1/9

Playstation 4 bizlere neler getirdi, neler getirecek?

Sarp Kürkçü 26.02.2013 - 13:39
İşte 9 sayfalık detaylı bir inceleme
New York saatine göre 18.00’da başlayan, ama bizim için 23 Şubat gece 01:00’i gören o ünlü Playstation etkinliğinin üstünden birkaç gün geçti. Özellikle ana akım oyun ve oyuncuların yegane ekipmanı olan konsolların tanıtımları her zaman ilgi çekicidir aslında. Çünkü tekil olarak yayınlanan videoların, oynanış demolarının yanında başından sonuna, bundan sonraki birkaç senelik oyun macerasının yönünü de tayin eder.

Bir firma ne tür konulara yatırım yapar? Ne tür oyunları kendi bünyesinde destekler? Ne tür yapımcılarla anlaşır? Ne tür kontrol ve arayüz sistemleri kullanır? Ama belki de en önemlisi, oyun ve oyuncu, konsolun radarında nerededir?

Playstation 4 bizlere neler getirdi, neler getirecek?
İşte bu tür sorulara cevap vermesi umudu ile, bu sektöre ilgisi çocukluğundan beri değişmemiş olan her büyük adam gibi ben de saat 12:30’da çoktan TV karşısında yerimi almış, Playstation Blog üzerinden takibime başlamıştım.

Tam da etkinliğin başladığı anda, görüntülerden sonra, belki de ben önemli gördüğüm sorunun cevabını bana fısıldadı bu etkinlik. “Hayal gücü, gerçekliğe karşı olan savaştaki tek silahtır” ile başlayan bu video, gelecek nesil konsollarda Sony’nin Playstation üzerinden oyuncuyu nasıl konumlandırdığını anlatıyordu bir anlamda.

Eğer takip ediyorsanız, yaklaşık son üç E3 sunumunda özellikle Microsoft, X-Box ile salonu ele geçirmeye yönelmiş, bunu da oyunlarla değil de daha çok Hulu, Netflix, Amazon gibi öde-izle sistemlerini kendi bünyesine katarak sağlamaya çalışmıştı. Kinect ile oyun oynamıyor, filmi durdurup başlatıyordunuz. “Dashboard” oyunlarınızı değil, kaç film aldığınızı gösteren bir araca dönüşüyordu. Gün geçtikçe de bu sunumlarda birinci parti oyunların yerini adım adım üçüncü parti firmalar, ardından da Fox Sport gibi kanallar almaya başlamıştı.

Bu yüzdendir belki, Sony sunumuna bu şekilde başlayıp, Playstation 1‘den itibaren var olan karakterlerini ve reklamlarını sunumun içine dahil edince, benim içimde bir mutluluk oldu.

“Playstation, gerçekliğe karşı kazanmak istiyor”du, ve bunu da sunumunun başında açıkça söylemişti. Üstelik, uzun süredir sesi duyulmayan oyun serilerinden, karakterlerinden de kopmadan yapmıştı bunu. Devamını görmediğimiz Heavenly Sword, ya da üçüncüsünü merakla beklediğimiz inFamous gibi serileri gördük tekrar ve tekrar.

Sonrasında Andrew House, gördüğümüz görüntüleri ve anahtar kavramları bize adım adım anlatmaya başladı.

Bu noktaya kadar, bir konsept olarak bakıldığında, Sony konuya doğru bir açıdan bakıyor gibiydi. Çünkü sadece salonlarımızda oyun oynamayı düşünmüyor, yanımıza aldığımız Playstation Vita’yı, tabletimizi ya da telefonumuzu alıp dışarıya çıkmamızı ve “aynı dünyada kalmamızı” kafamıza sokuyordu. Fikir güzel değil mi? Bence çok başarılı. Ama görebildiklerimiz? Bu konuya sonra geleceğim.

Teknik Detaylar
Andrew House’un ardından, sahneyi Mark Cerny aldı, ki kendisi PS4 mühendislik ekibinin başındaki kişiydi. Mark Cerny, geçmişi çok eskiye dayanan bir video oyunu yazılım ve donanım mühendisi aslında. Birçok oyunda ve sistemde parmağı bulunan bu kişinin, ekibi yürütüyor olması güzel bir şey.

Playstation 4 bizlere neler getirdi, neler getirecek?
2/9
Mark Cerny sahneye çıkıp, kadife gibi sesi ve mütevazi tavırlarıyla PS4’ü anlatmaya başladığında, benim gibi canlı izleyen bir çok kişi fiziksel kutunun bir yerlerden çıkacağını düşündü herhalde. Ama ne yazık ki, o kutu sunum boyunca hiçbir zaman sahnedeki yerini almadı.

Açıkçası ben, o kutunun görünmemiş olmasını sorun etmedim hiçbir noktada. Olsaydı güzel olurdu, kabul ediyorum. Ama hem birinci hem de ikinci nesil PS3 kullanmış bir insan olarak, beğenmediğim ya da gereğinden fazla iri, kullanışsız bir konsolu fiziksel olarak görmeme rağmen almış birisiyim. Biz oyuncuları genelde ilgilendiren şey, o cihazın çalıştırabildiği içeriktir, sunabildiği ayrıcalıklardır. O nedenle, görsel olarak bir kutunun var olmamasını ben yerden yere vurulacak bir konu olarak değerlendirmiyorum.

Mark Cerny’nin anlattıkları arasında bana kalırsa ne 8GB DDR5'lik hafıza havuzu, ne x86 tabanlı işlemcisi, ne hızlı şekilde videoları kaydedip upload edebilecek yapıdaki sabit diski (ki bu özellikleri açısından SSD olduğu varsayılmakta), ne de Gaikai ile üstünde çalıştıkları “streaming” şeklinde oyunculara eski konsol jenerasyonlarındaki oyunları oynanabilir sunma çalışması vurucuydu.

Playstation 4 bizlere neler getirdi, neler getirecek?
Evet, PS4 mimari olarak overclock yapılmış bir PC gibi. Böylelikle yapısal benzerliği sebebiyle kodlanabilirliği ve oyun üretilebilirliği yükselmiş. AMD tarafından GPU ve CPU birlikte olan bir işlemci üretilmişti (APU) x86 mimarisinde olan. Bu da aynı konuya destek sağlayan, ama 8GB’lık GDDR5 hazıfa havuzundan kimin ihtiyacı varsa o kadarının kullanılabileceği esnek bir yapıda tasarlanmış. Yeni kumandadaki “Share” butonu ve bunun aracılığı ile insanlarla kurabileceğiniz paylaşım olanakları “teoride” çok fazla. Cihazın içindeki ikinci bir işlemci ise içeriğin indirilmesine, kurulmasına devam ederken siz kılınızı kıpırdatmayacak, her ne yapıyorsanız konsolda onu yapmaya devam edebileceksiniz. Ya da canınız sıkılıp oyunu kapattıktan sonra bir çeşit “hibernate”(hazırda bekleme) sistemi sayesinde butona basar basmaz oyununuz karşınızda, oynanmaya hazır ve kaldığı yerden devam edebilecek. Dijital olarak bir oyunu aldığınızda, indirilen ilk kısmı ile oyuna başlayabilecek, geri kalan kısmı indirildiğinde oyuna eklenecek, siz de rahatınızı bozmadan oynamaya devam edebileceksiniz

Paylaşım özelliği hariç, hepsi sadece lafta kaldığı ve karşımıza çıkmadığı için biraz şüphe ile yaklaşsam da, Sony’ye bunları kanıtlayana kadar inanabilirim. “Olmaz öyle şey” gibi bir tepki verecek hiçbir özellik yok burada.

Playstation 4 bizlere neler getirdi, neler getirecek?
Ama Mark Cerny’nin konuşmasındaki en vurucu, en hayati ve en kilit şey, belki de PS3’ün temelini oluşturan Cell işlemcisi yüzünden özür dilemesi oldu... Bu, sadece konsol değil, bütün üretim ve sanayi firmalarının dönüp bakması, hatta kendisine örnek alması gereken bir olaydı.

Hayır, Mark açıkça “özür dilemedi”, ama konuşmasının tümü o kadar düzgün, o kadar hafifçe üstü kapalı, ama o kadar doğaldı ki, izleyen herkes bunu çıkartabilirdi. Sony, çok güçlü ve imkanlara açık olmasına rağmen kodlanabilmesi ve optimizasyonu bir çile olan Cell işlemcisi için yapımcılardan özür diledi konferansında. Aynı bir Japon'un, hata yaptığında özür için öne eğilmesi gibi, firma bir sektörün önünde eğildi.

Bu davranışın, “dediğim dedik” olan bütün firmalara bir ders olmasını isterim, Sony’yi sevin ya da sevmeyin...
3/9
Mark sistemi geliştirirken “kolaylık”ı ve “bağlanabilirlik”i ne kadar önemsediklerinden bahsettikten sonra, sözü yapımcılara ve onların isteklerine getirdi. İşte bu, yine bir oyun konsolu yaratıcısının doğru bir şey yaptığını göstermekte. Yukarıda belirttiğim o overclock’lu bir bilgisayar yapısı, aslında yapımcılarla yapılmış olan bu görüşmeler sonucunda verilmiş bir karar olarak aktarıldı bize.

Playstation 4 bizlere neler getirdi, neler getirecek?
Ardından, ünlü serinin dördüncü yesi katıldı sahneye: DualShock 4. Yeri değişen Start/Select butonları, ortaya eklenmiş dokunmatik bir alan, sol tarafa eklenen bir “share” butonu, biçimi değiştirilmiş tetik butonları, kulaklık girişi, geliştirilmiş “titreme” özellikleri, kontrolörün lag oranında sağlanan düşüş ve oyuncuyu daha kolay tanımlayan ışıklı bir şerit, Move toplarındaki gibi.

Elime almadan yorum yapamayacağım bu alet, aynı zamanda yapımcıların özelliklerini nasıl değerlendireceğine bağlı olarak da artı veya eksi eleştiriler alacaktır diye düşünüyorum.

Playstation 4 bizlere neler getirdi, neler getirecek?
Ardından sadece fotoğraf olarak karşımıa yeni çift kameralı Kinect benzeri ekipmanımızı gördük. Ne yapar, nasıl bir sistemde çalışır, ne kadar Kinect’e benzer, herhalde bunları E3’de göreceğiz.

Sonuç olarak, anlatılan teknik detaylardan ben çok memnun kaldım. APU’nun içeriğindeki 8 CPU ve 2 Teraflopluk işlem yapabilen GPU’nun anlatımından, gösterilen havok ve Unreal 4 demolarındaki etkilerine kadar anlatılan şeyler benim için önemli. Ortalama bir oyuncu, bu tür detaylardan ilgilenmeyebilir ama, eğer ana akım oyunculuğun (ve Sony’nin önceki destekleri göz önüne alınırsa, bir derecede indie oyunculuğunun) bundan sonraki 6-8 yıllık geleceğinin 3 ana sütunundan birisi tanıtılıyorsa, ben teknolojik detayların geride bırakılmamasından yanayım.

Bundan sonra, kısa başlıklar altında tanıtılan oyun ve stüdyoları, Mark’ın kendi oyunundan başlayarak özetleyeceğim.

Knack
PS4’ün Hawok fizik motoru ile gösterdiği becerilerini uygulamaya sunacak gibi gözüken, izometrik bir kamera açısından oynandığı tahmin edilen (çünkü oyun içi videoları sadece “share” özelliğinde görebilediğimiz kadarıyla değerlendirebildik) bir oyun Knack. Kendini parçalara ayırıp tekrar birleşebilen, bu süreçte boyutunu değiştirebilen bir yaratıkdan oluşuyor baş kahramanımız.

Playstation 4 bizlere neler getirdi, neler getirecek?
Oyun eğlenceli olabilir, keyif verebilir, bir çok pozitif yanı olabilir ama Sony’nin kendisine sorması gereken ilk şey, belki de PS4 ile ilişkilendirecek ilk oyunun bu mu olması gerektiği? Yani PS4, Knack ile mi yeni nesle adım atmalı? Evet, sahnedeki konuşmacı ile arasında olan ilişkiden dolayı verimli bir düzenlemeydi ama, görmemiz gereken ilk oyun bu muydu, bence es geçilmiş bir soruydu ve konsolun becerilerinin etkisini azaltan bir hamleydi bu.

Yine de sevinmek lazım, yeni Playstation arayüzüne dair gördüğümüz birkaç parça görüntü, Knack sunumundan çıktı. Bu da bir şeydir.
4/9
Killzone: Shadow Fall
Sunumun olmazsa olmazı belki, yeni bir Killzone oyunu kaçınılmazdı. Ben FPS’lerden çok hoşlanmayan birisiyim. Bana sorsanız, hepsi “generic” bir FPS. Her zaman iyi adam vardır, kötü adam vardır. Birileri ihanet eder, falan filan.

Ama benim bireysel olarak türü beğenmemem, bir oyunu silip atmama sebebiyet vermez. O nedenle bir hava aracı ile şehre tepeden bakarak yapılan bir girişin, cam kaplı binaların ışığı kırışındaki güzelliğin gözümüze iyice sokulduğu bu görsel şölen videosundan neler çkartabiliriz, onlara bakalım.

Öncelikle, bir FPS oyununda “generic” damgasını vurduğum, sadece önceden hazırlanmış karakterlerin gerçekçi ve birer kişilikleri varmış gibi hareket ediyor olup düşmanların hala aynı yapay zeka seviyesinde olması. Siperden sipere geçerken zahmet göstermeyen, düzgün bir vuruş için konumunu sabitlemeyen, yani temelde asker olmuş ama eğitimini zerre hatırlamayan düşmanların varlığı oyunda var.

Playstation 4 bizlere neler getirdi, neler getirecek?
Yapay zekanın yanındaki adam vuruluyor olsa bile siper almaktan aciz, bir alan kurşun yağmuru ile kapandığında farklı bir yol çizmekten aciz, kendisine kodlanmış tek yolda ilerlemek ve o esnada ateş etmek dışında hiçbir özelliği yok.

Eğer yeni nesil sizin için daha güzel grafikler, daha sinematik aksiyon sahneleri ise, evet Killzone: Shadow Fall bu yeni nesli size sunabilecektir. Ama bana sorarsanız, grafikleri ve ışıklandırma efektleri dışında bu oyunu yeni nesil yapabilecek hiçbir şey yok. 1-2 yerde yavaş çekim sahneler, yine sinematik süreçlere bölünmüş ve demonun sonunu oluşturan mekanikler, silahların mekanik değişimlerinin göze hoş görünmesi, bu oyuna dair sunulabilecek birkaç özellik.

Ama hayır, Sony sunumun bu noktasına kadar oyunlar konusunda daha “next-gen” bir şey gösterememişti ne yazık ki.

Driveclub
Grand Tourismo’dan, Forza Motorsport’tan sonra yeni bir marka daha katıldı aramıza; Driveclub. Özellikle teknik detayları açısından sunumu yapılan bu oyunda, oturduğunuz koltukların kumaşlarının dokusu, arabada kullanılan plastiğin ışığa doğru tepkileri vermesi, ya da kadifenin siz sırtınızı dayayıp kalktığınızda gerçekte olması gerektiği gibi davranması oyunun en önemli noktaları idi.

Okuyunca komik gelmekle birlikte, özellikle Forza oyuncularının bazılarının yarış yapmak yerine arabaların detaylı modellemelerini incelemeye dair olan tutkusu bilinir. O nedenle bu oyunun kitlesi için başarılı olabilecek özellikler bunlar.

Playstation 4 bizlere neler getirdi, neler getirecek?
Oyunun diğer bir kısmı ise, çekişmeli bir çok oyunculu yapısının olması. İnsanları kişisel düellolara davet edebilmeniz, takım olarak yarışabilmeniz, kısaca bir arada bir şeyler yapabiliyor olmak. Ama ne yazık ki oyunun tanıtımında bu konuda bize çok fazla detay sunulmadı. Sadece yapılan yarışı gördük diyebilirim.

Başka cihazlarla olan entegrasyon, başka insanlarla olan iletişime nasıl yardımcı olduklarının yine kavramsal görüntüleri paylaşılsa da, nasıl işlediğini yine göremedik.

Piyasaya getirebilecekleri konusunda heyecan uyandıran bir sistem aslında. İnsanlara serbest bir şekilde maçlar önerebilmek, cesaret edenin sizin önerinizi kabul edip sizinle yarışa girmesi. Daha sonra iletişimin, arkadaşlıkların kurulması, binlerce araçla yapılabilecek turnuvaların kurulması... Ama bunları gerçekten görmeden, hayallerine kapılmayı riskli buluyorum.
5/9
inFamous: Second Son
2 oyunluk oyun serisi inFamous, Cole dışında başka bir karakter yapısı ile, bu sefer özel güçlerin birden fazla karaktere dağılması ile ilgili bir konu ile geri dönüyor PS4’te. Hoş bir sinematik video ile yapılan bu tanıtım, öncesinde yapılan ve insanların kameralar ile gözlenip nasıl korku içinde yaşayan varlıklar haline getirildiğinden bahsederek yeterince karamsar hale getirilmişti. Sinematik videoda bir çeşit askeri üssü ve orayı acımasızca yerden yere vuran süper güçleri olan bir karakterin hareketlerini izliyorduk. Anlaşılan üssün kumandanı rolündeki kişi ile bir ilişkisi vardı ki, sonunda “Kontrol sende değil” diyerek kameraya son gösterişini yapıyordu.

Playstation 4 bizlere neler getirdi, neler getirecek?
Yine diğer oyunlarda olduğu gibi, gördüğümüz şey herhangi bir şekilde bize neyin nasıl yapıldığını göstermiyordu. Yeni nesil olan, önceki nesilde yapılamayan şeyin ne olduğunu bu oyunda da göremedik. Önceki oyunlardan keyif almış birisi olarak, serinin geri dönüşünden mutluyum. Ama nasıl dönüyor, neler oluyor, aynı yapıda üçüncü kişi kamerasından oynadığımız bir oyunla mı karşı karşıyayız, yoksa daha fazla gizliliğe yönelmiş bir sistem mi var? Hiçbir detay bilmiyoruz, bu da oyunun sunumunu biraz zayıf bırakıyor açıkçası.

The Witness
Jonathan Blow, Braid ile gönüllere taht kurduktan sonra, sadece Playstation platformunda olacağı söylenen (ama daha sonra değişmemesi için bir sebep yok) bir çeşit puzzle oyunu ile geri döndü: The Witness. Hiçbir düşmanın, hiçbir silahın, hiçbir savaşın olmadığı bir adada çözülmesi gereken bulmacalar üzerine kurulu olan ve birincil kişi kamera açısından oynanan bu oyunun, yapımcıların sözüne göre, yaklaşık 25 saatlik bir oynama süresi var. Gerçekçi grafikler peşinde koşmayan, stilize bir yönde ilerleyen oyun, göze hoş görünüyor, keyifli olacakmış gibi duruyor.

Playstation 4 bizlere neler getirdi, neler getirecek?
Bu oyunun konferanstaki en önemli kısmı, Sony’nin indie oyun dünyasına sırtını dönmüyor, bunu konsolun ilk tanıtım gününde bile payaşıyor olması. Pozitif ayrımcılık yapıyor olabilirim ama, yeni indie oyunları ve firmaları görmek her zaman mutluluk vericidir benim için. O nedenle eğer ki bir platform, sadece ana akım oyunlara değil de indie oyun stüdyolarına ve serbest yapımcılarına kapı açıyorsa, bu o platforma olan saygımı arttırır. Hali hazırda PS3 dünyasında da indie oyunları görebiliyor, Unfinished Swan ya da thatgamecompany’nin herhangi bir oyunu gibi örneklere rastlıyorduk. Ama bu konuda kararlılığını sürdürüyor olması, Sony’nin gerçekten multi milyoner oyun firmalarından başka şeyleri de önemsediğini gösteriyor bana.

Quantic Dream - Tech Demo
David Cage’i takip edenler, video oyunlarında bir şeyleri anlatmanın ve bunu duygu ile bütünleştirmenin ne kadar önemli olduğuna kafayı takmış olduğunu bilecektir. Yeni nesil konsollarda, yeni nesil grafikler dendiğinde David Cage bundan daha güzel ölen askerleri, daha iyi kan dokularını, ya da daha fazla düşmanı tarayabilmemizi anlamıyor.

Playstation 4 bizlere neler getirdi, neler getirecek?
Sunumunda oyunlarındaki karakterlerin ne kadar poligondan oluştuğu, yani detay seviyelerinin ne kadar değiştiği, konusunda yaptığı açıklamalardan sonra, yaşlı bir adamın yüzünün PS4 donanımı ile nasıl gerçek zamanlı gösterilebildiğini sundu.

Quantic Dream, bize yeni bir oyun göstermedi. Zaten üstünde çalıştıkları Beyond: Two Souls şu an ki nesil konsollardan PS3 için hazırlanıyor. Ama David Cage bize “yeni nesil” dendiğinde, derdimizin Call of Duty’de daha fazla patlayan bomba, Battlefield’da daha ışıklı arayüzler, ya da Medal of Honor’da daha dalgalı denizlerden fazlası olduğunu gösterdi bir nevi. Sonuçta bizi durmaksızın oyun bombardımanına tutmalarını değil, aynı zamanda bu 6-8 yıllık süreçte vizyonlarının ne olduğunu da görmemiz önemliydi, o nedenle David Cage’in sunumunu da güzel olarak değerlendiriyorum ben.
6/9
Media Molecule - Tech Demo
Belki de tüm sunum içerisinde beni en çok heyecanlandıran, keyiflendiren, mutlu eden şey MM’in gösterdikleri idi. Little Big Planet oyunlarının arkasındaki firma, özellikle PS3’e adımını attığından beridir yaratıcılığı, topluluk-tabanlı ilerlemeyi, farklılığı, sürdürülebilirliği oyunlarına koymaktan başka hiçbir şey yapmadı. Bez bebeklere üfledikleri yaşamdan, dijital dünyanın kalanına sundukları katkıya, Little Big Planet 2 ile yeni oyun türlerini yaratabilmekten, özgürce paylaşıma kadar denediler ve bunu keyif alarak yaptılar.

Playstation 4 bizlere neler getirdi, neler getirecek?
Yine sunumları böyleydi, PS4 sistemini kullanarak gerçek zamanlı modelleme yapabilmenin, hazır ekipmanlarla kendi hayallerimizi gerçekleştirebilecek olmamızın sinyallerini verdiler. Üstelik kuklalar ile yaptıkları mini konser de, her ne kadar önceden kaydedilmiş olsa da sadece donanımın değil, insan iletişiminin de keyif verici bir gösterimiydi.

Ha bir de unutmadan, bu sunum uzun uzadıya bir “evet, PS4 Move kontrol kolunu destekleyecek” deme şekliydi aynı zamanda...

Deep Down
Playstation ile uzun süredir bağı olan Capcom firması, bu toplantıda yeni oyunları, Deep Down ile görücüye çıktı. Deep Down (ki ismi değişebilir ileride) bir grup savaşçının, bir ejderhayı avlamak için çıktığı yolculuğu gösteriyordu bize. Kamp ateşinde yapılan konuşmalardan, ekibin başka bir üyesine yavaşça fırlatılan meşaleye, onun liderliğinde girilen mağaralar sonucunda bir ejderha ile karşılaşmaya varan bu videoda, açıkçası PS3 sunumundaki Killzone 2 videosu gibi bir terslik vardı.

Playstation 4 bizlere neler getirdi, neler getirecek?
Öncelikle video, oyun içi imajı verilmek için minik arayüz doneleri ile doldurulmuştu. Ne kadar işler, ne kadar çalışır oldukları ayrı bir tartışma konusu. Ama hareketler, davranışlar tekrarlanabilir bir mantıkta, yani video oyunları mantığında değildi. Ama önemli değil, sonuçta gerçek zamanlı render alınıyor ise, oynanış videosu olması çok da problem değil. Zaten korkutan şey de tam olarak buydu.

Gözlere bayram ettiren bir video seyrettik aslında, çünkü izlediğimiz görüntü kaliteleri, basın toplantısı yapılırken çok ama çok yüksek değildi. Ne zaman ki elimizi 1080p görüntülere attık, o zaman bunun CGI değil de, gerçek zamanlı bir video olabileceğini görmüş olduk. Gölgelerdeki minik kutuları, yansımaları, alev efektlerindeki kaçamak yöntemleri görünce, “evet, bu gerçek zamanlı alınabilecek bir görüntü gibi duruyor” dedik. Ama Killzone 2’yi, o videoyu ve üstüne yapılan onca çalışmayla güç bela ona benzeyen oyunun kendisini unutmamış birisi olarak, dizlerimi titretmeden önce biraz daha kanıt görmek isterim.

Yeni isimler, yeni markalar görmek her zaman iyidir bence. Aynı isimlerin 45. oyununu çıkartmaktansa, yeni şeyler denemeye ve cesaret göstermeye sıcak bakıyorum.

Deep Down, görünüşe bakılırsa yeni nesil bir Dragon’s Dogma gibi duruyor. İlerleyen hafta ve aylarda, daha fazla detayla karşılaşmamız dileğiyle.
7/9
Square Enix - Agni’s Philosophy
E3 2012 fuarında, Square Enix’in gösterdiği bu teknoloji demosu, ilk gördüğümüzde bizi hayretler içinde bırakmıştı gerçekten. Karakterlerin gerçekçiliği, parçacık animasyonlarının miktarı, yansımalar, kaplamalar, her şeyi ile “yeni nesil” denen bir şeydi.

Playstation 4 bizlere neler getirdi, neler getirecek?
Ama Square Enix, aynı videoyu bu etkinlikte gösterdiğinde, üstelik E3‘deki gibi görüntüyü durdurup, çeşitli elementleri değiştirmeden, kamerayı hareket ettirmeden, kısacası DualShock 4 ile herhangi bir müdahale yapmadan bize sunduğunda, bence etkinliğin en anlamsız 2 noktasından birisini sundular bize. Agni’s Philosophy güzeldi, tamam bunun gibi oyun içi görüntüler görebilecekmişiz, ama zaten E3 2012’de yeni nesil görüntünün “bu” olduğunu anlamıştık biz.

Bir de üstüne Shinji Hashimoto sahneye çıkıp, “E3 için heyecanlı olun lütfen, arkası gelecek” deyip inmesi, çok ama çok amatörce, hatta belki de anlamsızdı.

WatchDogs
E3 2012’de, Ubisoft tarafından ilk kez sunulduğunda Watch_Dogs, zaten görselliği ve yapabildiklerinin çeşitliliği ile ilgi uyandırmış, yeni nesil sinyallerini vermişti. Dünyadaki kameraları, kontrol sistemlerini, kısaca otomasyona bağlı herhangi bir sistemi hackleyip kontrol edebildiğimiz bu oyunda, asıl ilginç olan tek kişilik oyun modunu engellemeyen bir çoklu oyuncu yapısı olmasıydı. Benzerini PS3’te Journey’de gördüğümüz bu sistem, tam olarak nasıl çalıştığı bilinmese de güçlü bir altyapıya ihtiyaç duyuyor olmalı.

Playstation 4 bizlere neler getirdi, neler getirecek?
Bu videoda yine güzel bir görselliğe, hızlı ve akıcı bir oynanışa, kalabalık ve canlı bir şehre, son olarak da dolu bir içeriğe şahit olduk. Oyun hakkında söylenecek ekstra bir şey yok sisteme dair, çünkü PS4 versiyonu ile şu anki nesik cihazlardaki versiyonu arasında (evet, hepsinde birden çıkıyor Watch_Dogs) görsel kalite farkı, şehirdeki insan ve arabaların miktarı, şehirdeki karakterlerin davranış karmaşıklığı gibi değişiklikler olacakmış. Bekleyip göreceğiz.

Watch_Dogs, zaten potansiyel vaad eden bir oyundu, PS4 teknolojisinden de yararlanıyor olması güzel bir şey. Ama PS3 ya da X-Box 360 ile aradaki farkı gösteren çalışmalar olmadan, yeni nesilde layığı ile durup durmadığını söylemek zor.

Diablo 3

Chris Metzen sahneye çıktığında, ilk etapta seyirci olarak bize ilginç geldi. Sonuçta Blizzard, konsollarla olan ilişkisini uzun zamandır askıda tutmuştu. Bir zamanlar Starcraft: Ghost’un dönemindeki konsollarda baş göstereceği söylense de, iptal edildiği için Blizzard  PC dünyasında kaldı uzunca bir süre. Ardından gelecek oyunun Diablo 3 olduğu gösterilince, aslında hiç de garipsemedim.

Playstation 4 bizlere neler getirdi, neler getirecek?
Sonuçta kontrolleri, kamera yapısı gibi konularda bir konsol kontrolörüne uygundu Diablo 3. Sistemi zorlamıyordu, pratikti, zaten konsollara gelmesi öngörülüyordu. Komik olan şey, Diablo 3’ü oynamak isteyen bir çok insanın zaten elde edip oynamış olmasıydı. Bir diğeri ise, Diablo 3’ün çalışmak için “yeni nesil” sistemlere ihtiyaç duyduğunu hiçbirimizin yemiyor olduğuydu.

Ama bu noktada ilgi çekici olan şey, Chris’in tek oyunluk bir anlaşmadan değil de, uzun vadeli bir ilişkiden bahsetmesiydi. Detay vermedi, hiçbir şey sızdırmadı ama Blizzard ve Sony’nin Diablo 3 dışında da ortak yürütebileceği “stratejik bir partnerlik” olacağını fısıldadı. Bu da yine Sony için güçlü bir koz olarak görülebilir.
8/9
Destiny
Bana soracak olursanız, son dönemlerdeki en balon projelerden birisi olarak tanımlayabileceğim, hatta ünlü oyun dünyasında söz sahibi olan Adam Sessler’ın da “şirketsel Kickstarter” olarak dillendirdiği bir anlamsızlık Destiny. Bungie (ki Activision altında çıktılar sahneye) Halo serisinin yapımcısı ve X-Box konsolunu şu anki olduğu seviyeye getirmek için çalışan en sıkı 1. Parti yazılım ekiplerinden birisiydi. Bugie’yi Sony saflarında görmek ilginçti, ama Destiny gibi ketum ve detaysız bilgilere sahip bir oyunla bunu yapmak, bana komik geldi.

Playstation 4 bizlere neler getirdi, neler getirecek?
Öncelikle Destiny, gelecekte geçen ve özel bir kürenin, dünyada yaşam alanı sunduğu bölge dışında başka ekiplerin de hayatlarını sürdürdüğü kıyamet sonrası bir yapıya sahip. Halo serisinin yüklü hikayelerini biliyorsanız, Bungie’nin bu konuda herhangi bir sıkıntı yaşayacağını düşünmediğimi tahmin edersiniz. Oyun FPS, şu ana kadar da silahımızın şarjörünün değişebildiğini ve yerde nasıl koşuluyorsa merdiven çıkarken de aynı animasyonla bir ayağın arkada kalarak koşulduğunu biliyoruz, başka hiçbir şey yok. 1,5 gün boyunca Seattle’da dünyanın bir çok yerinden gelen basın mensuplarına gösterdiklerinden sadece 4-6 saniye kadar fazla şey gösterdiler, o da yine hızla geçen 1-2 sahneydi.

Sahneye Bunge adına çıkan 4 kişi, akıllarda “olamaz,  kişilik co-op bir gösteri mi yapacaklar” düşüncelerini sunsa da, sonucunda sadece oyunun PS4 ile ne kadar ortak yönü olduğundan bahsedildi (bağlı olmak, birden fazla cihaz, ilerici olmak, vs....) ama bir yere de varılmadı.

İşin en içi yakan kısmı ise, Destiny sunumunda fonda thatgamecompany tarafından geliştirilen Journey’in müziklerinden birisinin çalıyor olmasıydı. Ama thatgamecompany sunumun hiçbir yerinde yoktu, aynı Last Guardian gibi.

Son Karar
Ps4, 2013 tatil döneminde (bizim için var olmayan bir dönem) piyasaya çıkacak, ama her yerde mi yoksa sadece Kuzey Amerika’da mı, bilmiyoruz. Daha gösterilmeyen kutunun ve donanımın bize gerek form olarak, gerek de içerik olarak nihai karara varılmamış olduğunu söylüyor. Hala geliştirme aşamasında olan bir konsolun basına tanıtılması idi aslında olan şey.

Playstation 4 bizlere neler getirdi, neler getirecek?
Peki elimizde ne var? Michael Pachter’ın da yaptığı görüşmeler sonucunda PS4’ün tam kapasite bir Blu-ray sürücüsüne sahip olduğunu (yani dijital oyun alımına mahkum değiliz),  kullanılmış oyunlara ambargo uygulamadığını, DualShock 3’e destek vermediğini, “fiziksel” olarak eski konsol ve oyunlarına destek vermediğini AMA Gaikai ile yapılan çalışmalar sonucunda “en kısa zamanda” konsola bu özelliğin “streaming” olarak dahil edileceğini (yapılabilirse, çıkış gününde), Move kolunu desteklediğini, fiyatının mümkünse 500$ etiketinden daha düşük olacağını biliyoruz.
9/9
Bunun dışında birçok medya sistemi ile uyumlu olduğunu, Facebook entegrasyonu ile geldiğini, Ustream ile oyununuzdaki görüntüleri aktarabildiğinizi, insanları oyunlarınızda sizin yerinize bölümleri geçmek için dahil edebileceğinizi, size tüyolar vermelerini sağlayabileceğinizi, koca bir sunum sayfası dolusu yapımcı ve dağıtımcı ile anlaşmalar imzalandığını (Ea, Atlus, Ubisoft, CD Project, daha bir çokları) ve PS4 ile bu firmaların çalışacaklarını bize sunumda gösterdiler ya da söylediler. Bunların da tam kapasitede doğru olduğunu düşünebiliriz.

Bilmediklerimiz ise, neye benzediği, ne kadar ısındığı, yeni bir sarı ışık problemi verip vermediği, çıkış gününde kaç oyun ile geleceği, PSN’in hala ücretsiz olup olmadığı, PSN+ ile ilgili ne düşündükleri, uygulamalar arasında nasıl bir bölgesel engel düşündükleri (Youtube uygulamasının neredeyse 1 yıl Avrupa’ya geç gelmesi gibi), işlemcinin neler başarabildiği, konsolun ne kadar olduğu gibi noktalar.

Başlangıçta oyuncularla birlikte içinde var olunduğu söylenen o savaşta bizimle kol kola olacak olan Playstation, bu nesil için daha hazır değilmiş gibi görünüyor. Çünkü her gelen konuşmacı, baştaki o hevesi ve heyecanı bir nebze daha götürdü, bir nebze daha grafiklere indirgedi gibi duruyor. Evet, The Witness, Media Molecule ya da Quantic Dream çıkıp bu aracı bir amaca dönüştürdüler belki, ama Ana akım oyun firmaları orada durup sadece daha mükemmel grafikten ve........aslında evet, sadece daha mükemmel grafikten bahsettiler. Onlar için daha net görünen kişiler bir araç değil, nihai amaçmış gibiydi.

Playstation 4 bizlere neler getirdi, neler getirecek?
Bir diğer nokta da, gösterilen şeylerin sadece “sunumluk” olması, gerçekten bizim ıncığını cıncığını çıkartacağımız bir konsolda oynandığının bize gösterilmemiş olmasıydı. Deep Down’un arayüzden basarak açıldığını görmedik, Agni’s Philosophy DualShock 4 ile kontrol edilmedi. Gelelim büyük bombaya, Watch_Dogs stabilite problemleri olduğu için PS4 üzerinde değil, PC üzerinde oynandı! Driveclub, önceden hazırlanmış bir video idi.

Bir tek Killzone: Shadow Fall, gerçekten oynanıyor gibiydi. O da zaten, önceki tanıtımdan ağzı anan Sony için doğru bir hareketti.

Sony bunların hepsine çözüm bulabilir, hatta bir kısmı (özellikle şekli ve fiyatı söylememiş olması) Microsoft’un ilk hamleyi yapması için kasıtlı yapılmış bir adım gibi duruyor. Ama bu sistem, daha gösterilmeye hazır değildi ne yazık ki...

Yine de uzun vadeli bakarsanız, Sony yeni nesilde oyuncu merkezli, yeniliğe ve denemelere açık, oyun yapımcılarını umursayan ve dikkate alan bir politika izleyerek doğru bir portre çiziyor diye düşünüyorum. Bugünün süper bilgisayarları ile aşık atamayan, 3 sene sonra da eski kabul edilecek bir donanım yapısı olsa da, Sony bu sefer yapımcılara rahat ve imkan veren bir altyapı ile geliyor. Bu da 24 GB hafızadan çoğu zaman daha değerlidir.

Umuyorum ki E3 2013’de daha fazla detayla, daha keskin hatlarla dolu bir planla karşılaşabiliriz. Ama birkaç tökezlemeye rağmen, gelecek Playstation için fena gözükmüyor. Tabi bu noktada Microsoft’un elinin altındaki şeyler belirleyici rol oynayacaktır.

Not: Hem PC, Hem PS3, hem de X-Box 360 sahibi olan, herhangi bir “Fanboy” luğu bulunmayan, hepsinden işime yaradığı kadarını alıp şirketlerin hiçbirine minnet borcu olmayan bir oyuncuyum. O nedenle artısıyla eksisiyle, bir bütün olarak değerlendirmeye çalıştım.
Yorumlar 9
MK Okuru
MK Okuru 4.09.2025 23:10
Kalan Karakter: 300 Gönder
İlginizi Çekebilir