1/6

The Godfather

Aykut Göker 3.06.2010 - 12:31
Bu teklif reddedilebilir mi?
Platformlar PC
The Godfather
Merlin Puanı 80
1 Kişi Oyladı
Okur Ortalaması%85
Artılar Çok başarılı yüz modellemeleri, harika The Godfather fon müziği, uzun oynama süresi.
Eksiler Yüz modellemeleri dışında zamanın oldukça gerisinde kalan grafikler ve oynanabilirliği düşüren bir kaç etmen...
1945 yılının bir sonbahar günü, New York’un kalabalık, soluk renkli caddelerinden biriydi. Öylesine yürüyordum, sebebi önemli değildi. Yürürken insanları izliyordum. Onların yürüşünü... Hanımefendiler ve Beyefendiler... görünüşleri pürüzsüz bir kibarlık ve zarafeti yansıtıyordu. Kime baksanız aynı renkleri ve aynı inceliği görüyordunuz. Konuşuyorlardı kendi aralarında ancak ne dedikleri anlaşılmıyordu. Caddeye kulak verdiğinizde ilk duyduğunuz otomobillerin gürültüsüydü. Onlar da hep benzer renklerde, şehrin suretiyle bütünlük gösteriyorlardı. Gözüm karşı kaldırımdaki İtalyan kafesine takılmıştı. Hemen önünde ince bıyıklı, beyaz askılı gömlekli, orta yaşlarda bir adam; yanındaki genç delikanlının omzundan tutmuş birşeyler anlatıyordu. Konuşma kısa sürdü ve delikanlı, kafenin yan sokağına doğru yürüyüp, gözden kayboldu... Suratımı kafenin sahibine çevirdiğim sırada sağ omzuma biri çarptı ve dengemi kaybettim. Kendimi toparlayıp, başımı kaldırdığımda, 2 tane siyah takım elbiseli adamın yanımdan geçtiğini ve karşıdan karşıya geçmek için otomobillerin durmasını beklediklerini gördüm. Sokakta hayat devam ediyordu ama ben olduğum yerde onları izliyordum. Gri renkli bir araç yol vermek için durdu ve iki adam, diğer yayalarla beraber karşıya geçtiler. Herşey bir anda oldu. Adamlardan biri hala kafenin önünde duran, orta yaşlardaki adamın önünde durup, onunla birşeyler konuşmaya başladı. Diğeri ise kenardan onları izliyordu. Orta yaşlı adamın hal ve hareketlerindeki telaş ve panik, gözle görülür biçimde seziliyordu. Yanda duran takım elbiseli adam, elini iç cebine attı. Orta yaşlı adam ile konuşan ise eliyle yanındaki arkadaşını gösterdi. Tam o sırada 2 el silah sesi duyuldu! Kafenin önünde duran adamın askılı beyaz gömleğinin göğüs kısmı, tamamen kana bulanmıştı. Yanda duran takım elbiseli adam, meğerse ceketinin iç cebinden silah çıkarmıştı! Bu iki karanlık adam, hemen olay yerinden uzaklaştılar. Çevrede insanlar koşuşuyordu. Bende ayaklarımın geri geri gittiğini farkettim ve bir an evvel uzaklaşmak için olabildiğince gücümle koşmaya başladım. O yıllarda New York, böyle sahnelerle sıklıkla karşılaşıyordu! Mafya, şehri bir yapboz tablosu gibi parçalara bölmüş, itaat etmeyenleri, fazla ön plana çıkanları, halkı kendisine karşı örgütleyenleri affetmiyordu...

Mario Puzo’nun eseri

The Godfather
Mario Puzo’nun romanından, ilk olarak 1972 yılında beyaz perdeye aktarılan, The Godfather’ın gördüğü muhteşem ilgi üzerine ikinci filmin çekimlerine başlandı. The Godfather Part Two’nun 1974 yılında vizyona girmesiyle, belirli bir kalitenin üzerinde kalınabileceğini gösteren yapımcılar, 3. film için 1990’a kadar beklediler. Bu tür seri halinde hazırlanan filmlerde genellikle karşılaştığımız, kalitenin gitgide düşmesi, The Godfather Part Three’de söz konusu olmadı. Kimileri için ilk film bir efsaneyken bazıları için ise ikinci filmin yeri başkaydı. Serinin son filminin ise bu iki başarılı filmin ardından, göze batacak herhangi bir zayıf noktası yoktu. Yapımcılar kaliteyi öylesine güzel yakalamışlardı ki, çıtayı hiç bir filmde belli bir noktadan aşağıya düşürmediler.

Bu harika serinin takdire şayan kadrosunu bir araya getirmek kuşkusuz çok zor oldu. Seride Robert De Niro’dan Marlon Brando’ya, Alpacino’dan Andy Garcia’ya, Robert Duvall’dan James Caan’a kadar... birbirinden başarılı oyuncular rol almıştı. Tabi unutulmaması gereken bir diğer isim de, yönetmen Francis Ford Coppola’ydı. Bu ekip öyle bir alternatif gerçeklik yarattı ki, etkisi günümüzde bile halen sürüyor...

The Godfather’ın oyun olarak yapılacağı açıklandığından neredeyse 2 sene geçti! Bu süre zarfının ilk zamanları oyunseverler için çok sancılı geçti. Zira yapımcılar konuyla ilgili ne bilgi ne de materyal veriyorlardı. Buna karşın son 6 ay, oyunla ilgili bilgiler, videolar, ekran görüntüleri ayyuka çıktı. Yapımcı EA Pacific 30’a yakın video ve sayısız ekran görüntüsü yayınlayarak, oyuna karşıyı ilgiyi hep canlı tutmayı bildi. Bu reklam ve pazarlama stratejisi, bakalım The Godfather Game’in akıbetini ne kadar etkileyebilecek?
2/6
İşte o müzik ve nihayet başlıyoruz!

Nihayet The Godfather Game, biz oyunseverlerle buluştu. Film tadında bir oyun bekleyenler için, film tadında bir giriş karşılıyor bizleri! The Godfather’ın bildik tema müziği ve Electronic Arts yazısı ekrana geliyor. Bir farkla! Font’ları klasik EA stili değil, bu yapıma özel olarak The Godfather font’ları kullanılmış. Hemen ardından Mario Puzo’nun romanından, ilk olarak beyaz perdeye, şimdi de bilgisayar ve konsollara oyun olarak aktarılan ‘The Godfather’ ismi, siyah fonda beyaz, alımlı olmasına karşın sade bir şekilde ekranda beliriyor! Buraya kadar herşey film tadında. Yazı ekrandan kaybolup, menü ile karşılaştığınızda, tüyleriniz diken diken oluyor. Zira Marlon Brando, filmdeki Don Vito Corleone karakteriyle, menünün hemen sol tarafında duruyor. Görüntü tamamen siyah beyaz. Sadece Don Corleone’nin yakasındaki gülün yaprakları ve mouse’un imlecinin değdiği sekmeler kırmızı.

Seçenekleri biraz kurcalarsak, çok fazla detaylı olduğunu söyleyemesek de, başarılı bir ayarlar ekranından bahsedebiliriz. ‘Video’ ve ‘Controls’ başlıkları ile ikiye ayrılmış olan Options’da, düşük sistemli kullanıcılar için etkili performans ayarları bulunuyor. Buradan çıktığımızda ilk dikkatimizi çeken ‘Family Secrets’ oluyor. Aile ile ilgili videoların bulunduğu bu bölüm oldukça ilgi çekici. Sırayla bahsetmek gerekirse; ‘Join The Family’ ile aileye nasıl girildiği, bunun için ne tür kirli işler yapıldığını izliyorsunuz. ‘Families’de ise Tattaglia, Cuneo, Sollozzo, Brazini, Stracci ve Corleone ailelerinin ufak bir tanıtımı bulunuyor. ‘Extortion’da, oyunda karşılaşacağınız karakterleri haraca nasıl ikna edeceğinizi izliyorsunuz. ‘Rackets’, tehdit gibi illegal konuların ne denli etkili olduğunu gözler önüne seriyor. ‘Vendetta’ ise ailelerin birbirlerine düşmanlık oranları hakkında bize bilgi veriyor. Ne tür işler diğer aileleri kızdırır, intikam almak ne kadar önemlidir vb... konularda Vendetta ile bilgi sahibi oluyorsunuz. Heat ile oyunda polis ile mafya arasındaki ilişkileri bir nebze olsun görüyoruz. Son olarak The Godfather Film DVD Trailer, isminden de anlaşılacağı gibi serinin DVD’sinin tanıtımını yapıyor. Tanıtımda 3 filmde boy göstermiş Marlon Brando, Robert De Niro, Alpacino, Andy Garcia gibi yıldızların, The Godfather filmlerinden alınmış sahneleri kullanılmış.

New Game

Menülerdeki yolculuğumuz sonlandı ve nihayet New Game’e tıklayarak, oyuna ilk adımımızı attık. Prelude bölümünü oynayıp, oynamamak istediğimiz soruluyor. Kanaatimce tercihiniz ‘yes’ olsun. Böylelikle The Godfather Game’in hikayesini en baştan ele almış olacaksınız. Hikaye 1936 yılında New York’un ‘Little Italy’ denilen Corleone Ailesine ait bir bölgesinde başlıyor. Ufak bir çocuğun gözleri önünde ailesi adeta katlediliyor. Kendi bölgesindeki olayın yaşandığı mekana gelen Don Vito Corleone, çocuğun yanına gidip; “öfkesini saklaması ve yeteri kadar büyüdüğünde öfkesini intikamını almak için kullaması” konusunda öğüt veriyor. Ardından karakter yaratma ekranı açılıyor ve o küçük çocuğun, 1945 yılındaki halini yaratmak bize bırakılıyor! İşte burada EA yeteneğini konuşturmuş! Zira neredeyse NBA Live serisinden bile daha ayrıntlı bir karakter yaratma ekranı The Godfather’da mevcut. Appearance başlığı altında: yüz, gözler, saçlar, burun, ağız, yanaklar, çene ve beden olarak, vucüdun 8 farklı bölgesini oldukça ayrıntılı bir şekilde değiştirebiliyoruz. Böylelikle hayalimizdeki(!) mafya imparatorunu yaratabiliriz! Apparel başlığı altında ise, giyim kuşam ile ilgili öğeler bulunuyor. Burada: üst beden giysileri, pantolon, ayakkabı, şapka ve gözlük olmak üzere 5 farklı değişkenimiz bulunuyor. Bunlar da tıpkı dış görünüşümüz gibi gayet ayrıntılı.
3/6
Karakter yaratma ekranında bir konu dikkatinizi çekecek. Giysiler bölümündeki her öğeyi kullanamıyorsunuz. Bir çoğu kilitli olarak karşımıza çıkıyor. Bunları oyun içerisinde kazandığımız para ile satın alıyoruz. Yani daha oyunun başında, siyah takım elbiseli, kravatlı bir mafya patronu imajıyla sokağa çıkamıyorsunuz. Daha sıradan giyinmeniz gerekiyor. Giydiklerinizin saygınlığınıza artı değer kazandırdığını belirmekte de yarar var.

Mafyada isim önemlidir

Tüm başlangıç ayarlarını bitirdikten sonra oyun içi görüntülerden yeni bir video izliyorsunuz. Ardından Training Mission diye tabir edilen, bir nevi alışma görevini yapıyorsunuz. Burada Luca Brasi size yardım ediyor. Yapmanız istenen, size saldıran serserileri etkisiz hale getirmek. Bunun için mouse ve klavye kombinasyonunu etkili biçimde kullanmalısınız. Burada dikkatimizi çeken, “hedefe kilitlenme” sistemi oluyor. Mouse ve Klavye kullanılmadığı için genelde konsollarda kullanılan bu sistemi, PC’de görmeye pek alışık değilizdir. Mouse’un sağ tuşuna basılı tuttuğunuz anda karakteriniz, ekranda görünen en yakınınızdaki düşmana kilitleniyor. Böylelikle tüm hamlelerinizi ona karşı yapıyorsunuz. Tabi bu sırada bir başka tehlikeyle karşılaşırsanız, kontroller biraz karışıyor. Mouse’un sağ tuşunu bırakıp, hedeflemek istediğiniz diğer adama dönmeye çalışıyorsunuz. Eğer bir de ortam kalabalıksa, tam bir curcuna oluyor! Artık rastgele olarak kimi hedeflerseniz, onun üzerine çalışıyorsunuz. Tabi bu hem gerçekçiliği hem de oynanabilirliği baltalıyor. Konsollar için ‘hedefe kilitlenme’, şüphesiz ki kullanımı kolaylaştırıyor fakat PC için böyle bir durum söz konusu değil. Yapım, oynanış olarak Grand Theft Auto’nun 3 boyutlu versiyonlarına benzediğinden ötürü şöyle bir örnek vereceğim; GTA’da hedefe kilitlenme sistemi olsaydı, San Andreas içerdiği tüm detaylara rağmen bir efsane olabilir miydi? O yapımın oyuncuya verdiği bir numaralı his, şüphe yok ki özgürlüktü! Eğer sağlıklı bir oynanış yoksa özgürlüğü ne denli kullanabilirsiniz ki? Maalesef Godfather, başlangıçta ufak bir hayal kırıklığı yarattı.

İlk işlerimiz tahmin edeceğiniz gibi çok küçük işler. Örnek olarak Luca Brasi için haraç toplamaya bir kasaba gidiyoruz. Öncelikle konuşarak ikna etmeye çalışıyoruz ancak kasap kolay kolay yola gelmediği için, güç kullanmak zorunda kalıyoruz. Bu gibi durumlarda hedefin yakasına yapışmamız gerekiyor. Bunun için mouse’un önce sağ tuşuna basılı tutup, ondan parmağımızı çekmeden sol tuşa da basılı tutmamız gerekiyor. Sağ tuş hedefe kilitliyor, sol ise yakalamasını sağlıyor. Bu anlarda ekranın sağ üst köşesinde bir ikna olma tablosu çıkıyor. Mavi bar, yeşil çubuğa gelene kadar “q,w,e” tuşları yardımıyla adamımızı biraz hırpalamamız gerekiyor. Bar yeşil çubuğa dayandı mı, hedefimiz ikna olmuş oluyor. Canınız isterse biraz daha hırpalayabilirsiniz (kırmızı bölüme kadar), hatta böylelikle alacağınız haraçta da artış olabilir fakat bunun sizin saygınlığınızdan götüreceğini hesap etmeyi unutmayın. Yani sokağa çıktığınızda insanların size ‘cani’ olarak bakmasını istemezsiniz değil mi!? Dayanamayıp kırmızı bölgeye kadar hedefinizi döverseniz(ya da meydan dayağı), onu öldürebiliyorsunuz. Tabi bu durumda halkın size saygı göstermesini bekleyemiyorsunuz...

İnsan canı çok ucuz

Görevlerde şu dikkatimizi çekiyor, başlangıçta ne kadar basit görevler yaparsak yapalım, ‘acıma’ kavramı mafyanın literatüründe pek bulunmuyor! İnsan canı çok ucuz. Bu yüzden görevlerde çok fazla seçeneğiniz yok. Kendiniz ölmemek için öldürmeniz gerekiyor. Bu bakımdan oyuna ufak bir artı vermek gerekiyor. Zira sizin ölmeniz de, tıpkı düşmanlarınızın ölmesi kadar kolay.
4/6
Oyundaki görevler genel olarak The Godfather filminin çevresinde dolaşıyor. Birden kendinizi filmde gördüğünüz bir sahnenin içinde, ana karakterlerden uzakta bir yerde buluyorsunuz. Kanaatimce böyle olması, oyuncunun öykünün içine girmesini ya da öykünün içindeymiş gibi hissetmesini kolaylaştırıyor. Örneğin Don Vito Corleone’ye düzenlenen suikast sahnesinde siz de bulunuyorsunuz. Çatışma bittikten sonra da ambulans aracını siz koruyorsunuz! Fredo camdan sarkarak suikastçilere ateş açarken siz de aracı sürüp, ambulansı kaybetmemeye çalışıyorsunuz. Bir süre ilerlerdikten sonra köprüde ambulans sıkıştırılıyor, şöför öldürülüyor ve bu sefer inip çatışmaya girmeniz gerekiyor. Size saldıranları birbir etkisiz hale getirip, son bir tanesinden bilgi almak için konuşmaya çalışıyorsunuz. Tabi ilk hamlede size bilgi vermiyor. Sizde oyunun o dakikasına gelene kadar öğrendiğiniz ikna yöntemlerini, hedefiniz üzerinde deniyorsunuz. Sonrasında mı? Bülbüller gibi şakıyor. Daha fazla vakit kaybetmeyip, ambulansı hastaneye yetiştirmek için siz kullanıyorsunuz. Arka tarafta yatan Don Vito Corleone! Zaman ilerledikçe yaşam ile bağları zayıflıyor! Hemen hastaneye ulaşmanız gerekiyor. Eğer onu hastaneye yetiştiremezseniz, benzeri bir hissi sizin de yaşayacağınızdan şüphem yok(!)

Her görevi bitirdiğinizde: saygı, para ve bonus materyaller kazanıyorsunuz. Saygı, sadece görev bitirice değil, görev içerisindeki davranışlarınızla da kazandığınız bir olgu. Daha önce de bahsettiğim gibi, güç kullanarak ikna ettiğiniz birini gereksiz yere öldürmek, saygınlığınızdan düşürüyor. Tam tersi ise, yani herşeyi kararında yapmak, saygı kazanmanızda önemli rol oynuyor. Saygının bir diğer artısı da, sizin kademenizi yükseltmesi. Oynarken muhakkak dikkatinizi çekecektir, ekranın sol üst köşesinde boş bir amblem duruyor. Orada zamanla rütbeniz gözükecek. Başlangıçta boş ancak ilerledikçe değişiyor. Saygının artması, rütbe atlama gibi olayların bir diğer sonucu da, level atmala olarak karşımıza çıkıyor! Evet The Godfather olma yolunda level atlayarak ilerliyoruz. Kazandığımız Skill Point’lerimizi dağıtabileceğimiz 5 adet seçeneğimiz var. Bunlardan sırayla bahsedecek olursak, Fighting ile yakın dövüşteki yeteneklerimizi geliştiriyoruz. Shooting ile silah kullanma konusunda becerimiz artıyor. Health ile sağlık bar’ımız gelişiyor ve kolay kolay ölmüyoruz. Speed’in anlamı, hızlı hareket kabiliyeti oluyor. Sadece koşma kabiliyetimiz değil, şarjör değiştirmeden, kavga hareketlerimize kadar çeşitli konularda gelişiyoruz. Street Smart ile yanınıza daha çok kitle imha malzemeleri alırsınız.

Para kazanmak, içerisinde paranın kullanıldığı her oyunda olduğu gibi The Godfather için de önemli. Görevler en önemli para kazanma kapınız konumunda. Onlardan başka haraca bağladığınız mekanlar da, size düzenli olarak para akışı sağlıyorlar. Peki biriken bu paraları ne şekillerde kullanıyoruz? Evvela görev içerisinde rüşvet vermemiz gerekebiliyor. Özellikle polislerle bu konuda iyi geçinmeliyiz. İşimize karışmalarını istemeyiz değil mi? Parayı oyun içerisinde girdiğimiz dükkanlarda da harcayabiliyoruz. Tıpkı GTA: San Andreas gibi, gidip üzerimize şık bir elbise alabiliyoruz. Özellikle giydiklerimizin, saygınlığımıza artı değer kazandırdığını yeniden belirtmekte fayda var.

Görevleri başarıyla tamamladığınızda kazandığınız bonuslar, “Film Archive” başlığı altında toplanıyorlar. Bunun için “Load Game”e tıklayıp, oradan oynadığınız kayıt dosyanızın üzerine geliyorsunuz. Ekranın altında Film Archive aktif oluyor. Oraya tıkladığınızda ise filmden sahneler izliyorsunuz!

Oyun içerisinde ‘esc’ tuşuna bastığınızda ekrana gelen menü, Options haricinde oyuna dair önemli bilgiler içeriyor. Bunlardan sırayla bahsedecek olursak: ilk olarak Map’e göz atalım. İsminden de anlayacağınız üzere haritayı içeren bu bölüm oldukça detaylı hazırlanmış. New York’un bu bölgesine ailelerin nasıl dağıldığını, kimin merkezinin nerede olduğunu, görev alabileceğimiz yerleri, haraca bağlayabileceğimiz işletmeleri, silah ve giysi gibi öğeleri satın alabileceğimiz mekanları, detaylı harita sayesinde görebiliyoruz.
5/6
Tom’s Report ile aileler arasındaki düşmanlığın boyutlarını, her ailenin polisle olan ilişkisini ve aynı zamanda ailenin avukatı olan Tom Hagen’in FBI’dan aldığı sizinle ilgili raporları görüyorsunuz. Career Progress de ise iki başlık var. İlk başlık olan ‘Progress’de ‘Don of New York City’ olma yolunda hangi noktada olduğumuzu görüyoruz. İkinci başlık olan ‘Promotions’da, bulunduğumuz durumda aldığımız dereceler gösteriliyor. Buradan çıkıp Objectives’e girince yapmamız gereken görevlerin neler olduğu konusunda bilgi sahibi oluyoruz. Skills and Upgrade ise daha önce de bahsettiğim gibi karakterimizi geliştirme ekranı olarak önümüze geliyor.

Mecburen GTA’ya benzeyen oyunlardan biri daha

Bu tür oyunlar bize hep GTA’yı hatırlatır ve hatırlatacaktır da. Zira Rockstar Games’in efsane yapımı, türe adeta ışık tutacak yeniliklere sahne oldu. Belki hiçbirisi dahice bir zekanın ürünü değildi, hatta olması gereken, akla ilk gelen yeniliklerdi ancak daha önce kimsenin yapmamış olması GTA ismini ölümsüz kılıyor. The Godfather da ‘mecburen’ GTA’ya benzeyen oyunlardan biri. Hayatımız sokaklarda koşuşturmayla geçiyor. Tabi araç kullanma şansımız da var fakat bazen yakın yerlere koşma ihtiyacı hissediyorsunuz. Hareket ederken mouse ile sadece kameranın açısını değiştiyorsunuz. “w,a,s,d” ise yön tuşlarınız. Açıkçası bu kombinasyon çok fazla zorlamasa da ufak tefek pürüzler içeriyor. Özellikle alışana kadar kapalı mekanlarda hareket kabiliyetiniz biraz zayıf kalıyor.

Görev almak için haritada belirtilen kişilere ulaşmanız gerekiyor. Zaten işler öyle bir hal alıyor ki, bir görevi bitiriyorsunuz, onun bittiği yerden yeni bir tanesi başlıyor... bazen adeta sürükleniyorsunuz. Bu yüzden görev almak için haritayı tavaf etmeye pek gerek olmuyor.

Araç sürmek konusunda EA, oyuncular için bir hayli kolaylık sağlamış. 1940’lı 50’li yılların otomobillerinin, öylesine dinamik dönüşlere sahip olacağını hiç sanmıyorum. Buna karşın oyunda çok atikler. O eski arabalarla öyle manevralar yapıyorsunuz ki, günümüzün spor otomobillerini kıskandıracak cinsten. Ne kadar iyi şöför olursanız olun, kazalar mutlaka oluyor. EA, araçlara hasar modellemesi eklemiş. Göze hoş geliyorlar ama hep aynı şekilde hasar alıyorlar. Yani aracın burnunu çarptığınızda aşağı yukarı ilk darbede ne hale geleceğini biliyorsunuz. Çevreyle etkileşim de unutulmamış. Direkler, trafik ışıkları ve hatta insanları bile otomobille ezebiliyorsunuz. Eğer otomobillerle çatışmalara girdiğiniz bölümlerdeyseniz, zaten çarpıp öldürdüğünüz insanın, kırıp döktüğünüz direklerin haddi hesabı olmuyor. Aracınız çok hasar aldığında yanmaya başlıyor. Bunun anlamı en kısa zamanda inip, olay mahalinden uzaklaşmanız gerektiği. Aksi halde gürültülü bir patlama ve ardından hastane gözlerinizi açıyorsunuz.

Çatışmalar başlangıçta pek zevk vermiyor. Çevrede onca insanın size silah çekmesi ve hepsine karşı tek başınıza savaşmanız, biraz rambo’culuk oluyor. Buna ek olarak hedefe kilitlenme sistemi de, sizi zor duruma sokan etkenlerden biri olarak gözümüze çarpıyor. Çatışmalarda çevrenin bir nebze hasar alması da hoş ama yeterli değil.

‘Ben Michael Corleone’ demesen tanıyamazdık

Oyundaki surat kaplamaları gerçekten çok etkileyici. Filmde ön plana çıkan neredeyse tüm karakterler (surat kaplaması olarak) son derece başarılı şekilde oyuna aktarılmış. Buna karşın Alpacino’nun canlandırdığı Michael Corleone oldukça alakasız! Benzetebilmek pek mümkün değil. Yine de geri kalan karakterlerin muhteşem surat kaplamaları ve oldukça başarılı gözüken mimikleri için EA’yi tebrik etmek gerek. Sadece onlar da değil, sıradan yolda gördüğümüz birinin yakasına sarıldığımızda da, karakterin bakışları değişiyor. Ne kadar gerçekçi tartışılır ama bu tür ayrıntıların düşünülmüş olduğunu bilmek bile oyuncular için güzel.
6/6
Peki surat kaplamaları haricinde kalan görsellerde durum nedir? İşte orada EA adeta dibe vurmuş. Playstation 2’de görmeye alışık olduğumuz grafikler, neredeyse rötuşsuz olarak PC’ye aktarılmış! Hal böyle olunca ortaya PC kullanıcıları için çok başarısız görseller çıkıyor! Çevredeki binaların grafikleri, sokalardaki direklerin, lambaların grafikleri, yollar ve hepsinden kötüsü otomobiller! PC’de uzun zamandır görmediğimiz cinsten şaşırtıcı derecede başarısız grafiklerle karşı karşıyayız! Bu tür geniş haritalı oyunların grafikleri, elbetteki Half-Life 2: Lost Coast tadında olamaz ancak bu kadar da kötü görüntülerle EA gibi bir firmanın karşımıza çıkması, çok büyük bir hayal kırıklığı!

Seslere gelince The Godfather Theme’i dinlemek, oyunun o 1940’ların New York’unu yansıtan soluk renkli atmosferinde oldukça havaya sokuyor. Hem de bunu sıradan bir müzikten çok öte de yapıyor. Peki geriye kalan nedir? The Godfather Theme’in modifiye edilmiş, kesilip biçilmiş versiyonları kullanılmaya çalışılmış ama başarısız olmuş. Hiçbirisi asıl müziğin verdiği tadın yanına yaklaşamıyor. Ses efektlerine gelince yine vasatın üzerinde olmadıklarını görüyoruz! Silah sesleri olsun, çevre sesleri olsun sıradanlar. The Godfather Game henüz yapım aşamasındayken açıklandığına göre, filmdeki oyuncuların sesleri oyuna aynen aktarılacaktı. Oyunun cast’ına baktığınızda, James Caan’ın Sonny Corleone’yi, Robert Duvall’ın Tom Hagen’ı ve John Martino’nun Paulie Gatto’yu seslendirdiğini görüyoruz. Geri kalanlar nerede mi? Onlar seslendirmeciler tarafından konuşulmuş.

Yapay zekaya gelince, The Godfather sizi pek fazla zorlamıyor. Açıkta duran hedefler, yakınlarında uygun bir yer varsa oraya gidip saklanıyorlar ama bazen de öyle saçma anlar yaşıyorsunuz ki, oyundan soğuyabiliyorsunuz. Örnek olarak silahlı bir düşmanın üzerine silahsız olarak koştuğunuzda, silahını cebine sokup, geri kaçtığına şahit olabiliyorsunuz! Halbuki siz ona varana kadar sizi defalarca vurabilirdi! Yine benzeri olarak, elinde silahla size doğru nişan alan bir düşman, ateş etmek konusunda pek aceleci davranmıyor. Yani ilk anda muhtemelen siz ondan önce davranıp ateş ediyorsunuz. Düşmanların bir kutu vb... nesnenin arkasına saklanıp ateş etmeleri hoş ama bunlar çok basit programlamalar. Zaten hedefe kilitlenme sistemi sayesinde, düşman kutunun arkasından kendini gösterdiği anda vurabiliyorsunuz. Genel olarak yapay zeka kesinlikle vasatın altında değil ama çok da iyi değil.

Sistem gereksinimleri ve son yargı

Yapımın EA tarafından belirtilen minimum sistem gereksinimi şöyle; Windows XP veya 2000, P4 veya AMD 1.4 GHz işlemci, 256 MB RAM ve 64 MB ekran kartı belirtilmiş. Bizim kullandığımız sistem ise P4 2.4 GHz işlemci, 512 MB RAM ve 128 MB ekran ekran kartı içeriyor. 1024x768 çözünürlüğünde Shadow ve Antialiasing hariç tüm ayarlar en üst düzeydeyken rahat bir oynanış yakaladık. Buna karşın ayarların tamamını en üst düzeye çıkarttıktan sonra, görüntülerde bazı duraksamalar farkettik. Düşük sistemli kullanıcılar için performansı etkileyecek ayarlar oyunda mevcut.

Genel olarak bakıldığında The Godfather Game, çok büyük beklentilerin ardından piyasaya sürülen bir yapım. Ondan filmin verdiği tadı beklemiyorsak, teknik zayıflıklarına rağmen, çok uzun bir oynanış vadeden bu yapımı başarılı olarak kabuledebiliriz. Eğer filmin tadını almak için oynuyorsak, The Godfather maalesef çok fazla ‘oyun’. Özellikle mouse’un sağ tuşu ile “hedefe kilitlenme” , PS2’den çevrilen grafikler, yapımın gerçekçiliğini, PC oyuncusu için epeyce düşürüyor. Mafia’yı hatta GTA’yı bile oynarken The Godfather’ı hayal ederek oynayanlar, bu yapımı tabi ki kaçırmasınlar. Sadece filmi sevip, oyunla arası olmayanlar için The Godfather Game biraz boğucu olabilir ve çabuk sıkılınabilir. Oynarken o müziğin yarattığı atmosferle, herşey toz pembe olabiliyor ama nereye kadar? Beklenenin aksine karşımızda kesinlikle bir baş yapıt bulunmuyor. Oyuna dalıp gerçek hayatı unutmayın...
Yorumlar
MK Okuru
MK Okuru 10.09.2025 01:39
Kalan Karakter: 300 Gönder
İlginizi Çekebilir