Oyun kötü vezir Jaffar’ın, güzel prensesin odasına girmesiyle başlıyordu. Jaffar prensese evlenme teklif ediyor, kız da bunu kabul etmeyince birden ortaya bir kum saati çıkıyordu. Prensesin evlilik teklifini kabul etmesi için 1 saati vardı ve tek umudu olan sevdiği adam sarayın altındaki
zindanlarda sürünüyordu. Amacımız buydu. 1 saat içinde prensesi kötü vezirin elinden kurtarmak.
Oyun inanılmaz bir şekilde tam 2 milyon sattı (karşılaştırmanız için söylüyorum, Starcraft II 4.5 milyon sattı) ve oyun dünyasında bir efsane, bir kült haline geldi. Baştan sona defalarca, defalarca oynadık, sarayın her karışını ezberledik, 5. bölümdeki aynadan defalarca geçip nefesimizi tuttuk.
Oyun efsane olmuştu. Bu yüzden Brøderbund ve Jordan Mechner bir kez daha kolları sıvayıp maceranın devamını getirmeye karar verdiler. Yıl 1993’tü.
Kurtulamayacak mıyız bu Vezir’den?İkinci oyun Prince Of Persia : The Shadow And The Flame olarak raflarda yerini aldı. Kötü vezirimiz geri dönmüştü. Bu kez iyiden iyiye çığırından çıkmış ve yerimize geçecek kadar cüretkar olmuştu. Sonuç olarak kaçmaktan başka şansımız kalmamış, limandan kalkan son gemiye ucu ucuna yetişmiştik.
The Shadow And The Flame aradaki video gösterimleriyle, ilk oyuna göre yarattığı daha gizemli ortamıyla, ilk oyundan daha yüksek yapay zekası ve saraydaki tuzaklarıyla ilk oyun gibi gönlümüzde taht kurdu. Bize yaşattığı atmosfer, bilmeceler ve mistik ortam bizim istediğimizden çok fazlaydı. Yine hastası olduk.
Bu iki oyundan sonra hayatında daha ciddi şeyler yapmak isteyen Jordan Mechner, Prince Of Persia serisini bırakma kararı aldı. Oyunun isim hakları ondaydı fakat Brøderbund hala oyun yapabiliyordu. Jordan Mechner bu işi bırakınca da yeni bir Prince Of Persia oyunu için bütün yükü Brøderbund’un bir alt firması olan Red Orb’a verdiler. Yapımcılar oyunun 3 boyuta geçmesi gerektiğine karar verdiler ve sonuçta 1999 yılı geldiğinde Red Orb firması bir oyun severin başına gelebilecek en kötü şeyi yaparak Prince Of Persia 3D’yi piyasaya sürdüler.
Keşke yapmasaydınız…Oyunu ilk iki oyunun hatırına alıp bilgisayarlarına kuranlar büyük bir şok yaşadılar. Oyunun elle tutulur hiçbir iyi yanı yoktu. Kontroller inanılmaz zor, grafikler kare kare, hikaye anlamsız, oyun dayanılmayacak şekilde uzun ve bug doluydu. Brøderbund bu sefer yapamamıştı çünkü oyunun çıkarılacağı zamana gelene kadar hiçbir gelişme gösterememiş ve sonuçta Jordan Mechner’ın en korktuğu şey olmuştu; Prince Of Persia artık kötü, çok kötü bir Tomb Raider klonuydu. Brøderbund resmen, kendi yarattığı kahramanı elleriyle boğmuştu.
Prince Of Persia efsanesini yerden yere vuran, adeta zirveden alıp ilk oyundaki zindanlara sokan Red Orb ve Brøderbund firması, zaten ölü olduğunu düşündükleri Prince Of Persia’yı Ubisoft firmasına sattılar. Ubisoft ise bu oyunu yeniden yaratmaya, eski hataları tekrar yapmamaya kararlıydı.
Fakat ortada bir sorun vardı. Ubisoft her ne kadar Prince Of Persia’yı satın alsa da, oyunun isim hakları hala Jordan Mechner’a aitti. Böylelikle Ubisoft firması Jordan Mechner’ın kapısını çaldı ve “Bizimle çalışmak ister misiniz?” diye sordu. Jordan Mechner ise biz oyun severler için yapılacak en iyi şeyi yaparak bu teklifi kabul etti ve yeni yapılan oyunun hikayesinden tutun karakter tasarımına, atmosferinden animasyonlarına kadar her şeye el attı. Takvimler 21 Kasım 2003’ü gösterdiğinde ise raflarda yeni bir oyun vardı; Prince Of Persia: The Sands Of Time.