Pokémon Legends: Z-A İnceleme

Pokémon Legends: Z-A, ilk olarak Arceus ile başlayan Pokémon Legends serisinin ve Switch 2’nin ilk yeni Pokemon oyunu olarak karşımızda. Peki ben dahil bazı oyuncular tarafından en iyi Pokemon oyunu kabul edilen Arceus’un ötesine geçip daha iyi bir oyun sunabilecek ve oyuncuları mutlu edecek yenilikler ile çıkabilmiş mi? Haydi bakalım.

Pokémon Legends: Z-A İnceleme: İnsan - Pokemon Bir Arada Yaşıyor

Neon ışıklarla aydınlanmış, gökyüzünü kristal parçaları gibi delip geçen dev gökdelenlerin arasında pokemon bahçeleriyle dikkati çeken Lumiose Şehri'ne hoşgeldiniz. Burası insanlar ile pokemonların özgürce bir arada yaşadığı büyük bir şehir. Tabi burada akla ilk olarak “zaten bunlar sürekli beraber yaşamıyor muydu” gibi bir soru gelebilir, benim de geldi ama şehir içinde pokemon yakalatabilmek için bir bahane lazımmış da o yüzden “işte kocaman pokemon bölgeleri var vahşi pokemonlar falan kol geziyor” diye bir şey yazmışlar diyebiliriz. “Ön kapıdan AVM’ye arka kapıdan doğaya çıkın” tarzı reklamlardaki gibi bir şehir.

Pokemonlar ile insanların bir arada yaşadığı bu nacizane şehirde bir kriz baş göstermiş durumda, pokemonlar istemsiz bir şekilde mega formuna geçiyor ve şehirde kaosa sebep oluyor. Buna karşı daha güçlü eğitmenlere ihtiyaç olduğuna karar veren yetkili kişiler ise bir turnuva düzenleyip savaşan eğitmenlerin Z’den A’ya kadar seviyeler arasında birbiri ile mücadele etmesini ve daha güçlü hale gelmesini planlıyor. Bizim karakterimiz ise trenden indiği gibi bavulunu kaptıran, şehre niye geldiğini bilmediğimiz ama ilk “hadi bize katıl” diyen karakterin ekibine katılıp Z-A turnuvasında savaşmaya başlayan bir eğitmen. Seviye atlayıp güçlenerek pokemon yakalayıp mega evrim konusundaki problemi çözmeye böylece girişiyoruz.

Ekibimize bir sürü farklı karakter katılıyor, dansçısı, araştırmacısı, dedektifi, kısacası bir çok farklı çeşitten insan ile bir araya geliyor, hem onlar ile dövüşüp gelişiyor (bir nevi rival) hem de hayattaki amaçlarını öğreniyoruz. Kendi karakterimiz boş bir kağıt ama en azından diğer karakterler üzerinde biraz daha fazla çalışılmış ve renkli bir kadro ortaya çıkarılmış. Hikaye boyunca hem karakterlerin kişisel problemleri üzerinden insanı tarafa hem de şirketleşme, çevrecilik ve çıkar çatışmaları gibi temalar üzerinden daha büyük konuların işlenmesine şahit oluyoruz. Hikaye bakımından Black sonrası oyunlardan pek iyi şeyler beklemez oldum, o yüzden Arceus dışında bana hitap eden pek oyun olmamıştı. Bu da ilginç başlıyor ama genel olarak hikayenin daha küçük bir yaş kitlesine hitap ettiğini düşünüyorum. Yine de daha ciddi yan görevler ve ilginç karakterler var ama çok büyük bir şey beklemeyin.

Tabi ki yine seslendirme yok oyunda. Bunun hikayeyi ve atmosferi ne kadar baltaladığını daha fazla anlatma gereği görmüyorum. Dünyanın parasını kazandıkları oyunun karakter seslendirmesi bile olmaması oyunun en büyük eksilerinden birisi.

Yanlış Pokemon Bahçesine Geldin

Lumiose şehri gündüzleri insanların sağa sola koştuğu, kafelerde bir şeyler içtikleri, Vahşi Bölge adı verilen yerlerde serbestçe takılan pokemonları yakaladıkları ve kendilerini geliştirdikleri bir yer. Ayrıca çeşitli dükkanlardan alışveriş yapıp karakterlere kıyafetler alabiliyor, farklı Pokemon Center’larda kendimizi iyileştirip kahve içebiliyor, parkur mekanikleri içermemesine rağmen parkura yönlendiren şehir içinde sağa sola düşmüş nesneleri toplamaya çalışıyoruz. Tabi bunun için çatılarda gezerken rastgele daha nadir bulunan pokemonlarla da karşılaşabiliyoruz. Oyun bu sayede tüm şehri keşfetmeye teşvik ediyor.

Gündüz vakti şehir aktiviteleri çok fazla gibi gözüküyor ama değil. Çeşitli pokemon yetenekleri ile açabildiğiniz, başlangıçta kapalı bölgeler bulunuyor. Smash ile kayaları kırmak, cut ile kökleri kesmek, su atarak pislikleri temizlemek gibi şeyler ile açabiliyorsunuz. Çatılara çıkıp bazı yerlere ulaşmaya falan çalışıyorsunuz, oyunda bir nevir parkur da var ama parkur yetenekleri falan olmadığı için aslında bir yere ulaşmak için oyunun belirlediği yerin neresi olduğunu anlamaya çalıştığınız bölümler bunlar.

Vahşi Bölgeler ise agresif ve sakin pokemonların bir arada olduğu, kimilerine gizlice poke topu atıp, diğerleriyle de önce savaşıp sonra yakaladığınız yerler. Kimi pokemonlar farklı zaman ya da hava koşullarında ortaya çıkıyorlar. Siz sakin sakin pokemon yakalamaya çalışırken bir anda arkanızda seviyesi bölgeden daha yüksek ve daha güçlü gözü kırmızı pokemonlar geliyor arada. Zaten savaş sistemine alışmak biraz zor (ilerde bahsedeceğim) bir de bunlar ortama dalınca tam bir kaos oluyor. Ama gündüz vakti en çok eğlendiğim kısımlar da bunların ani baskınlarıyla oldu genelde.

Gece olduğunda ise olaylar ciddileşiyor, önceden belirlenmiş savaş bölgelerinde diğer eğitmenler ile birlikte Battle Royale mantığında bir mücadele başlıyor. Kendi seviyenizde ve daha güçlü eğitmenler ile savaşıyor, sabah olana kadar yeterli puanı toplayıp ardından bir sonraki seviyeye atlayabilmek için gerekli terfi maçına çıkıyorsunuz. Bu terfi maçları ana oyunlardaki GYM mücadeleleri yerine geçiyor ve hikayeyi ilerletiyor.

Gece vakti başlayan Z-A Turnuvası ilginç bir fikir, aslında eğlenceli geliyor ama birsüre sonra heyecanımı kaybettim. Savaş alanlarında çeşitli mücadeleler açabiliyorsunuz, düşmana sürpriz saldırı yap, rakip pokemona tek at, belirli bir element ile super effective saldırı yap gibi. Bu mücadeleler hem para getiriyor hem de daha fazla puan toplamanızı sağlıyor. Rakiplere gizlice yaklaşıp sürpriz saldırı yapmak ise başta güzel bir fikir gibi geliyor ama o kadar lüzumsuz ve garip çalışıyor ki olmasa daha iyiymiş bence.

Şimdi gece gündüz döngüsünden bahsettiğime göre oyunun yeni savaş sisteminden bahsedelim. Pokémon Legends: Z-A geleneksel sıra tabanlı dövüş sisteminin yerini daha aksiyon tabanlı bir sisteme devretmiş. Savaşa girdiğinizde çağırdığınız pokemon sizden komut bekliyor ama savaşlar gerçek zamanlı işliyor. Saldır diyorsunuz saldırıyor, gelen saldırıdan başka yere kaçıp kurtulabiliyor, bir yetenek arkasından hemen diğerini atabiliyor. Hatta çok mantıklı bir geliştirme daha ekleyip eğitmeni de savaşa dahil etmiş, pokemonlar bizim üstümüze basıp savaşı direkt kaybetmemize bile sebep oluyor. NPC eğitmenlere işlediğine denk gelmediğim bu taktik, özellikle mega evrimler ortaya çıkınca karakterimizin yuvarlanma özelliğini bolca kullanmamıza sebep oluyor. Final Fantasy 7 Remake gibi ATB tabanlı bir savaş sistemi aslında.

Savaş sistemi yeni ve ilgi çekici gözüküyor ama bir problem var benim savaş zevkimi baltalayan, ondan bahsetmek istiyorum. Savaş sistemi oyuna yeni başlayan ya da benim gibi bazı basit bilgileri sürekli aklında tutması gereken kişilere çok büyük bir dezavantaj koyuyor. Karşınıza bir pokemon çıktığında onun türünü, saldırılarını falan filan ezbere bilmiyorsanız siz doğru pokemonu seçip çıkarana kadar rakip sizi tokatlıyor. Hem elinizdekileri iyi bileceksiniz hem rakibin pokemonunu tanıyacaksınız hem mega evrimin altında kalmayacaksınız, o sırada kendi mega evriminiz için yeterli enerji var mı diye barı kontrol edeceksiniz, o sırada alevli animasyonlar patlayacak dikkatinizi dağıtacak derken savaşlarda stratejiyi falan unutuyorsunuz. Nioh oynarken ikinci boss savaşa dahil olduğunda yaşadığım panik anlarını yaşadım oyundaki savaşlarda bolca.

Oyundaki pokemon sayısı fena değil, 230 civarı yakalanabilir pokemon var ve daha fazlası oyun çıkmadan duyurulan paralı geliştirme paketi ile eklenecek. Ama bu oyuna özel yeni pokemon yok. Bunun yerine mega evrim geçiren pokemonlar çoğalmış. Benim favorim iki ayağı üstünde kalkıp koşan Starmie oldu, aşırı komik ve eğlenceli gözüküyor. Her mega evrim etkileyici değil ama savaşta istediğiniz zaman kullanabiliyorsunuz (enerjiniz varsa) ve mücadeleye farklı bir hava katıyor.

Grafik ve Performans

Pokémon Legends: Z-A açarken aklıma ilk gelen “Arceus ve Scarlet/Violet benzeri bir felaket olacak mı” olmuştu. Gerçi Switch 2’ye geçince bu oyunların performansı biraz daha iyi hale gelmişti ama GameFreak ne yapar bilemiyor insan. Gönül rahatlığıyla söyleyebilirim, bu oyun rahatlıkla oynanabilir seviyede. Switch 2 sürümü 60 fps sabit (dock) akıcı bir biçimde oynanabiliyor. Bunun bir sebebi oyunun neredeyse her köşesi kopyala yapıştır bir şehirde geçiyor olması da olabilir tabi ama Scarlet sonrası 10 fps üstünü görünce bile seviniyor insan.

Grafik bakımından oyun çok büyük gelişmeler göstermiş diyemeyeceğim. Evet karakter modelleri daha güzel gözüküyor ama böyle 70 dolarlık bir Switch 2 oyunu için beklediğimiz grafikler bunlar değil. Cihaz kaldırmıyor desem daha yeni Donkey Kong Bananza oynadım, Cyberpunk gerçeği var. Çizim mesafesi binalar sebebiyle daha kısa, şehir zaten yeteri kadar doldurulmuş, koca bir şehir hissiyatı vermiyor insan - pokemon sayısına bakınca. İçine girilen binalar bir yana, diğerleri çok uyduruk gözüküyor, birbirine benzer tasarımlar, yeniden kullanılan assetler ile oluşturulan yerler yüzünden yeni bir bölgede bile büyük yenilik görmüyorsunuz genelde.

Sesler kısmı tahmin ettiğiniz gibi, Pokémon Red oynarken duyduğunuz pokemon sesleri daha yüksek kalite ile oyunda, seslendirmeler konusunda Red ile aynı seviyede, ara sahneler güzel ama sessiz sinema tadında. Müzikler ise parladığı kısım. Oyun Scarlet/Violet oynarken duyup çok hoşuma giden jazz esintili müzikleri daha fazla kullanmış ve şehrin içine yedirmiş. Yeni savaş müziklerini de beğendim. Ses bölümünde kendini geliştirip daha iyi hale gelen tek kısım müzikler olmuş.

Sonuç

Pokémon Legends: Z-A beklediğimiz o yeni Pokémon oyunu mu yoksa? Hayır değil. Arceus’da denedikleri yeniliklerin bazılarını daha gelişmiş bir şekilde oyuna eklemişler ama oyun alanınızı daraltıp daha kaotik bir savaş sistemi içine atmışlar. Pokemon yakalamak ve Pokédex doldurmak yine eğlenceli, mega evrim savaşları çok keyifli, online kısmı ise olması gerektiği gibi çalışıyor. Performans kısmında da gelişme var ama bu oyun “işte aradığım yeni nesil Pokémon oyunu bu” dedirtmiyor. Bu konuda hala Arceus’u daha güçlü buluyorum.

Peki bu şikayetlerim oyunu önermeme engel mi? Hayır, Pokémon severler kesinlikle bu oyunu da alıp oynayacak ve oynamalı da çünkü bir sürü güzel şey sunuyor. Ama bana inceleme için gönderilen Switch sürümü yerine Switch 2 sürümünü oynamak için ekstra 10 dolar verdiğim halde kayda değer bir geliştirme görmediğim, daha ilk günden “dahasını ek pakette sunacağız” dedikleri içeriklere baktığım, bizi özgürleştirmesi gerekirken daha kısıtlı bir alana hapseden, hala daha sessiz sinema gibi ara sahneler izleten oyun hakkında “parasını sonuna kadar hak ediyor” diyemiyorum. Yine çok iyi satacak ve yine eğlenceli vakit geçirecek kadar içerik var ama 70 dolar (Switch sürümü 60 dolar) verince aldığımız içerik bu ve paralı dlc duyurusu mu olmalı tartışılır.