında kullanıyor.

Gelelim "fanatik"liğe...

TDK

Bağnaz (sıf)

Demiş kısaca, ama Vikipedi'de daha uygun bir açıklama mevcut;

Vikipedi (Türkçe)

"Fanatiklik veya fanatizm, bir durum veya görüş için gereğinden fazla destek çıkmak, gerekli görüldüğünde, o görüş veya durum için aşırı tepki vermektir. Bu duyguyu yaşayan insanlara fanatik adı verilmektedir. Fanatiklik, çoğu zaman olumsuz sonuçlar doğurmaktadır. Aşırı fanatik insanlar, çevresindeki doğru değerleri görmemekte, bunun yerine sadece kendi bildiği şekilde hareket etmektedir. Kimi kesimlerce hoş karşılanmayan fanatiklik, buna karşılık çoğu zaman da desteklenmektedir. Türkiye'de fanatiklik; daha yoğun olarak spor ve siyaset alanında gözlemlenmektedir."

Asıl ilginç olan ise "fanatik"lik ile ilgili alt kısımdaki duyguları ifade eden kelimeler olmuş,

"Acıma, aldırmazlık, anksiyete, arzu, aşağılama, aşk, başkasının zararına sevinme, beklenti, bıkkınlık, boşluk, böbürlenme, coşkunluk, dehşet, depresyon, dikkat, duyarsızlık, düşmanlık, empati, endişe, fanatiklik, gıpta, gurur, gücenme, halinden memnunluk, hayal kırıklığı, hayret, heves, hışım, histeri, hoşnutluk, ıstırap, içine doğma, iğrenme, ilgi duyma, ilham, kabullenme, kafa karışıklığı, kafaya takma, kaygı, kendine acıma, kınama, kıskançlık, kızgınlık, korku, küçümseme, mahcubiyet, melankoli, merak, merhamet, minnet, mutluluk, nezaket, nefret, özlem, panik, pişmanlık, rahatsızlık, sabır, sempati, sevinç, sıkıntı, suçluluk, sükûnet, sürpriz, şaşkınlık, şehvet, şefkat, şüphe, tövbe, umut, umutsuzluk, utanç, utangaçlık, üzüntü, vicdan azabı, yalnızlık."

Olumlu duyguları ifade eden kelime çok az gördüğünüz üzere. Buradan "fanatik"liğin pekte hoş bir anlam taşımadığını görmemiz mümkün. Peki nedir bizi "fan"lıktan "fanatik"liğe sürükleyen olgular, olaylar?

Açıklamada da dikkatinizi çektiği üzere "fanatik"liğin çoğu zaman çevreden, yandaşlar tarafından destek görmesidir. Karşıt fikrin ise, fikri benimseyenlerde adeta "sürü psikoloji" içinde başka bir dayanak noktası bulması anlamına da geliyor. Yani birçok şekilde sizin gibi düşünenler ve düşünmeyenler sizi "fanatik"leştiriyor.

Şu ana kadar genel olarak işlediğimiz bu iki tanıma bir de bizi ilgilendiren noktada, yani oyun dünyasında bakarsak ortaya takım tutmaktan veya bir sanatçının fan veya fanatiği olmaktan daha da farklı bir durum çıkmıyor. Özellikle forumlara bakınca artık konsolların fan ve fanatiklerinin dışında oyunların da fanatiklerinin ön plana çıktığını görüyorsunuz.
3/5
Çoğu durumda öyle tartışma ve bazen küfüre giden olaylar meydana geliyor ki, insan bazen gülüyor, bazen de kızıyor. İçinde bulunduğunuz günün ve dönemin gündemdeki konularına göre fanatikçe tartışılan konular değişiyor, ama her şekilde gündemi takip ediyorlar. Okurken bazen yüzünüzde tebessümle sonuçlanan satırlar, biraz düşününce oyunculuk kavramına büyük darbeler de indirmiyor değil. Zaten olaylara bir yerinden dahil olmuşsanız, artık vay halinize...

Konular genel olarak forumlarda döndüğünden yazılanlar bir tarafa, alınan takma isimler bile kişilerin fanlığının veya fanatikliğinin bir bakıma ölçüsü de oluyor. Artık konsol isimlerinden kendine takma isim alanları mı istersiniz, yoksa oyunlardan mı? Ne ararsanız forumlarda karşınıza çıkıyor. Bulunduğunuz tarafa göre bazen bu kişilerden bazılarını siz sempatik olarak değerlendirseniz de çoğu zaman karşıt fikre sahip olanlar tarafından itici bulunuyorlar. İş bununla da bitmiyor, bu kişiler etraflarına bazen insanları toplayarak olayları tatsız sonuçlanacak noktalara kadar götürüyorlar. Hatta bazen dostluklar bitiyor, bazen de yeni dostluklar başlıyor, ama her iki şekilde de bir şeyler kaybediyorsunuz.

Konsol fanatikleri alışkanlıklarını biraz da geçmiş deneyimleri ile besliyor, ama daha da kötüsü o konsolun tanımış olduğu fırsatlar. Örneğin bu nesilde gündemden asla düşmeyecekmiş gibi görünen Xbox 360 - Playstation 3 kavgası. Bir tarafta kopya oyun oynama imkânınız var, diğer tarafta her şekilde orijinal oyun kullanmak zorundasınız. Kullanıcı, sırf kopya imkânı mevcut olduğu için ölesiye konsolunu savunabiliyor ve buna bağlı olarak farklı savunma stratejileri de geliştirebiliyor. Şahsi görüşüme göre bu nesilde Unreal 3 motorunun suyunu çıkartan Xbox 360'ta grafiksel olarak bir türlü Playstation 3'ü yakalaması mümkün olmayacak bir oyunu birden grafiksel bir şahesere dönüştüren yorumlar çıkıyor. Diğer taraftan ise grafiksel olarak aç duygularını doyuran bir kişi de PSN'in Live'dan daha iyi olduğunu söyleyebiliyor. Her iki şekilde de sevdiğiniz metanın fanatiği olmanız kaçınılmaz oluyor. Nihayetinde fanatiklik bir konsola veya oyuna özgü bir hareket tarzı değil.

Bu tarz yaklaşımın yanı sıra diğer taraftan var olan iyi özelliklerin kötüymüş gibi algılanması da söz konusu olabiliyor. Örneğin çoğu Xbox 360 kullanıcısı, PSN'de online olarak oyun oynanamadığını da ifade edebiliyor, daha da kötüsü bir süre sonra buna inanmaya da başlıyor. Örnekleri biraz incelerseniz daha fazlasını da her iki taraf için ortaya koymanız mümkün.

Fanatiklik bazen beğenmemezlikle de sonuçlanabiliyor. On yıl önce oynadığınız bir oyunun sizde yaratmış olduğu duygulardan hareketle yeni çıkan ve çok kaliteli benzer türdeki bir oyunu da beğenmeyebiliyor, beğenenlere de ateş püskürebiliyorsunuz. Bunu yaparken ortaya o kadar fazla kanıt koyuyorsunuz ki, hangisinin objektif, hangisinin subjektif olduğu anlaşılamıyor. Ve en kötüsü güzel bir oyunu oynamaktan mahrum kalıyorsunuz.
4/5
Mesela yıllardır RPG türünün en sağlam örneklerinden biri olan Planescape Torment'a karşı beslediğiniz hayranlık duyguları her ne kadar çok uzak bir geçmişte kalmış olsa da, günümüzün teknik imkânlarını kullanan çok sağlam bir oyuna bu sevgiden dolayı burun kıvırmamız söz konusu olabiliyor. Oynadığımız ve artık neredeyse on yıldan daha uzak bir geçmişte olan bir oyuna takılıp, bugünün tatlarından kendimizi mahrum etmenin anlamı ne deyip, şaşırabiliyor, kızabiliyorsunuz. Cevap verdiğiniz andan itibaren de kendinizi sonu olmayan bir tartışmanın içinde buluyorsunuz. Verdiğiniz veya vereceğiniz hiç bir cevap, bu fikri savunan kişiyi fikrinden vazgeçirmeye yetmiyor, yetemiyor.

En meşhur fanatik kavgalarından birisi de herhalde Forza ve Gran Turismo fanları (fanatik demek daha doğru olur) arasında yaşananlar olsa gerek. Öyle ki, yapımcı firma tarafından verilen konsept çalışmalara ait resimler ile oyunda var olan fotoğraf editöründen alınan resimler sitelerden verildikçe oyunun takipçileri oyunun bu şekilde gelebileceğine inanıyor, inanmakla kalmıyor, aksini söyleyen kişilere de aşırı tepki veriyorlardı. Hatta bir defasında bu resimlerin konsept çalışma olduğu açıkça gösteren bir stüdyo resmine bile insanlar inanmakta zorlandı, inanmamayı istediler... Nihayetinde bu resimlerin oyun içi olmadığı ortaya çıkınca çoğu kişi susmayı tercih etti. Bu meselede fanatiklik iki şekilde ortaya çıktı; bir taraftan yapımcılar tarafından ne verilirse verilsin hemen kabul etmeye hazır bir kitle, diğer taraftan bu nesilde çıkmış oyunlar içinde en güzeli olan Forza'yı sırf Gran Turismo fanatiği olduğu için oynamak istemeyen ve oyunsuz kalan kitle. Nihayetinde söylenenler ve yazılanlardan her iki tarafta zararlı çıktı.

Bu neslin konsol savaşlarında internetin büyük etkisinin olduğu da ortaya çıktı. Çünkü eskiden dünyadan bihaber sadece çıkan oyunları oynuyor, devamının ne zaman geleceğini de bilemiyorduk. İnternetin her ortama girmesi ile adeta bilgi bombardımanına tutulan bizler daha bir oyun çıkmadan, yapımına başlanacağı günden itibaren o oyunun takipçisi, bekleyeni oluyoruz. Oyunu beklemekle geçen sürede sürecin işleyişi, yapımın hangi aşamada olduğu gibi haberlerle günümüzü dolduruyor, forumlarda, haber sitelerinde konu ile ilgili yorumlar yapıyoruz. Ve beklenen oyuna ait içimizde ne his varsa bu noktadan itibaren kendimizi fanatikleştiriyoruz. Çünkü yazılan her haber, verilen her resim bizim kendimizce haklılığımızı ortaya koyarken, bu oyun hakkında olumsuz düşünceleri olan insanlar için kemikleşmiş fikirler yaratmaya başlıyoruz. Bu anlamda beklentilerin dışarıdan pompalanması bizim fanatikleşmemizle sonuçlanıyor.

İşte burada fanatikliğin de ticari anlayışın bir ürünü olduğu ortaya çıkıyor. Tüm bunlara firmaların oyunları veya konsolları ile ilgili yaptığı güç gösterisi amaçlı açıklamalar eklenince ortalığın toz duman olması kaçınılmaz oluyor. Ama her olumsuzluğuna rağmen bazı yazılar insanın yüzünde tebessüme yol açıyor.
5/5
Tüm bu yaşananlara bakıp oyuncuları günah keçisi olarak ilan etmek ne kadar yanlış olsa da, yapımcı firmaların tavırları hakkında olumlu şeyler söylemek de çoğu zaman mümkün olmuyor. Gün geçmiyor ki bir yerde yapımını üstlendikleri oyunun konsolun yüzde bilmem kaçını kullandıkları yönünde bir açıklama okumayalım. Tabii olaylar bu masumane açıklamalarla da kısıtlı kalmıyor. Birbirlerine karşı açılan mahkemeler, birbirlerinden yapımcı kadroya dahil programcıları, yöneticileri büyük ama gizli kalmış ücretler karşılığında transfer etmeler... İşte tüm bunlar aslında yapımcı ve dağıtımcı firmaların para odaklı hareketlerinden başka bir şey değil. Diğer tarafta birbirini yiyen oyuncuları seyretmek sanırım bir şekilde zevk verici bir izlence haline de gelebiliyor bu kitle tarafından.

Bundan bir 5-6 yıl önce forumlar belki de bu kadar gündemde değildi, çok küçük bir kitle hariç pek kimse bakmadı forumlara. Ancak zaman içinde eğilimler doğrultusunda forumlara ilgi arttığı gibi, oyuna ve konsola özel forumları da görmeye başladık. Bir nevi özel klikler oluştu... Aynı konsolun oyuncularının toplandığı forumlar, aynı oyunun hayranlarının bir araya geldiği forumlar gibi. Bu tarz yapılanmanın fanatik yaklaşımları üst düzeyde beslediğini de zaman içinde hep beraber gördük. Bu beslenme o kadar üst düzeye kadar çıktı ki, beğenileri etrafındaki kişilerin dışında kimsenin zevkleri ve düşüncelerinin olabileceğini kabul edemez duruma geldiler. Doğal olarak zaman içinde forumların da seviyeleri düştü, birçok eski üye bu forumları terk etmek zorunda kaldı.

Tüm bu olaylar içinde benim en tehlikeli gördüğüm olay da insanların fanatiklikleri yüzünden zevksizleşmeleri oldu. Öyle ki, içerik yüzünden bir zamanlar burun kıvrılan oyunlar, kimi zaman sahip olduğu grafikler, kimi zaman da sadece sahip olduğu online kabiliyetler açısından fanatik bir kitle yaratmalarından dolayı, bu kitleler tarafından çok sevilmeye, daha çok satın alınmaya başlandı. Bu dönemde kötü oyunlar, iyi oyunları piyasalardan kovmaya başladı. Sevmediğimden değil, ama bu nesil resmen FPS cenneti oldu. Ama eski dönemlerin gözde oyun türlerinden olan adventure tarzındaki oyunları da göremez hale geldik. Bu tarz oyunlar olsa olsa sevilen ve çok tutulan türler içine yedirilmiş, o konseptin içine monte edilmiş kırıntılar halinde karşımıza çıktı.

Açıkçası oyun sektörünün sırf bu yaklaşım yüzünden kendini baltalar hale geldiğini ve maalesef fanatiklerin de bunu körüklediğini düşünüyorum. Sonuç olarak oyunlar etrafındaki kitlelerin fan düzeyinde kalması, oyuncuların fanatikleşmemesi en büyük dileğimiz.

Elbette oyuncu olan bizler, bir dönem severek oynadığımız oyunların katı takipçileri haline gelebiliyoruz. Ancak fanlık ve fanatiklik arasındaki ince çizgiyi aşmamak için elimizden geleni de yapıyoruz. Dileğim Türk oyun sektörünün dinamikleri olan biz oyuncuların daha bilinçli ve yapıcı düşünceler içinde oyun hayatlarına devam etmesi. Ortam ne kadar karamsar olursa olsun, fanatizmin sizi esir almasına izin vermeyin derim.

Başka bir yazıda görüşmek üzere...
Yorumlar
MK Okuru
MK Okuru 26.06.2025 07:44
Kalan Karakter: 300 Gönder
İlginizi Çekebilir